Atatürk, Kurdurduğu Anadolu Ajansı'nın Bu Halini Görse Ne Derdi?

VAROL ERSOY varol.ersoy@medyaradar.com
Anadolu Ajansı’nın tarihi, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi ile özdeştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmadan 17 gün önce, 6 Nisan 1920’de kurulan Anadolu Ajansı, TBMM’nin çıkardığı ilk yasaları duyurdu; Milli Mücadele’nin ve Kurtuluş Savaşı’nın her aşamasına, Cumhuriyet devrimlerine tanıklık etti.
İstanbul’un 16 Mart 1920’de resmen işgali ve Meclis-i Mebusan’ın kapanması üzerine Mustafa Kemal Paşa, Ankara’da toplanacak Meclis için seçim yapılmasını illere bildirdi. Artık İstanbul’da kalınamayacağını gören bazı aydınlar da bir süredir Milli Mücadele’ye katılmanın yollarını aramaktaydı. Bu gelişme, Anadolu Ajansı’nın kuruluşunu da sağlayacaktı. Ankara’ya doğru yola çıkan iki ayrı kafilede yer alan Yunus Nadi (Abalıoğlu) ile gazeteci yazar Halide Edip (Adıvar), 31 Mart’ta Geyve’de buluştular. Tren istasyonundaki mola sırasında Ankara’ya gider gitmez ilk iş olarak "bir ajans teşkilatı" kurulmasının gerekliliğini görüştüler. Ajansın adını konuşurlarken; "Türk, " "Ankara, " "Anadolu" seçenekleri arasından "Anadolu Ajansı" isminde karar kıldılar.
Mustafa Kemal Paşa’nın karargahı ’’Ziraat Mektebi’’nde (şimdi Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü) Anadolu Ajansı’nın kurulması gündeme getirildi ve 6 Nisan 1920’de Anadolu Ajansı’nın kuruluşu gerçekleştirildi.
AA, Kurtuluş Savaşı’nda çok zor bir görevi yerine getirdi.
İçeride, savaşan ve dış dünyadan habersiz kalmış bir halkı ülke ve dünya olaylarından haberdar kılmak, bazı yabancı ve İstanbul gazetelerinin teslimiyetçi tutumlarıyla mücadele etmek gerekiyordu. Dışarıda, ulusal mücadeleyi savunmak, Türkiye’nin haklı istekleri konusunda kamuoyunu aydınlatmak ve ona karşı bazı çevrelerin yürüttüğü oyunları boşa çıkarmak zorunluydu.
Atatürk’ün, yakın bir arkadaş grubunu, Anadolu Ajansı’nı Batılı anlamda bir haber ajansı kimliğine kavuşturmakla görevlendirmesiyle 1 Mart 1925’te "Anadolu Ajansı Türk Anonim Şirketi" kuruldu.
O tarihlerde, Batı ülkelerinde bile örneği görülmeyen böyle bir yapılanmayla Anadolu Ajansı, özerk statüye kavuştu.
Ve bu ülkede yaşanan onca askeri darbeye, hükümet baskılarına karşı hep özerkliğini korumaya çalıştı…
Hiçbir zaman “tüccar” zihniyetine bürünmedi, gazetecilik etiğinden asla taviz vermedi…
Bugün ise; ne yazık ki Anadolu Ajansı hem; devletin değil, iktidarın ajansı oldu hem de “para karşılığı haber” yapmaya başladı…
Yanlış okumadınız; AA, para karşılığı şirket haberi yapmaya ve bu haberleri abonelere servis yapmaya başladı.
Bu, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne aykırı…
Bu evrensel gazetecilik ilkelerine aykırı…
Bu gazeteci vicdanına aykırı…
Unutulmamalı:
“Gazeteci, mesleğini, reklamcılıkla, halkla ilişkilerle ve propagandacılıkla karıştıramaz. İlan-reklam kaynaklarından herhangi bir telkin, tavsiye alamaz, maddi çıkar sağlayamaz. Bunu yapana gazeteci denemez!”
***
Anadolu Ajansı’ndaki gelişmelere bakıyorum da…
Aklıma başlıktaki soru geliyor:
Mustafa Kemal Atatürk, acaba kurdurduğu ajansın bu hallerini görse, ne derdi?

Tüm yazılarını göster