AYDIN DOĞAN'A KIYAK MI YAPTINIZ? RTÜK BAŞKANI'NA ZOR SORU!..PEKİ CEVABI NE OLDU?

RTÜK Başkanı Prof.DR.Davut Dursun son aşamasına gelinen yeni RTÜK yasasını anlattı.Dursun'a tartışmalara yol açan Doğan Grubu ile ilgili RTÜK tasarrufu soruldu.

RTÜK yasasını sil baştan yapan tasarıda sona yaklaşıldı. 250 televizyon, bin civarında radyo olduğunu söyleyen Dursun, "Kaotik duruma son vermeyi ve sektörün sorunlarını çözmeyi amaçlıyoruz" dedi

14 yıl önce yürürlüğe giren 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları kanunda aradan geçen sürede 20'ye yakın değişiklik yapıldı. Sorunlar bitmedi. O yüzden de yasayı 'baştan yaratacak' bir tasarı hazırlandı. 62 maddeden oluşan taslak, mevzuatı yayın teknolojisindeki değişime göre güncellemeyi, AB uyumunu, sektörün birikmiş sorunlarını çözmeyi ve yetki karmaşasını kaldırmayı amaçlıyor. Yeni yasanın neleri değiştireceğini RTÜK Başkanı Davut Dursun ile konuştuk. Sakarya Üniversitesi'nde Siyaset ve Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı'nda da öğretim üyesi iken TBMM tarafından 13 Temmuz 2005'te RTÜK üyeliğine seçilen Prof. Dursun, 17 Temmuz 2009'da da Zahit Akman'ın yerine Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) başkanı oldu. Dursun'un ''Osmanlı Devletinde Siyaset ve Din'', ''Demokratikleşemeyen Türkiye'', ''Ertesi Gün/Demokrasi Krizlerinde Basın ve Aydınlar'', ''27 Mayıs Darbesi'', ''Siyaset Bilimi'', ''12 Mart Darbesi'', ''12 Eylül Darbesi'' gibi çok sayıda kitabı var.

RTÜK Yasası değişiyor. Tasarı neleri kapsıyor? Özel televizyon kuruluşlarının yapısını düzenleyen mevcut 3984 sayılı yasanın belli maddelerini değil tümünü değiştiriyoruz. Köklü bir çalışma bu.

o Niye gerek duyuldu buna?

Birkaç amaç var. 1) Türkiye AB sürecinde tam üyelik müzakerelerinde belli fasıllarla müktesebatını AB'ye uyumlu hale getirmeye çalışıyor. Bunlardan birisi de, "bilgi toplumu ve medya" faslı, 10. fasıl. Biz de görsel işitsel alanındaki standartlarımızı AB standardına getirmeyi amaçlıyoruz. 2) Şu an karasal alanda yayın yapan hiçbir radyo ve TV'nin frekansı kendine ait değil. Fiilen işgal edilmiş gibi görünüyor. 94'ten yana tahsise ilişkin ihaleler bir türlü yapılamadı. Bu karmaşanın son bulması, yayıncıların kendilerine ait frekanslarının olması gerek. Yeni yasa ile bunu gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz. 3) Teknolojik gelişmelere uygun bir yasanın yapılması. 4) Sayısal yayına geçişe imkan verecek bir düzenlemenin yapılması.

'YABANCI'LAR GELECEK

o Yeni tasarı yabancıların ortaklık payını yüzde 50'ye çıkarıyor, niye?


Türkiye'nin dışa açılması için istiyoruz bunu. Bizim önerimiz bu, TBMM bunu kabul eder, etmez bilemiyoruz.

o Yayının içeriğini belirlemek mal sahibinin hakkıdır. Yabancı sermayedarla toplum değerleri ne kadar örtüşecek? Hele de RTÜK müeyyidelerinin belli bir yekunu 'toplumun milli manevi ailevi değerlerine aykırılık" gerekçesi taşıyorken.

Biz öyle düşünmüyoruz. Zaten yayınların yüzde 50'sinin Avrupa eseri olması şartı var. Bu AB'nin, Avrupa Konseyi'nin Sınır Aşan Televizyon Sözleşmesi'in de şartı. Türkiye olarak zaten tarafız, uymak zorundayız. Kaldı ki Türkiye'de üretilen eserler de Avrupa eseri olarak kabul edildiği için bizim açımızdan yayıncıları zorlayacak bir şey değil bu.

o Yayınların içeriğiyle ilgili sormuştum. Siz de daha önce "Toplumla Etiler'in değerleri aynı değil" anlamında bir söz sarf etmiştiniz, epey de tartışılmıştı.

O konuşma yanlış aktarıldı, yoksa değer farklılığı tüm dünyada vardır. Bir toplumda sosyo-ekonomik, bölgesel ya da yerleşim yerleri farklılığı nedeniyle değer farklılığı olabilir. Elbette Türkiye'deki değer dünyasıyla Avrupa'daki ABD'deki arasında farklılıklar var. Bu normaldir. Ama Türkiye'de yayıncılık yapan bir kuruluşun yayıncılık yaptığı toplumsal yapıya uygun ürünler sunması gerekir.

o Avrupa'da da yüzde 50 midir peki, kanallarda yabancı ortaklık payı?

Yüzde 100'e imkan veren ülkeler de var, belli oranda olanlar da. Ama AB'de sahiplilik konusunda bir sınır söz konusu değil.

DOĞAN GRUBU İÇİN DEĞİL

o Yabancı ortaklık yüzde 50'ye çıkmadan yani yasa değişmeden tasarrufta bulundunuz ve bu, Doğan Yayın Grubu'nun yabancı ortaklıktan kaynaklanan sıkıntısını giderdi. Bu da tartışmaya yol açtı.

Bu sadece Doğan grubuna ait bir sorun değil. Şöyle: Mevcut yasanın 29. maddesinin a, h ve ı fıkrası yayıncılara belli sınırlar koyuyor. A fıkrası; finans ve pazarlama kurumları, vakıflar, siyasi kurumlar gibi hangi kuruluşların yayıncı ve ortak olamayacaklarını düzenliyor. H fıkrası; yabancı sermaye yüzde 25'i geçemez, I fıkrası; bir yabancı sermaye ancak bir yayın kuruluşuna ortak olabilir diyor. Mevcut duruma, bütün grupların sermaye bileşimine baktığınızda dolaylı veya doğrudan hepsinin finans kurumları, ithalat ihracat şirketi olduğunu görürsünüz. 2005'te şu anki RTÜK üst kurulundan önceki üst kurulun aldığı bir karar, şirketlere, "29 maddenin a fıkrasına kendinizi uydurun" şeklindedir. Ama bu karar uygulama kabiliyeti bulamadı. 29. maddedeki sınırları dikkate alacak bütün sektörü yeniden tanzim etmemiz gerekir. Takdir edersiniz ki yasa taslağının gündemdeyken sektörü baştan sona değiştirecek bir adım atmak rasyonel ve doğru değildir. O sebeple fiili durumu ikinci bir karara kadar tehir ettik. Yasa çıkarsa herkes kendini yeni yasaya uyduracağı için yeni bir durum çıkacak.

o Evet, ama ya yasa çıkmazsa?

O zaman oturup sınırları yeniden gözden geçirecek ve bir çerçeve oluşturacağız. Mevcut yasa yabancı sermaye açısından, doğrudan veya dolaylı olarak herhangi bir ayrım yapmıyor. Bir yayın kuruluşunun yabancı ortaklığı yüzde 25 sınırı aşıyor diyen Maliye Bakanlığı'yla farklı düşünmemizin nedeni bu. Bakanlık bu değerlendirmeyi dolaylı ortaklıktan hareketle yapıyor. Oysa biz doğrudan ortaklığa bakmışız, dolaylı ortaklığa da ikinci üçüncü sıraya kadar bakmışız. Yayıncılar da kendilerini ona göre ayarlamış. Dolayısıyla teamülü kaldırıp tamamen farklı bir uygulamaya geçmek hem RTÜK, hem sektörün selameti açısından sıkıntı olabilir diye düşündü üst kurul.

YASAK BİR ZORUNLULUK

o RTÜK'e geçici yayın yasağı koyma yetkisi de getiriyor yeni taslak...

Biliyorsunuz RTÜK sansür yapmıyor. Yayıncı bir şeyi yayımlıyor, biz de yayın ihlali olup olmadığına bakıp karar veriyoruz. Fakat bazı konular vardır ki toplumda yarattığı infial, gecikilmesinde ortaya çıkan sıkıntı sebebiyle hemen müdahale gerekiyor. Hemen dediğiniz şey RTÜK sistematiği içinde en az bir hafta demektir. O sebeple, daha kısa yoldan yasaklama kararı alsak, bu kararı 24 saat içinde mahkemeye götürmek de söz konusu olsa, diye düşündük.

Mesela Ankara Ulus'ta bir patlama olmuştu. Televizyonlar canlı yayın yaptı ve kopan bacaklar kollar yayınlandı. Mevcut yasayla RTÜK'ün yapabileceği hiç bir şey yok. Değişiklik bunu önlemeyi sağlayacak.

SORUMLU DAVRANAMADILAR

o RTÜK'ün böyle bir karar almasının bir nedeni de yayıncıların o sorumluluğu alamaması mı?

Uygulamalar yayıncıların bu tür konularda sorumlulukla hareket etmediklerini veya edemediklerini gösteriyor. Bu nedenle bir otoritenin bir şey söylemesi gerekiyor. Keşke yayıncılar bizim müdahalemize ihtiyaç kalmadan sorumlulukla hareket etseler...

o İlk özel televizyon açılalı neredeyse 20 yıl oldu. Türkiye özel yayıncılığı bu süreçte nasıl bir aşama kaydetti?

Sorumlu yayıncılık oturmuş değil. Pek çok yayıncı, yayın ilkelerini dikkate almaksızın rekabet ortamı içinde yasa normları yerine rakibinin ne yaptığına bakarak hareket edebiliyor. O yaptıysa ben de yapabilirim diyor. Ama teknolojik olarak yabancı ülkelerde yapılan yayıncılıktan Türkiye'nin geri kaldığını söyleyemeyiz.

o Ya içerik açısından?

Ciddi problemler var. Hala dizilerin

toplumun değer yargılarına uygunluğunu tartışıyoruz.

Çok fazla TV var, sayıları azaltılacak

o Ne kadar radyo TV var Türkiye'de?

Kabul edilebilir sayıdan daha fazla. Birçok sorunun da sebebi. Ulusal bölgesel ve yerel düzeyde 250 düzeyinde televizyon, bin civarında radyo var. Yabancı ülkelerde bu sayıları söylediğimizde herkesin ağzı açık kalıyor.

o Sayının çok olması nasıl bir sorun?

Türkiye ekonomisinin büyüklüğü ve reklam pastası bellidir. Yaklaşık bir buçuk, iki milyar dolar civarında bir reklam pastası var. Bu pastayla bu kadar yayıncının ayakta durması mümkün değil. Sıkıntı burada. Yeteri kadar reklam bulamayan yayıncı prodüksiyonların, istihdamın kalitesini düşürüyor.

o Türkiye için ideal yayıncı sayısı hangi aralıkta olmalı?

Hesaplamak lazım. Reklam pastası için uygun yayıncının kalması diğerlerinin sektörden çekilmesi gerek. Ama bir yayıncıya sen çekil demek sanıldığı kadar kolay değil. Kimse de çekilmek istemiyor. Yasa çıkar, karasal yayın frekanslarını ihale aşamasına gelirsek bir plan yapıp şu kadar ulusal, şu kadar bölgesel, şu kadar yerel yayıncı olabilir, demek zorunda kalacağız.

o Epey gürültü kopacak.

Sıkıntı olabilir fakat artık sadece karasal yayın söz konusu değil, uydu yayını var, kablolu yayın var, IP yayın konsepti gelişiyor. Frekans alamayan uydudan, kablolu ya da IP yayın yapabilir. Bence bu kadar bedava televizyonun da olmaması gerek. Çoğunun şifreli olması, ödeyenin o yayını izlemesi lazım. Yoksa bu kadar kanalı ayakta tutmak zor.

o 250 televizyon, bin üzerinde radyoyu kaç kişiyle denetliyor RTÜK?

400 civarında eleman var. Ekseriyeti denetim yapar. Ama şimdi tüm yayınları Ankara'ya toplayıp bilgisayala takip edeceğimiz bir sistem üzerine çalışıyoruz. Belli söz, görüntü ve durumların veri olarak yüklendiği program, yayınları tarayacak, sorunu yakaladığı yerde bizi uyaracak, biz de oraya bakacağız. Sistem yakında devreye girecek.

o Personel fazlalığı olacak yani, yeni bir 4C durumu mu yaşanacak yoksa?

(gülüyor) Türkiye radyo televizyon sistemi denetim ağırlıklıdır. İngiltere, Fransa gibi ülkelerde ise düzenleme ağırlıklı. Yeni dönemde düzenlemeyi öne geçirmeyi, yayıncının öz denetim uygulayacağı sistem hedefliyoruz.

İzleyici aslında beğendiği diziyi eleştiriyor

o RTÜK eskiden ekran karartırdı. Şimdi bu uygulama yok. Hangisi daha etkili?

Elimizde somut bir veri yok ama şu andaki müeyyide sistemi ekran karatmadığı için çok etkili görünmüyor ama ekran karartma da çok savunulabilir bir yöntem değil. Daha rasyonel sistemlerin bulunması lazım.

o Alo RTÜK 178 hattına şikâyetler geliyor, sizin kararlarınızla bu şikayetler epey örtüşüyor.

Ama biz şikayet geldi diye ceza vermiyoruz. Şikâyetleri dikkate alıp inceliyoruz.

o Tepkiler hangi noktalarda toplanıyor?

Her türden tepki geliyor, RTÜK uyuyor mu, bunu niye kaldırmıyorsunuz gibi... (gülüyor) Ama izleyici tepkisi genellikle dizilerdeki cinsellikle, çocuklarla, şiddetle, maddi-manevi değerler ve Türk aile yapısıyla ilgili.

o Aşk-ı Memnu, Kurtlar Vadisi gibi en çok izlenen diziler aynı zamanda en çok rating alan diziler. Hem izliyor hem ağlıyor muyuz?

İzlenmeyen bir şeyi şikâyet edemezsiniz. Diziyi beğeniyor ama beğendiği şeyin içindeki bir şeyi beğenmiyor ve telefona sarılıp bu böyle olmaz diyor.

o Özel televizyonların toplumsal dejenerasyona etkisi ne olmuştur?

Toplum gerçekten dejenere oldu mu, olduysa televizyonun, fakirliğin, gazetelerin, kentleşmenin etkisi ne, ölçmek gerek. Yoksa sadece ahkam kesilebilir, polemik yapılabilir. Fakat şu var: Televizyon yayınlarının meşrulaştırıcı bir yanı var. Bir şeyi on kez, elli kez görüyor ve 'demek ki olabiliyormuş, gayet normal' diye düşünüyorsunuz. Meşrulaştırıcı, normalleştirici bir etki bu. Bir de televizyonda sıkıntıyı silahla, başkasını döverek çözenleri gören yetişme çağındaki çocuk bunu zihnine kazıyor ve arkadaşıyla sorunu olduğunda yumruk atıyor. Problem çözme yolu olarak görüyor şiddeti. Şüphesiz bugün bazı toplumsal sorunlarda televizyon yayınlarının önemli etkisi olduğunu görmek gerekir.

RTÜK, TRT'yi de denetleyebilmeli

o Gerçi TRT'yi denetlemiyorsunuz ama orada yayınlanan Ayrılık adlı dizi İsrail ile diplomatik sorun yarattı. İşinizi yaparken buna da dikkat ediyor musunuz?

Bir başka ülkenin rencide olacağı şekilde yayın yapılamaz şeklinde bir ilkemiz yok bizim. Ancak elbette ki bu hususlara dikkat etmek gerek, diyoruz. Yine de yayıncının kurguyla gerçeklik arasında denge kurması beklenir.

o Mevzuat izin vermiyor, TRT'yi denetleyemiyorsunuz ama bu, kamu yayıncılarıyla özel yayıncılar arasında ayrımcılığa yol açmıyor mu?

3984 sayılı yasa başta TRT'yi denetliyordu. 2002'deki değişiklikle TRT buradan çıkarıldı. Ama yeni tasarıyla TRT'yi de denetimimize almak istiyoruz. Tabi TRT de, bizim yüksek denetleme kurulumuz var, Başbakanlık bizi denetliyor diyor ama gene de dünyanın her yerinde RTÜK benzeri kurumlar hem özel yayın hem kamu yayıncılarını denetler.

Tartışma programı öncüsü sayılırım

o Tartışma programları da çok izleniyor. Bu programların toplumun demokratikleşme bilincine mi katkısı oluyor, kamplaşmaya mı?

Demokratikleşmenin en önemli argümanı farklı olana karşı daha müsamahakar olabilmektir. İzleyici farklı olanların aynı mecrayı paylaşmasını fikir tartışmasını izliyor. Bunun demokratikleşmeye katkısı vardır. Benim yaptığım program da tartışma programlarının öncüsü gibiydi.

o Ekranda olmak mı zor, denetlemek mi?

Orada sadece programın sorumluluğu varken şimdi Türkiye'nin tüm sorunlarının sorumluluğunu hissediyorsunuz. Bazen uykularınız kaçıyor. Kızınız, eşiniz, bir şey söylüyor, zor oluyor.

o Siz kendinizi muhafazakar liberal olarak tanımlıyorsunuz. Yaptığınız işi nasıl etkiliyor bu?

Ben olaylara, iktidar vatandaş ilişkilerine daha özgürlükçü bakıyorum.

TV başında iki, üç saat dahi geçiremem

o Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu "Akşamları yarım saat televizyonunuzu kapatın ve Kuran okuyun" dedi.

Çok güzel, hoşuma gitti. İnsanın kendine vakit ayırması önemlidir. Kimi televizyonu kapatıp kitap okur, kimi çocuğuna masal okur, kimi de Kuranı Kerim okur. Bardakoğlu televizyondan vazgeçin, evden atın demiyor, televizyon bağımlılığına ara verin anlamında söylüyor.

o Siz de daha önce "izlediğim oluyor ama televizyon başında bir saat durmak bana zaman kaybı gibi geliyor demiştiniz.

Ben iyi bir televizyon izleyicisi değilim. Hele öyle televizyon başında iki üç saat zaman geçirmeye tahammül edemem. Mümkün olduğunca az izleyip daha çok kitap okumak istiyorum.

Fadime Özkan/STAR