Keskin Kalem sevdalıları… Medyaradar müptelaları… Demleyin çayları, koyun kahveleri…
Kaykılın sandalyenizde… Eminim şu an hepiniz sıkıcı ofislerinizde bunalıyorsunuz…
Türk basınının hali malum, o nedenle sıkıcı, habersiz, günlerinize heyecan getirmeye geldim.
Şimdi hayde gelin sizinle biraz nostalji yapalım.
70’li yılların efsane filmi Kibar Feyzo’yu hatırlayalım…
Ne filmdi o beeeeeee…
Kemal Sunal’ın efsane oyunculuğu, Şener Şen’in her karesi hayret ettiren performansı…
Hele o sosyal mesajlar…
Film çekildiği 1978’den beri hala gönüllerde… Ülkeyi bu kadar güzel anlatan bir filmi unutmak ne mümkün!
E diyeceksiniz deli Keskin Kalem, şimdi ne alaka bize bunu anlatıyorsun…
Hemen söyleyeyim, lafı gevelemeyeyim…
Türk basınında Şener Şen’in canlandırdığı ‘aga’ karakterine özenen bir medya yöneticisi çalındı kulağıma…
CNN Türk’ün A Haber’den transfer ettiği genel müdürü Murat Yancı…
Geçtiğimiz aylarda haber yapmıştık mahallemizin güzide sitesi Medyaradar’da…
Yancı bir editörün peşine düşmüştü…
Neymiş efendim yemek yemiş de tepsisini ortada bırakmış…
Duyduğumuza göre millet yemek yiyecek vakit bulamıyor diye çalışma masalarında iki lokmayla karnını doyurmaya başlamış.
Heyhaaaaaatttt.
Televizyon kanalı değil maden ocağı sanki…
Aman maden işçisi kardeşlerimiz alınmasın.
Çalışma koşullarının ne kadar zor olduğu herkesin malumu… O nedenle sevgili madenci kardeşlerimizi kerteriz aldım.
Neyse efenim, CNN Türk çalışanları yemeğini masasında yer çok çalışmaktan tuvalete yetişemezken Yancı, adeta ‘genel müdürün hacetinin üzerine hacet olmaz’ der gibi kendine özel bir WC yaptırmış.
Yahu aynı Kibar Feyzo’daki o meşhur sahne gibi değil mi?
Pesssssssssssss…
Ne günlerden ne günlere…
Şirketin efsanevi patronu Aydın Doğan bile personel tuvaleti kullanırdı… Hem de rahatsızlığına rağmen…
Ama durun… Hikaye burada bitmiyor…
Para bol olacak ki, tuvaletin yanına bir de özel mutfak kurulmuş Yancı için.
İçine de özel bir aşçı…
Oh sefası olsun…
Helal olsun…
Da şeyi anlamadım…
Mutfak akşamları kilitleniyormuş…
Yoksa çalışanların yemekleri çalmasından mı korkuluyor?
Ahh ahhh can yoldaşlarım…
Film milm, makara yapıyoruz da, yazarken kalbim tekledi.
Bununla ilgili diyeceklerim bu kadar, vicdanınıza arz ederim.
Hangi meşhur medya kuruluşunda Adnan Hoca’yı kıskandıracak aşk beşgeni yaşanıyor?
Kuşlarımdan biri geçen gün bana bir hikaye anlattı…
Aşk-ı Memnu halt eder…
Dallas nal toplar…
Hikayenin kahramanı Yedi Kocalı Hürmüz’e nanik çeker…
Medyada bu işler herkesin malumu…
Hep çok eleştirdim, midem de çok bulandı da sonu gelmiyor bir türlü.
Lakiiinnnnn yontma taş devrinden beri bu işin içindeyim, böyle hikaye duymadım.
Neyse çok ballandırdım, anlatayım.
Yer: Türkiye’nin en büyük medya kuruluşlarından biri
Zaman: Son 5 yıl
Kahramanlar: Ben diyeyim 1, siz diyin 3, diğeri desin 4 üst düzey yönetici ve 1 kadın çalışan.
Mağdur: Erkekler
Kazanan: Kadın
Diyeceksiniz bu nasıl iş?
Bu yöneticilerin birbirinden haberi yok mu?
Bu skandal nasıl patlamadı?
Çalıştıkları kurum bu insanları neden kovmadı?
Valla insan gerçekten hayret ediyor.
Hele ki kadın bir de evli olunca…
Erkek yöneticiler de evli!...
Bu nasıl iş diyeceksiniz
Anlatalım...
Şimdi olaylar şöyle gelişiyor:
Bu kadın çalıştığı yerde konumunu sağlamlaştırmak ve az çalışıp çok kazanmak için başlıyor zaaflı yöneticileri bilir biiiir ağına düşürmeye.
Biriyle ilişki yaşarken diğeriyle birlikte oluyor.
Sonra o yönetici gönderilince, ekrana çıkmak için başka yöneticiye yanaşıyor.
Bu sırada başka bir yöneticiyle görüşüyor, eskisiyle de…
Yoksa ondan önceki miydi?
Amaaaaan karıştırdım bende...
Neyse sevgili okurlarım... Siz eminim anladınız durumu.
Bu saadet ve aşk zinciri uzayıp gidiyor.
Ya da durun durun, Adnan Hocayı bile kıskandıracak turnike sistemi diyelim.
Sonuçta kızımız salına salınaaaaa, hiçbir iş yapmadan maaşını alıyor, geziyor tozuyor.
Yöneticilere gelince…
Mutlu mesut bir şekilde, yüzleri kızarmadan hep birlikte takılıyorlar…
Eeeeeee ne de olsa can boğazdan gelir.
Sorsanız hepsi ne muhteşem gazeteci olduklarını anlatan bu zevat gününü gün ederken, birlikte çalıştıkları insanlar her gün gördüklerinde içlerinden de olsa yüzlerine tükürüyorlarmış... En azından kuşlarım bana şöyle söylüyor: Yüzlerine tüküremiyoruz zaten midemiz bulanıyor!..
Ne mutlu bir medya aile tablosu değil mi?
Ha tüm bu rezilliği bilmeyen de az değilmiş anlatılanlara göre...
Fakat "üst yöneticiler koruyor, kolluyor, kulak tıkıyor, bu rezilliğe ses çıkarmıyor" diyor kaynaklarım...
Bakalım ne zamana kadar?
Bence çok uzun sürmez, bu iş buuuuuuummmmmmmmmmmmmmmmmm diye patlar.
Malum bir bomba patlarsa da; şarapnel parçaları sadece 1 kişiye değil çevredeki herkese saplanır.
Her konunun uzmanı tartışma programı figürleri ve Ersan Şen
Can okurlarım!
Şimdi gözlerinizi kapatın…
Birlikte bir oyun oynayalım…
Bir haber kanalı konuk koordinatörünün telefon konuşmaları hayal edelim birlikte.
Akşama tartışma programı var.
Elinde yasaklı olmayanlardan oluşan 20 kişilik bir konuk listesi.
Bu akşam hangisini çağırsam diye düşünüyor.
Konu çok, hepsi hakkında kim konuşur ki?
Valla hepsi konuşuyor.
Seçiyor birini…
- Alo hocam…
- Buyur kızım…
- Bu akşam malum program var. Koronavirüs konuşacağız.
- Olur gelirim.
- İdlib de var.
- Oh oh ne güzel tabii…
- Kadına şiddet?
- Pek alaaaaa.
- Dünyaya meteor çarpacakmış.
- Hay hay. İsterseniz cilt bakımı tüyoları da benden.
Telefon kapanır. Hem kanal yönetimi hem konuk memnundur. Düğmesine basılan uzman saatlerce konuşur…
Çok etki yaratıyoruz diyen haber kanallarını Türkiye’den o sırada ekran başında olan 3 kişi izler.
Sosyal medyada saçma açıklamalar döner durur.
Bu devran da devam eder.
Geçenlerde de yazdım o nedenle lafı uzatmayacağım.
Fakat bu yaraya parmak basılana kadar da hatırlatacağım. Özellikle RTÜK nezdinde.
Ama kısaca tek bir kişiye seslenmek istiyorum. O da ceza hukukçusu sevgili Ersan Şen hoca.
Ersan hocam ceza ve usül hukuku konusunda ustasınız…
Hukuk ve adalet konusunda tutkulu ve ısrarla savunduğu değerler herkesin ekmek, su gibi ihtiyaç duyduğu şeylerdir…
Ammaaaa Ersan hocanın kötü bir huyu var, adaleti bildiği için atom fiziği dahil her şeyi bildiğini sanıyor.
Hocam ne olur!!!
Demin bahsettiğim insanlardan olmayın…
Sizi de bu panayıra kurban vermeyelim!
Ahmet Hakan’a yüzsüzlük üzerine bir Yozgat fıkrası
Sevgili dostlarım, meslektaşlarının tek kuruş tazminat almadan Hürriyet’ten kovulmasına ses çıkarmayan Ahmet Hakan’a her hafta bir mani yazacağım sözünü vermiştim.
Bir mani yazdım da…
Ama bu hafta mani yerine bir Yozgat fıkrası seçtim.
Malum Ahmet Hakan da Yozgatlı... "Ona Yozgat fıkrası daha çok yakışır" dedim.
Bakalım beğenecek misiniz?
Yozgat'ta bir kış mevsimi, Adam uzak bir köyde bir zenginin evine misafir olur.
Çok geçmeden de geldiğine geleceğine pişman olur.
Ne bakan var, ne aç mısın diyen.
Sonunda evin sahibi kuru pilavla bir yufka ekmek getirir. Yanında kuru soğan bile yok.
Adam kızar, yemeden kalkar gider köyün çobanının evine.
Çoban, yumurtlayan tek tavuğunu keser.
Misafirini yedirir içirir.
Misafir bakar ki vaziyet iyi ertesi gün de kalır.
Bakar vaziyet iyi, ertesi günün ertesinde ki gün de kalır.
Eyvah, misafir gitmiyor.
Hafta geçer, yirmi gün geçer, bir ay geçer.
Adam gitmiyor.
Aylar da geçmeye başlar.
Bahar geçer, harman gelir, o da geçer.
Çoban ne yapsın.
Oda kapısının arkasına, misafirin göreceği şekilde şunları yazar:
Misafir dediğin gelir kış gibi, gider kuş gibi
Sen burda ne yatıyon, örende kalmış baykuş gibi
Misafir pişkindir altta kalır mı.
Hemen yazının altına şu dörtlüğü ekler:
Behey eşek oğlu katır
Ne gönül bilir ne hatır
Tanrı misafiri değil mi
Beş günde yatır, on günde yatır
Çoban. misafirin yüzsüzlüğünü görünce karısını çağırır.
Ona der ki:
''Topla pılıyı pırtıyı, adam gitmiyor, bari biz gidelim.''
Çoban evini yükler, tapanını, dirgenini eşyalarını alır.
Misafir bakar ki iş ciddi.
Döveni de kağnıya yükleyen ev sahibine sitem eder:
''Yahu arkadaş, ekini ektiniz, biçtiniz, harmanı da kaldırdınız. Şu döveni bırak da, hiç değilse kışın üstünde yatayım.''
Bilmem beğendiniz mi? Ama ben fıkradaki yüzsüz misafiri düşününce aklıma Ahmet Hakan geliyor
Hak yeme Ahmet Hakan haksızlığa alet olma
Haklarını arayan arkadaşlarının belli değilsin yolunda
Bir zerre desteği koltuk sevdandan kelli çok gördün meslaktaşlarına
O koltuk sana kalmayacak bu da çok belli...
Fıkradaki yüzsüz misafirsin bil bu devri...
Kalın sağlıcakla...