AŞK BİTTİĞİ ZAMAN ÇİRKİNLEŞENLER, ÇİRKİNDİR!
Vatan yazarı Reha Muhtar, magazin dünyasını sarsan Ayşe Özyılmazel ve Ali Taran çiftinin boşanmasını yorumladı.
Ayşe ile Ali için eski bir yazım... “İyi günde kötü günde...”
Mina’ya Mektuplar kitabımın, sondan bir önceki yazısının başlığıydı, “İyi Günde Kötü Günde...”
Dün akşam bu yazıyı yayınlamaya karar verdim...
Günün ayrılıklarına, boşanmalarına, yalnızlıklarına ithafen...
***
İçine aldığın bir insanı, bir gün gelip içinden çıkardığında ne hisseder acaba insan?..
Belki kızgınlık...
Belki öfke...
Belki kayıtsızlık...
Belki de rahatlık...
Ya bir defa içine aldığın insan, sana ne yapmış olursa, ona intikam duyarsın ki?..
Aldatırsa mı?..
Terk edip giderse mi?..
Takmazsa mı?..
Adını anmazsa mı?..
İnsan karakterleri lay lay lom günlerde belli olmaz...
Lay lay lom günlerin hayatı hafiftir...
Çatışan değil, çakışan hayatlar vardır...
Amaçlar aynıdır...
Hayat beraberdir...
Çıkarlar ortaktır...
İnsan karakterleri lay lay lom günlerde daha bir rahattır...
Çıkarlar henüz çatışmamıştır...
Çıkarlar çatışmadığı için insan etiği ortaya çıkmamıştır...
Hayat esasen çıkarlar çatıştığında ortaya çıkar...
Etik denilen şey iyi günde değil, kötü günde belli olur...
Aşk ve arkadaşlık ilişkileri inişli çıkışlıdır...
Sevgiler, dostluklar, çıkarlar, çatışmalar içinde yaşanır...
Bazen aşkın suları taşar sel olur, bazen kurur çöl olur...
Aşkın sularının taştığı zamanlarda değil, esasen aşkın sularının buhar olup uçtuğu zamanlarda insan karakterleri ayyuka çıkar...
Kimin ne olduğu ya da ne olmadığı o zaman belli olur...
Aşk bittiği zaman çirkinleşmeyenler insandır...
Aşk bittiğinde çirkinleşenler, çirkindir...
Ben aşık olan insanlara bakmam...
Ben aşk bittiğinde çirkinleşmeyen insanlara bakarım... Çirkinleşmeden yaşayabilenleri sevip sayarım...
Bir zamanların arkadaşlıkları, dostlukları, çizilmiş ortak kaderleri, sevinçleri, paylaşımları gün gelir bitebilir...
Hayat insanları başka yerlere savurabilir...
Öyle anlarda geçmiş dostlukları, arkadaşlıkları, sevinçleri ve hüzünleri hayatından hemen silebilenlere güven duymam...
Yeni arkadaşlıklarının ve dostluklarının da aynı sonla biteceğinden kuşku duymam...
Çünkü bilirim ki... Bir insan hayatının sihirli sözcüğü bir bankanın geçmiş bir reklam filmindeki repliği gibidir...
Yaptıkları, yapacaklarının teminatıdır...
Çirkinlikle biten hayatların üzerine, güzel hayatlar inşa edilemez...
Çirkinin üzerinden güzel yükselmez...
Hani Sezen söylüyor ya...
“Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem... Gitmem...
Unutamam... Acı tatlı ne varsa hazinemdir...”
Geçmiş yaşadıklarını hazine olarak görmeyenleri sevmem ben...
Sevdiğine karşı zamanı gelince çirkinleşenleri makbul bulmam ben...
Geçmişimde içime girmiş olan insanlarla ilgili konuşmam ben...
O insanlarla ilgili vıdı vıdı konuşanları ayıplarım ben...
Güzellikler bitse de güzellikler güzel olarak kalmalı...
Hayat da bitecek bir gün nasılsa...
Çirkin olarak yaşanmamalı ki...
Çirkin olarak ölmesin insan...
Reha Muhtar / Vatan
Mina’ya Mektuplar kitabımın, sondan bir önceki yazısının başlığıydı, “İyi Günde Kötü Günde...”
Dün akşam bu yazıyı yayınlamaya karar verdim...
Günün ayrılıklarına, boşanmalarına, yalnızlıklarına ithafen...
***
İçine aldığın bir insanı, bir gün gelip içinden çıkardığında ne hisseder acaba insan?..
Belki kızgınlık...
Belki öfke...
Belki kayıtsızlık...
Belki de rahatlık...
Ya bir defa içine aldığın insan, sana ne yapmış olursa, ona intikam duyarsın ki?..
Aldatırsa mı?..
Terk edip giderse mi?..
Takmazsa mı?..
Adını anmazsa mı?..
İnsan karakterleri lay lay lom günlerde belli olmaz...
Lay lay lom günlerin hayatı hafiftir...
Çatışan değil, çakışan hayatlar vardır...
Amaçlar aynıdır...
Hayat beraberdir...
Çıkarlar ortaktır...
İnsan karakterleri lay lay lom günlerde daha bir rahattır...
Çıkarlar henüz çatışmamıştır...
Çıkarlar çatışmadığı için insan etiği ortaya çıkmamıştır...
Hayat esasen çıkarlar çatıştığında ortaya çıkar...
Etik denilen şey iyi günde değil, kötü günde belli olur...
Aşk ve arkadaşlık ilişkileri inişli çıkışlıdır...
Sevgiler, dostluklar, çıkarlar, çatışmalar içinde yaşanır...
Bazen aşkın suları taşar sel olur, bazen kurur çöl olur...
Aşkın sularının taştığı zamanlarda değil, esasen aşkın sularının buhar olup uçtuğu zamanlarda insan karakterleri ayyuka çıkar...
Kimin ne olduğu ya da ne olmadığı o zaman belli olur...
Aşk bittiği zaman çirkinleşmeyenler insandır...
Aşk bittiğinde çirkinleşenler, çirkindir...
Ben aşık olan insanlara bakmam...
Ben aşk bittiğinde çirkinleşmeyen insanlara bakarım... Çirkinleşmeden yaşayabilenleri sevip sayarım...
Bir zamanların arkadaşlıkları, dostlukları, çizilmiş ortak kaderleri, sevinçleri, paylaşımları gün gelir bitebilir...
Hayat insanları başka yerlere savurabilir...
Öyle anlarda geçmiş dostlukları, arkadaşlıkları, sevinçleri ve hüzünleri hayatından hemen silebilenlere güven duymam...
Yeni arkadaşlıklarının ve dostluklarının da aynı sonla biteceğinden kuşku duymam...
Çünkü bilirim ki... Bir insan hayatının sihirli sözcüğü bir bankanın geçmiş bir reklam filmindeki repliği gibidir...
Yaptıkları, yapacaklarının teminatıdır...
Çirkinlikle biten hayatların üzerine, güzel hayatlar inşa edilemez...
Çirkinin üzerinden güzel yükselmez...
Hani Sezen söylüyor ya...
“Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem... Gitmem...
Unutamam... Acı tatlı ne varsa hazinemdir...”
Geçmiş yaşadıklarını hazine olarak görmeyenleri sevmem ben...
Sevdiğine karşı zamanı gelince çirkinleşenleri makbul bulmam ben...
Geçmişimde içime girmiş olan insanlarla ilgili konuşmam ben...
O insanlarla ilgili vıdı vıdı konuşanları ayıplarım ben...
Güzellikler bitse de güzellikler güzel olarak kalmalı...
Hayat da bitecek bir gün nasılsa...
Çirkin olarak yaşanmamalı ki...
Çirkin olarak ölmesin insan...
Reha Muhtar / Vatan