"AŞK AŞK OLMADI ECE!..BEN TORUN SAHİBİ BİR ANNEANNEYİM!.." ECE VAHAPOĞLU, NAZLI ILICAK'I KIZDIRDI!..

Ece Vahapoğlu, Takvim gazetesindeki köşesinde bugün, ünlü yazar Nazlı Ilıcak'la yaptığı röportaja yer verdi. Vahapoğlu'nun röportajda aşkı ön plana çıkarması Ilıcak'ı kızdırdı.

Nazlı Ilıcak, twitter'daki sayfasından Vahapoğlu'na ince bir sitem gönderdi: @ecevahapoglu tesekkürler ama Aşkı biraz fazla ön plana çıkarmışsın. Sürekli bunu düşünüyorum gibi olmuş. Ben torun sahibi bir anneanneyim..

İŞTE VAHAPOĞLU'NUN, ILICAK'LA YAPTIĞI O RÖPORTAJ:

Türkiye'nin en popüler kadın yazarlarından Nazlı Ilıcak'la asık suratlı siyasetten sıyrılıp gündem dışı konuştuk. İşte Ilıcak'ın aşk, evlilik ve arkadaşlığa bakış açısı... Gazeteci Nazlı Ilıcak ile Beylerbeyi'ndeki Boğaz manzaralı villasında buluştuk. Nazlı Ilıcak ile siyasetten uzak, aşkı ve Twitter'ı konuştuk.

Twitter'da sosyal yanınızı keşfettik. Çok mu sosyalsiniz?
Tabii, çok değişik boyutta tanıdıklarım var. Tek bir muhite kapalı değilim.

En çok hangisinde kendinizi iyi hissediyorsunuz?
Ev toplantılarını seviyorum.

En çok kimin evindeki davetleri seversiniz?
Barlaslar'ın, Rauf Tamerler'in, Yılmaz Sanlı'nın eşi Necla'nın, Ayşe Komili'nin ev yemekleri.

TWITTER'DA GAYRIRESMİ NAZLI'YI TANIDILAR
Matrak bir yönünüz var; Twitter'dan önce bu yönünüz bilinmiyordu?
Beni olduğu gibi gösterdi. Gayrıresmi Nazlı'yı tanıdılar.

Twitter'daki gibi 140 karakterde kendinizi tanımlar mısınız?
Çalışkan, kararlı, mücadeleci, kolay yılmayan, sosyal, açık, çoğu zaman içi dışı bir, samimi, düşüncelerini ifade etmekte medeni cesareti olan.

ERKEK GAZETECİ OLMAK İSTERDİM
Erkek olsaydınız kim olmak isterdiniz?
Erkek bir gazeteci olmayı tercih ederdim.

Hangi bakımdan?
Erkek gazeteciler işten eve gidiyor, karıları onları poh pohluyor. Kadın gazeteci hem mesleğini yapıyor hem de eve gelince ev işlerini.

140 karakterde Türk medyasını tanımlar mısınız?
Renkli, dedikoduya açık, sansasyonu seven, aynı zamanda her şeyi sonuna kadar irdeleyen, bilinmedik hiçbir şey kalmasın tavrı içinde olan, farklı fikirlere yer veren.

Medyamızda kadınlar dikkat çekici poz veriyor; ayrıca Umreye giden genel yayın yönetmenleri... Donanım, görünüm, popülerliğin oranı ne kadar önemli?
Görselliğe, şöhrete önem veriliyor. Umre'ye gidebilir bir genel yayın yönetmeni, bilinmedik bir muhabirin gitmesi başka, bir genel yayın müdürünün kaleminden okumak başka. Röportajlardaki görsellik unsuru biraz aşırıya kaçıyor. Güzel bir fotoğrafa ok ama skandal yaratacak fotoğraf ne derece doğru. Gazetecilerden ziyade bu söyleşiler için bazen farklı mesleklerden seçiliyor; bir sinema veya ses sanatçısı.

Doğru bulmuyor musunuz bunu?
Bu gibi insanlar magazinde kaldığı sürece iyi. Fakat siyasi alemi de ele alınca bilgileri yetersiz kalıyor. Bir soru soruyor, cevap alıyor ama o soruya aldığı cevabın gerisi gelmiyor. Çünkü bilmiyor. Bu konuda artık biraz mesleğe saygı lütfen.

HÜLYA AVŞAR SİYASİ KONULARDA YETERSİZ
Bu anlamda TV'de program yapan Hülya Avşar var, Helin de röportaj yapıyor.
İnsan olarak baktığımızda Hülya Avşar'ı severim. Çabalarını beğeniyorum ama Hülya Avşar siyasi konulara tam olarak girmiyor, giremez de zaten. Siyasi birikimi olan birisi kadar derinlemesine sorular soramaz.

Özkök'ün ayrılığıyla bir şey değişecek mi?
Ayrılmasına üzüldüm ama belirli bir görüş açısı vardı ve bunu gazetesine yansıttı. O noktada bir değişiklik olacaktır.

DOĞAN, BİLGİN VE ÇÖLAŞAN'A KIRGINIM
Kırgın olduğunuz basın mensubu var mı?
Eskiden sorsaydınız bütün kartel medyasına karşıydım. Aydın Doğan, Dinç Bilgin medyası... Patronları dahil büyük bir mücadele içindeydik. O paketin içinde bir Emin Çölaşan'ı hiçbir zaman unutmamak lazım. Hepsini unuttum gitti diyelim.

SEVMEYİ SEVİLMEYE TERCİH EDERİM
Twitter'da birden "aşk" konusunu açtınız. Nereden çıktı?
Atv'de "Unutulmaz" dizisini seyrederken ortaya laf attım. "Sevmek mi güzel sevilmek mi?" Çoğu insan "sevilmek" dedi; Benim için "sevmek".

Neden?
İstemediğiniz biri tarafından sevilirseniz egonuz kabarır ama aşk ruhunuzda bir şey yapmaz.

Hem sevmek hem sevilmek peki?
Kaymaklı ekmek kadayıfı.

Siz hem sevip hem sevildiniz mi?
Olmuştur.

AŞK BİR ZAMANLAMA HATASIDIR
Aşk'ı nasıl tanımlarsınız?
Aşkta hasret olmalı. Aşık sevdiğiyle ya vaktinden önce ya da geçtikten sonra karşılaşan kişidir. Aşk bir "zamanlama hatası" dır. Hasret aşkı besler; Mecnun misali.

Sizin hayatınızda zamanlama hatası oldu mu?
Zamanlama hatası olmuştur.

"Hiç aşık olmadım" demişsiniz ama.
Oldum. Kemal Ilıcak ile ilgili demiştim onu. Kemal'i çok sevdim, o da beni sevdi. Mutlu bir beraberliğimiz oldu. Ama tabii ki Kemal de hiçbir zaman "Nazlı'ya aşığım" demedi, ben de demedim. Belki sevgi daha önemli, daha huzurlu. Aşk daha huzursuz bir duygu. Kemal ile zaten tanıştırılarak evlendik. Beni sokakta görmüş, peşimden koşmuş gibi bir durum yok ki.

Peki film sahneleri gibi aşk kesitleri oldu mu hayatınızda?
Olabilir bazı sahneler. Muhakkak olmuştur. Sen aşık olmadın mı sorayım sana.

Oldum. Ve yeniden olmak istiyorum.
Aşk kapıyı ne zaman çalacak belli olmaz. Daha gençsin, güzelsin. Bekleyebilirsin.

Şu an aşık mısınız?
Hayır.

Size zıt bir sevgiliniz oldu mu?
Yok. Arkadaşlık başka; orada çok zıtlar olabilir. Ama aşkta karakterler uyum göstermeli.

Mesela, solcu bir sevgiliniz oldu mu? Olur mu?
Benim için bir sakınca değil. Siyasi fikri ön planda tutmam.

Bir daha evlenmeyi düşünür müsünüz?
Hayır düşünmüyorum. Zaten oğlum Mehmet Ali'nin yanında bu konu açılınca çok kızıyor. "O annedir" diyor. Kızım Aslı ise "neden bir boyfriend'i olmasın?" diyor.

En heyecan duyduğunuz an?
İlk başlarda TV programlarına çıkarken heyecanlanıyordum. İş sevgiye gelirse, bir randevuya giderken ona da heyecan duyarım.

Hayatınızın dönüm noktaları?
Kemal Ilıcak ile evlendiğim an, babamı kaybetmem, ve 27 Mayıs. İnsanın eş ve iş seçimi dönüm noktasıdır.

Ne zaman güldünüz? Kahkahalarla?
Gülümserim ama kahkaha atmam. Yahşi Batı'ya gitsem de kahkaha atmam. AROG'a gitmiştim, hiç gülmedim.