AYDIN DOĞAN YURTDIŞINA MI TAŞINIYOR? GAZETECİLERİNDEN NEDEN ŞİKAYETÇİ? DOĞAN GRUBU'NDA NELER OLUYOR?

Akşam yazarı Deniz Gökçe, Aydın Doğan ve Doğan grubu gazeteleri ile ilginç iddialar dile getirdi.



Doğan medya grubunun sahibi Aydın Doğan'ın yönetim kurullarında çalışan bir dostuma geçenlerde 'Aydın Bey ne yapıyor?' diye sordum.


'Aydın Bey yurt dışına taşınıyor!' dedi. Zaten son dönemde Aydın Bey ile sohbet eden en az üç kişi, Aydın Bey'in kendi gazetecilerinden son derece şikayetçi olduğunu söylüyorlardı. Aydın Bey, kendisinin aslında hükümet ile kavga etmek niyeti olmadığını ama gazetecilerini frenleyemediğini tekrar tekrar gündeme getiriyordu. Tabii 'gazeteci tayfasının' kendine has metotları var.


Aydın Doğan'ın damadı Mehmet Ali Yalçındağ Başkanı olduğu Reklam Konseyi ve diğer reklam camiası kuruluşları ile birlikte son derece iyi niyetli bir kampanya başlatmıştı. Beni destek vermeye davet ettiler ve ben de topluma faydalı olacağını düşündüğüm bu kampanyaya, hiçbir ücret almaksızın destek verdim, metinleri de profesyonel metin yazarları yazmış.


Geçtiğimiz günlerde 25 yıllık dostum, okuldan küçüğüm, Mehmet Yılmaz beni hedef gösteren bir yazı yazmış. Kendisine neden kendi grubunda çalışan yazarlar Yaman, Meliha ve emekli bankacı Akın Öngör varken, beni kullanarak kampanyayı daha ilk haftasında sabote ettiğini sordum. 'O gün gazetemizde Deniz Gökçe resmi çıktığı için adını kullandım!' açıklamasını getirdi. Hayatımda bu kadar çocukça bir neden duymadım.Tabii kimseyi de bu sözüne inandıramaz. Daha evvelki günlerde diğer kişilerin resmi çıkmıştı. O günlerde her gün yazısı vardı. Ama nedense kullanmamıştı!


Kendisine kampanyadan çok şikayetçi ise Mehmet Ali Yalçındağ'a müracaat etmesini söyledim. O da Mehmet Ali Yalçındağ'a 'Bu kampanyanın işe yarayabilecek bir kampanya olmadığını' yazmış. Buna nasıl ve hangi uzmanlıkla karar veriyor? Ekonomist desen değil, iletişim uzmanı değil, kamu araştırması yapmamış, 'tipik yüzeysel bir kanaatla' halka açık bir şirket olan gazetenin kocaman sayfalarını dolduran reklamları kafasınca çöpe atmış. Kendine hiç sormuyor, bu kampanyanın işe yaramayacağını ve ileride de yaramadığını nasıl ispat edecek?


Ayrıca Mehmet Yılmaz kardeşime birkaç soru daha sormuştum. Onlara dokunmamış. Ama diğer taraftan 'Hürriyet'i kendi gazetesi gibi zannediyor' diyerek Akşam Gazetesi'ne dil uzatmış. Mehmet, hakikaten tuhaf bir durumdasın. Ben sana ait olduğun medya grubunun ispat gerektirmeyen günahlarını yazayım. İspatı açık olanlarını! Sen de bir oku!
Bu ülkede bir yanda Doğan Grubu medyası (laik?), diğer tarafta ise hükümete yakın (dindar?) grup medyası vardır. Ortada ancak bir iki tane bu tür angaje pozisyonu olmayan gazete vardır. Bunların başında gelen de Akşam Gazetesi'dir. Gazetemizin hiçbir pozisyonu yoktur. Evet Türkiye'de medyayı kılıç olarak kullananlar vardır. Onların kim olduğunu da herkes bilmektedir. Akşam Gazetesi hiçbir zaman ne siyasi ne de ekonomik kalkan olarak kullanılmıştır. Bence ülkemizdeki medya, gazete ve televizyon eğer uzun vadede yaşayacaksa, sahiplerinin banka ve holding sahibi olmaması ve sadece medya işi ile uğraşması gerek. Bu ilkeyi sağa sola anlatacağına ve destekleyeceğine iyi niyetli bir kampanyayı derhal sabote etmek ne tür bir psikolojik yapıdır, bunu da bana anlat!


Medya grubun hakkında ne demek istediğimi de biraz açayım. 2001 yılında Kemal Derviş geldi ve Milliyet Gazetesi derhal 'Berrin Cankat' adında bir kadın köşe yazarı yarattı, bir de kadın resmi sayfaya koydu.


Bu sütundan Kemal Derviş'e iğrenç dedikodularla baskı yapmaya başladı. Berrin diye bir kadın yoktu. Bu yazıları bugün Radikal yazarı olan Hakkı Devrim ile gene sizin medya grubunda çalışan oğlu yazmakta idiler. Zaten Hakkı Devrim 1960'lı yıllarda da bu tür işleri yapmış, kadın resimli bir sütundan serbest atış gerçekleştirmiş bir sabıkalı idi.


Özetle; işbaşında olan bir Bakan'ın, çoluk çocuk sahibi evli kızının adı kullanılarak Kemal Derviş'e saldırılıyordu. Neden acaba? Bu ahlaksız durum aylarca devam etti. Benden başka hiçbir gazeteci bunu afişe etmedi. Bu ciddi bir ahlaksızlıktı! Kadın resmi ve kadın adı kullanılmıştı. Kemal Derviş hedefti, kullanılan da günahı hiç olmayan bir kadın! Bu ne tür bir gazetecilikti sizce?


Son iki yılda da benzer şeyler oldu. Doğan Grubu, D-Smart aygıtı satamıyordu. 2008 yılında bir hikaye uyduruldu. Tüm grup gazetelerinde birinci sayfanın tepesinde 'Aygıt satın alın, futbol ihalesi 2009 yılında yenilenecek!' dendi. Tabii ihale yenilenmedi ama aygıtlar satıldı. Bu sence hangi iş etiği ilkelerine uygundu?


Mehmet kardeşim, Genel Yayın Yönetmeni iken üstüne Fenerbahçe forması giyip spor basını için ayrılan yerlere girmen gençleri fena halde etkiledi. Spor medyasındaki fanatiklik ve düşük düzey sorununun oluşmasına katkı yaptığını düşünüyorum. Fenerbahçe tarihinde kapkara bir leke olarak duracak olan yayın kablosu kesme olayı da seni rahatsız etmedi. Eğitimli ve sorumlu yerde bulunanlar sıradan vatandaş fanatikliği yapamazlar, yapmamalılar!


Kaldı ki Akşam Gazetesi'nden kimse Tanrı ile kul arasında bir ilişki olan dini ve bunun parçası olan umre gibi şeyleri, dine inanmadığını beyan eden birinin ağzından gazete manşetlerine boy boy fotoğraflarla taşımadı. Ayıptır yahu!


Dindar olanlar buna köpürmekte, laik olanlar da bu saçmalığa gülmekte!

Deniz Gökçe/Akşam


changeTarget(document.getElementById("news_content"))