''ASLA TRİBÜNLERE OYNAMADIM!'' NİHAT ÖZDEMİR İLK KEZ KONUŞTU!

Fenerbahçe'nin başkanvekili Nihat Özdemir, son tahliyelerden sonra ilk kez konuştu.

Başkan Aziz Yıldırım’ın önce gözaltına alınıp sonra da tutuklandığı 3 Temmuz’dan bu yana hayatının en zor günlerini geçiren Fenerbahçe’nin başkanvekili Nihat Özdemir, son tahliyelerden sonra ilk kez konuştu.

Nihat Özdemir’le Fenerbahçe taraftarının tabiriyle “tapınakta” yani Şükrü Saracoğlu Stadı’nda buluştuk. Gitmişken stadın içinde gezindik. Çimleri bütün gücüyle tutup çekerek kontrol etti bir ara. Ve anlatmaya başladı: “Bu cihazı Hollanda’dan getirttik. Suni güneş ışığı...” Alex kadar koşmasak da stat yordu, acıktık. Sağlıklı beslenmek için 1994’ten beri kırmızı et yemeyen Özdemir tavuk, ben Adana kebabı yedim.

Bu arada aklıma gelen her şeyi sordum. Bir ara Özdemir müdahale etti “Ekonomi de konuşalım” diye. Ben hemcinslerime göre futbolla bayağı ilgili biriyim ve evet, hasta bir Fenerbahçeli’yim. Ama sorularımı tarafsız ve basit bir dille sormaya gayret ettim. Nihat Özdemir de bazen sadece bir futbolsever, bazen bir baba, bazen işadamı, bazen de sadece insan olarak cevap verdi.

Laf Aziz Yıldırım’a geldiğindeyse gözyaşlarına hakim olamadı...

60 yıllık ömrünüzün 3’te 1’i Fenerbahçe’yle, bir o kadarı da işle geçti. “Deli miyim ben” dediniz mi?
Yaşadığım hiçbir şeyden pişman değilim. Fenerbahçe’de son yaşananlar bile tecrübe oldu.

Mayıs’ta neler olacak, başkanlığa aday mısınız?
Mayıs’a daha çok var. Her gün yeni bir şey oluyor, daha da devam edecek; federasyon, yönetim, Aziz Bey’in durumu. Ama başkan olmak gibi bir niyetim kesinlikle yok.

Taraftar sizi seviyor mu?
Kendimi sevdirmek gibi bir derdim yok, doğru bildiğimi yaparım. Yanıldığım da olur ama asla tribünlere oynamadım.

Aziz Yıldırım suçlu mu, suçsuz mu?
Kesinlikle suçsuz, buna bütün kalbimle inanıyorum. Arkadaşlarımız beraat edecek. İnanmak zorunda olduğum bir adalet var. Yargı 8 kişinin tahliyesine karar verdi, geride kalanların durumu da inceleniyor. Yargıya güveniyorum.

“Hastane, mezarlık, hapishane. İnsan yaşamı boyunca hak etmese de her an bu üçüne de girebileceğini düşünerek yaşamalı.”

Geçen ay hacca gittiniz. Bunu hükümete yakın gözükmek için mi yaptınız?
Annem-babam Bitlisli, ben Diyarbakır’da büyümüş muhafazakâr bir ailenin çocuğuyum. Eşim sizin gibi modern giyimli, saçları açık ama dinimize bağlı biridir. Suudi Arabistan’da işler aldım, zamanında umreye gittim. Gördüm ki bu işin gençken yapılması lazım. Yaşlıların nasıl zorlandığını gördüm. Kim ne derse desin umurumda değil. Ben Müslümanlığın bir şartını yerine getirdim. Hükümetle hiç ilgisi yok.

Nazara inanır mısınız?
Çok inanırım, çok dua okurum. Maşallah kelimesini çok kullanırım. Ama benim nazarım kimseye değmez, kıskanmam.

Maçlarda uğur ya da toteminiz var mı?
Cezalıysam ve evdeysem devre boyunca yerimden kımıldamam. Stattaysam telefonların birini sağa, birini sola koyarım. Hep kazanmasak da yüzdesi fazla. Yani yani uğur tutuyor.

‘TELEFONUMUN DİNLENDİĞİNİ TAHMİN EDİYORUM’

Görevi bıraktıktan sonra geri döndünüz. Başbakan’ın hatırını kırmak istemediğiniz doğru mu?
Hiç öyle bir şey yok. İstifa dilekçem yönetim kurulu tarafından reddedildi. Bana çok mesaj geldi ama Başbakan “Geri dön” diye aramadı.

Son aylarda paranoyaklaştınız mı biraz? Koruma ordusuyla dolaşmadığınızı biliyorum ama telefon dinlenme korkusu, takip edilme gibi şeylerden endişe ediyor musunuz?
Hayır dersem yalan olur. Dinlendiğimi tahmin ediyorum ve çok konuşmamaya çalışıyorum. Telefonumun sistemi farklı zaten biliyorsun, arandığımda kapalı çıkıyor. Tanıdık numaralara geri dönüyorum. Takip edilmekten ne doğuda ne İstanbul’da korkmadım. Kadere inanırım.

Sağlığınıza dikkat ediyor musunuz?
Her sene eşimle check-up yaptırırız. Bir zaman içki ve sigara kullandım ama bıraktım. Şu birkaç ay uyuyamadım, gıdama dikkat etmedim ama şimdi daha iyiyim.

Bu akşam FenerbahçeTrabzonspor maçı var.
50 bin kişi orada olacak. Güzel futbol ve galibiyet bekliyorum.

‘EŞİM SONRADAN FENERLİ OLDU’

Kulüp yöneticiliği, ihaleler, maçlar derken ailenize nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Eşim aynı zamanda üniversiteden sınıf arkadaşım. Birlikte çalıştığımız memurluk dönemimde bile gecelediğime şahit. (Bir dönem Gazi Üniversitesi’nde öğretim üyesiydi. O aynı zamanda bir makine mühendisi.) Bunu bile bile evlendi. Limak’ı kurduktan sonra tempo uluslararası boyuta ulaştı ama hiç şikâyet etmedi. Ben de hafta sonlarını ailemle geçirmeye dikkat ettim.

Ailede herkes Fenerli mi? Baskı var mı?
Kızım ve oğlum Fenerli. Eşim, ben yönetim kuruluna girince Galatasaray’ı bırakıp bize katıldı ama baskı yapmadım. Sevabım oldu yani! Damat Galatasaraylı, ama sorun yok.

Evde neler yaparsınız? Yemek mesela?
Yemekten hiç anlamam, belki bir kere sahanda yumurta yapmışımdır. Ev işleriyle de hiç aram yok. Ben sadece hazıra iştirak ederim. Çok okurum, spor yaparım; bazen günde 2 kere. Akşamlara mutlaka tenis maçı koyarım. Ama hafta içi inanılmaz yoğunum.

YUMRUKLAŞMA OLMADI

Emre’ye kızdınız mı son olaylarda?
Emre, herkesin kabul ettiği gibi ülkenin yetiştirdiği en iyi oyunculardan. Hırslı, kazanmak için her şeyi yapıyor. Saha içinde arkadaşlarıyla tartışma yaşıyor ama bunu saha dışına taşımaması lazım. Ahlaklı biridir. Hatasını kabul etti, özür diledi. Özür dilemek fazilettir. Daha sevecen olmalı artık. Alex de hırslı ama “ağabey” yanı var. Emre’nin Alex’le beraber ağabeylik yapması gerek.

Aykut Kocaman’ı yumrukladığı doğru mu?
Bütün futbolcuların çok iyi oynadığı ve kazandığımız bir maçtı Bursa maçı. Kutlamaya indik ve tartışmalara şahit olduk. Aykut Hoca’nın morali çok bozuldu ama itme, yumruklama olmadı. Birlik beraberliğe ihtiyacımızın olduğu bir dönemde bu son olur umarım. Taraftar bunu fazlasıyla yapıyor.

“Aziz Bey hep basına çıkmamızı öneriyordu. Bizse sorunları kapalı kapılar ardında çözmeye çalıştık. Taraftar zaten sıkıntılı; çok kötü toplumsal olaylar meydana gelebilirdi”

Gözaltıların başladığı “3 Temmuz” sonrası futbolcuların psikolojisi bozuldu mu? Emre’nin tavrı, hatta Galatasaray’a 1319 gün sonra kaybetmek... Bunlar onun uzantısı mı?
3 Temmuz sonrası yaşananlar karakterlerle ilgili olarak farklı etkiledi herkesi. Volkan o günün hatırasına sakal bıraktı mesela. Emre olayı... Ama bir elin parmağı kadar bile değil. Galatasaray maçına gelince; uzun zamandır yenilmiyorduk ama o gün iyi oynadı ve hakkıyla kazandı. Olaylar etkilemiş olabilir. Oyuncu derbide sadece kazanmayı düşünür, bahane kabul etmez büyük takımlar. Tabii unutulmamalı ki bir sonraki maç bizim sahamızda.

Futbolcularla mesafeli misiniz? Gece, başları sıkışınca ararlar mı?
Çok nadir, o da “ağabey Nihat”a kişisel sorunlarını anlatmak için. Kulüple ilgili sorunları hocaları bize iletir. Ama bayramlarda hiçbiri mesajsız bırakmaz.

‘METRİS’E HER GİTTİĞİMDE AĞLIYORUM’

Sizi hep yönetim kurulu toplantısı sonrası basın açıklamalarından biliyoruz, ama aslında nasıl birisiniz? Sulu göz, romantik, komik?
Haftanın altı günü kravat takıyorum. İnsan kıyafeti gibi görünür. Spor giyindiğimde kimliğim değişiyor. Çok duygusalım. Acıklı filme gidemem çünkü film boyunca ağlarım. Maç kazanınca, bir şeye üzülünce yaşlar inmeye başlar. Divan Kurulu’nda da engel olamadım. Ama bazı gazeteciler “Bunlar ağlamaktan başka bir şey yapmıyor” gibi şeyler yazdı maalesef.

Aziz Yıldırım’ı ziyarete gittiğinizde ağlıyor musunuz?
Camın arkasında gördüğüm anda ve her gittiğimde! Metris’e gittiğim günler başka türlü geçiyor. “Trafik kazası yaptığınızı düşünün” diyorum. Hastane, mezarlık, hapishane. İnsan yaşamı boyunca, hak etmese de her an bu üçüne de girebileceğini düşünerek yaşamalı.

Sizi görünce Aziz Yıldırım ağlar mı?
Ne Aziz Bey ne Şekip ne İlhan ne Cemil; aksine onlar bana moral veriyor. “Merak etme biz iyiyiz” diyorlar. Çok sıkıntılı bir dönem geçiriyoruz.

Aziz Yıldırım eşini ve çocuklarını size mi emanet etti?
Ailesi ve kardeşleri var ama her zaman yanlarındayım. Emanet etmesine gerek yok. Yeni eşini pek tanımıyorum, bir defa gördüm. Kızları Hande ve Gülşah’ı çok severim, çocuklarımla da arkadaşlar.

‘NİANG AYARINDA OYUNCU ALACAĞIZ’

Cebinizden 15 milyon dolar verip futbolcu alacağınız doğru mu?
Yok böyle bir şey! Maddi yardımda bulunuyoruz ama tüm yöneticiler yapıyor bunu. “Ben 15 milyon dolara futbolcu alacağım” diye öne çıkmak istemem. Yapsam da söylemem.

Niang çapında bir oyuncu için çalıştığınız doğru mu?
Evet, devre arasında iyi bir transfer politikamız var. İnşallah nerede eksiğimiz varsa dolduracak transferleri gerçekleştireceğiz ama şu an isim veremem. Taraftarımızın gönlü rahat olsun.

Fenerbahçe 3 Temmuz öncesi zengin bir görüntü sergilerken bir anda dağıldı mı?
Büyüyen bir kulüptü Fenerbahçe. Kredilerimiz, banka borçlarımız, büyük yatırımlarımız vardı. Bankalar haklı olarak nereye gideceğimizi görmek istedi. 90 lirayı gören Fenerbahçe Sportif AŞ hisse senedi 3 Temmuz günü 75, sonra 35 liralara düştü. Şu an 40’larda. Borçlarımızı yapılandırmaya çalıştık. Faktoring borçlarımızı ödedik. Oyuncularımıza borcumuz yok gibi. Önemli bir darbe yedik ama düzelecek.

’AYDINLAR’I ÇOK SEVERİM’

Mehmet Ali Aydınlar’ı seviyormusunuz?
Çok severim. İlk yönetime girdiğim 1994 yılında, Ali Şen döneminde o da vardı. İnsanlığını severim. Ekran önünde Fatih Altaylı’nın programında ters düştük ama Fenerbahçe’nin menfaati için yaptım o konuşmayı.

Aziz Yıldırım Teketek’e katılmanıza kızdı mı? İstifanız, sonrasına denk geldi.
Kızmadı. Aziz Bey hep basına çıkmamızı öneriyordu. Bizse sorunları kapalı kapılar ardında çözmeye çalıştık. Taraftar zaten sıkıntılı, çok kötü toplumsal olaylarmeydana gelebilirdi. Bazen çıkıp anlattık ama belli ölçüde. Doğru yaptığımıza inanıyorum.

Habertürk Aziz Yıldırım’ın emniyette çekilen fotoğrafını habercilik anlayışıyla yayımladı. Yıldırım kırgın mı?
Bence kırgın ama geçer. Geriye bakmanın kimseye faydası yok, o yüzden Allah gözlerimizi önde yarattı. Aziz Bey’in de böyle davranacağına inanıyorum. Bak işte röportaj veriyorum. Teketek’te de Fatih Altaylı tarafsız davrandı, hep pozitif yazılar yazdı. Bir sorun yok.

10 Aralık’ta yapılan Kulüpler Birliği toplantısında “Küme düşme kaldırılsın” dediniz ve o cümle üzerinize kaldı.
Hiç önemli değil. Sözümün arkasındayım. İddianame yayınlanıncaya kadar “Fenerbahçe küme düşecek” kanısı vardı. Gördük ki Süper Lig’den 7, Bank Asya’dan 1 kulüp şike yapmak ve şikeye teşebbüsten suçlandı. “6222 sayılı kanun değişsin diye 18 kulüp imza koymuşsa konuşalım” dedim. Medyada öyle çıktı.

E siz demeseydiniz, başkası deseydi.
Ben her zaman doğru bildiğimi söylerim. Çekinmem.

Galatasaray alınan kararlara sürekli muhalefet ediyor, kızgınmısınız?
Değilim, onlar da kendi tabanlarının ve taraflarının isteğiyle hareket ediyorlar. Medya önünde görüşlerini açıklıyorlar. Dinliyoruz ama cevap vermiyoruz. Zamanı geldiğinde konuşuruz.

“Dekoder alın” çıkışınızdan pişman mısınız?
O açıklamayı Türk sporu için yaptım. Digitürk yetkililerinden aldığım bilgiye göre epey dönüş olmuş. Kendi oğlum bile iptal etmişti, sonra almış. Bizim taraftarımız, stadımız var. Fenerium var. Küçük kulüplerin tek kaynağı oradan gelen gelir.

387 MİLYON DOLARLIK İHALE

Sahibi olduğunuz Limak nasıl gidiyor, girmediğiniz bir sektör kaldı mı? Gıda, enerjinin üretim ve dağıtımı, havacılık, inşaat, çimento ve turizm yatırımlarımız var.
Enerji işini sevdim. Gıdada yeniyiz. 18 ülkeye meyve suyu konsantresi ihraç ediyoruz. Sabiha Gökçen’i yaptık biliyorsun, bu alanda büyümek istiyoruz. Havacılıkta büyüme Türkiye’nin büyümesiyle orantılı, hatta daha fazla. Birikimimizi yurtdışına taşıdık. Kosova Havaalanı’nı yaptık.

Bu arada Kahire’de devrim sonrası alınan en büyük ihale sizin oldu. Dünya Bankası kredisiyle devlet havaalanının üçüncü terminalinin ihalesini 387 milyon dolar vererek kazandık. Mübarek sonrası Kahire’nin Türk işadamları için önemli bir merkez olacağına inanıyorum.

Sizce Avrupa Birliği’ne girmeli miyiz?
Kesinlikle girmeliyiz. Ama... Bütün yurtdışı toplantılarında, Yunan, İspanyol ve İtalyanların söylediği bir şey var: “Girin ama sakın para birimine geçmeyin.” İngiltere, İsveç ve Danimarka’nın yaptığı gibi. Paramı devalüe etmem gerekiyorsa, buna ben karar vermeliyim. Milli gelirimiz 2 trilyon dolar olacak. 2012’de daha da büyüyeceğiz.

Siyasetçi gibi konuştunuz. Düşünüyor musunuz?
Hiç düşünmedim. 5-6 yıl sonra emekli olmam lazım. Dünyanın yüzde 60’ını gezdim, daha da gezeceğim.

En çok görmek istediği yer
“Ganj Nehri ve Amazonlar beni çok büyüledi, İtalya’yı çok severim, her yerini gezdim. New York ve Çin’in doğal yerleri de favorilerimden. Şimdi Şili taraflarına gitmeyi düşünüyorum.”

Hangi futbolcu güldürüyor?
“Çok sık görüşmüyoruz ama Mehmet Topuz’un takımı çok güldürdüğünü biliyorum. Ben de yüzünü gördüğüm zaman gülümsüyorum. Takımın haşarı çocuğu.”

Yönetim içinde bölünme
“Aramızda fikir ayrılıkları oldu ama tartıştık ve tek fikirde birleştik. Bölünme kesinlikle olmadı. Benim de içinde gibi gösterildiğim ‘Ankaralılar grubu’ gibi bir şey yok.”

Nazenin Tokuşoğlu/Habertürk