''ASIL PATOLOJİK DİYE SİZE DERLER!'' CÜNEYT ÖZDEMİR ZAMAN YAZARINA FENA ÇAKTI!

Bu kafa yapısını değiştirmedikten sonra değil Mümzar'er, her biriniz Mümtaz'general olsanız bir şey değişmez!

Dövülenler meğerse patolojikmiş!

Dün bu gazetede bazı köşeleri okuyunca kendimden utandım. Birkaç gün önce “Polise vurmak eylem değildir” diye yazmıştım; başkaları, bayrağı daha da öteye taşımış. Neredeyse öğrencileri dayak yedikleri için suçlayacaklar. Burunlarının kırıldığı yetmiyor, bir de dava açtıracaklar. Ancak bu liberal isimlere kötü bir haberim var: Dayak yiyen öğrencileri haksız çıkartma ve yandaşlık yarışında bizim gazetenin köşe yazarları geride kalmış.
Zira dün Zaman yazarı Mümtaz’er Türköne öğrencilerin yaptığı eylemleri ‘patolojik’ olarak değerlendiriyordu. Bir Türkçe hatası yapıp büyüklerimizden ‘azar’ işitmemek için açtım sözlüğe baktım. ‘Hastalık’ demekmiş. Mümtaz’er Türköne eyleme katılan gençleri marjinal solun sınırında gezmekle suçluyor ve hepsine ‘hasta’ diyor. Bunu derken kendi geçmişinde yaşadıklarından da örnekler veriyor. Bu gençler gerçekten hasta mı? Solculuk bir hastalık mı? Bu öğrenciler dayak yedikleri için suçlu mu? Ne münasebet. Asıl patolojik olan, üniversitede eylem yapan gençleri suçlamaktır. Bir defa protesto anayasal bir hak. İkinci haksızlık tüm eylemleri birmiş gibi değerlendirmek. Tuvalete bile gitmesine izin verilmeyen, saatlerce otobüslerde tutulup, benzincide dayak atılan öğrenciye kızana kadar önce dönüp bu öğrencilere böylesine dayak atana iki çift laf edin... Bunu söylemeden öğrenciye gürlüyorsanız asıl patolojik diye size derler. Bu kafa yapısını değiştirmedikten sonra değil Mümtaz’er, her biriniz Mümtaz’general olsanız bir şey değişmez! Patolojikmiş...


Sıra geldi Nedim Şener’e (mi)
Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek gerekirse geçen akşam Habertürk’te Yiğit Bulut güzel bir program hazırladı. Konu yine Hanefi Avcı’ydı. Emin Arslan, Sabri Uzun gibi istihbaratçıların telefonla bağlandığı hayli ilginç bir programdı. Programın tek muhalif konuğu gazeteci Nedim Şener’di. Farkında mısınız Hanefi Avcı’ya yönelik saldırılar karşısında konuşan bir tek o kaldı. Hanefi Avcı ile ilgili konuşanların neredeyse tamamı korktu, köşesine çekildi, tehdit edildi, sustu ya da susturuldu. Programı izlerken “Bir tek sen kaldın Nedim” diye içimden geçirdim. Bugün Nedim Şener yazdığı bir kitap yüzünden Sultanahmet Adliyesi’nde yargılanmaya devam edecek. Dün ise Posta gazetesindeki köşesinde ‘tutuklanma sırasının kendisine geldiğini’ söyleyen bir tehdit yazısını yayımladı. Nedim Şener’in korkusu aslında hepimizin korkusu olmalı. Sadece gazetecilik yaptığı için Nedim’in başına bir şey gelecekse bu tüm gazeteciliğin başına gelmiş olacaktır. Habertürk’teki programda Emin Arslan’ın bile olan biteni artık uyuşturucu kaçakçısı Baybaşin’e bağladığını görünce “Kork Nedim kork!” dedim içimden.