"ASENA 'BUZDA DANS'I KAYBETMEMEK İÇİN 'KÜÇÜK ASENA'NIN BÜYÜK MÜCADELESİ' DİYEBİLECEĞİM BERBATH YÖNTEMLERE BAŞVURDU"!..İŞTE PERİHAN MAĞDEN'E GÖRE O BERBATH YÖNTEMLER!..
Acayip 1 çifttiler.Acayip pis güreştiler. Çok kandırmacıydılar. Yalnızca kendi kendilerini kandırdılar.Ama baltaya taşı,özzz ruh rahatsızı olduğunu haftalar önce tespit ettiğim partneri Jan,"Ben bir Müslüman ERKEĞİ olmak istiyorum" demesiyle vurdu.
Onur,pardon Asena!
Pardon da, pazar gecelerimi vakfettiğim program üstüne Altan Öymen yarım sayfalayınca; sindiremezsin beni ciddiyet taklitlerinle okur! BU yazı Avrupa kapılarında 1 Türkiye, pardon Asena analizidir!
Asena biliyorsunuz Buzda Dans'ı kaybetti. Ama kaybetmemek için 'Küçük Asena'nın Büyük Mücadelesi' diyebileceğim öylesine berbath yöntemlere başvurdu, öylesine basith tezgâhların hepsini birden çevirdi ki- Hem 'illallah!' dedirtti kendinden, hem de 'Bu: Açıkgöz Türklerin Kurnazlık Paternleri üstüne sıkı bir ders değil ise, nedir?' kaygılarına DAHİ gark etti beni.
Mesele şu: aynen Türkiye'yi sevdiğim gibi, Asena'yı da severdim. Severim. Çıkıp beş karış suratla hakikaten insanı sıkmayacak şekilde göbek atması filan. Toprağı bol olsun bi de Seher Şeniz öyle göbek atardı. "Lanet olsun size de, göbek dansınıza da!" dercesine. Ki, dansözün mültefit olanı, sırıtkan, yavşak olanı, uyum sorunu olmayanı dansıyla/hayatıyla acayip sıkıyor- bunaltıyor beni.
Ama Asena'nın üstünü de çizmemiş miydim? Çizmiştim. İlişkilerinin başlarında bir benzincide Tatlıses'ten (naklen izlediğimiz) sıkı bir dayak yiyip tam gaz devam edince Düşüklüklerin İmparatoru'yla yoluna- 'E, kızım ben sana ne diyeyim?' oluvermiştim yıllar önce.
Yine de öyle oyunsuz, zırva, tavizsiz ve hatta iyi yürekli, saçma bir kadın olduğuna dair inancımla beğeniyordum onu.
Buzda Dans'ta ilk haftalar berbattı! Zaten fiziği filan da: o kalın bacaklarıyla kayamıyor tutuk tutuk. Ama habire çıkıp "Benim bacağımda platin var; platin var bacağımda." E, Tatlıses 'uğruna' kurşunları yiyip bacağına platin takılmasına vesile olan sensin, katılmasaydın o zaman yarışmaya.
Yapımcılar da sıkılmış olmalılar ki, doktora götürdüler. Doktor platinin artık çıkarılabileceğini muştuladı. Ama hayır! Asena memnunmuş platininden. Bağlanmış ona. (Aynen böyle saçma şeyler söyledi. Zaten
üstün 1 saçmalama yeteneği var.)
Platin mevzuunu keser kesmez 1 ağlaşma mevzuu olarak, buz pistinden sonra karşısına çıkan küçük bir kızın "Ama sen kazan Asena abla; kazan da biz çocuklar için 1 yuva yaptır" dediğini müjdeledi. Buna da razıyız (zorlan); ama bu 'çocuk' laflarını illa çocuk taklidi yaparak söylüyor. Kadınlar Âlemi! Son kez uyarıyorum: Çocuk Taklidi Yapan Kadınlar diye 1 facia var. Küresel ısınmayla birlikte, bu faciayı da ennnn aza indirmeliyiz. Yoksa ruhsal 1 yok oluş bekliyor kâinatı.
Özellikle Asena ısrarla (Okan Bayülgen'in programında filan da) 'kız çocuğu taklidi yaparken 1 kız çocuğundan ziyade çocukluğumun sevgili çizgi kahramanı Konuşan Katır'ı hatırlatıyor.
Sardı mı bu 'yuva' hadisesine? Artık herrr hafta 'misyonu olan' 'yuva açacak' kadın! Sanırsın yuvada birkaç yüz bin muhtaç çocuk barınacak. Ayrıca alacağı yüz milyarla yuvanın anca doğramalarıyla, yer döşemeleri halledilebilir. (Hoş, o da şüpheli.)
Hakiki adı Onur Çakmak, Asena'nın. Git kendine (madem takma ad alacaksın) 'Kader', 'Sille', gibi 1 şey tut; "Asena' da neyin fesi?
Ayşe Arman ennn acımasız/büyük röportajcıyı oynamaya karar verdiği hafta (ağzı da işlevsel olarak ennn kocaman) "Ben burda Yalnız 1 Savaşçı görüyorum Asena'da. Cami avlusuna bırakılmış 1 çocuk," diye teşbihleyince ortalığı-
Bizimki bir ağlama, beş zırlama! Bi yandan da küçük kız taklidini de gazlayıp (dudaklarını pöndürterek dışarı filan) "Ben içeri gidebilir miyim lütfen?" diye boyun bükmeler, mazlum mazbut.
Kısa Jaketli Sunucu Uygur da "Hayır Asen
Pardon da, pazar gecelerimi vakfettiğim program üstüne Altan Öymen yarım sayfalayınca; sindiremezsin beni ciddiyet taklitlerinle okur! BU yazı Avrupa kapılarında 1 Türkiye, pardon Asena analizidir!
Asena biliyorsunuz Buzda Dans'ı kaybetti. Ama kaybetmemek için 'Küçük Asena'nın Büyük Mücadelesi' diyebileceğim öylesine berbath yöntemlere başvurdu, öylesine basith tezgâhların hepsini birden çevirdi ki- Hem 'illallah!' dedirtti kendinden, hem de 'Bu: Açıkgöz Türklerin Kurnazlık Paternleri üstüne sıkı bir ders değil ise, nedir?' kaygılarına DAHİ gark etti beni.
Mesele şu: aynen Türkiye'yi sevdiğim gibi, Asena'yı da severdim. Severim. Çıkıp beş karış suratla hakikaten insanı sıkmayacak şekilde göbek atması filan. Toprağı bol olsun bi de Seher Şeniz öyle göbek atardı. "Lanet olsun size de, göbek dansınıza da!" dercesine. Ki, dansözün mültefit olanı, sırıtkan, yavşak olanı, uyum sorunu olmayanı dansıyla/hayatıyla acayip sıkıyor- bunaltıyor beni.
Ama Asena'nın üstünü de çizmemiş miydim? Çizmiştim. İlişkilerinin başlarında bir benzincide Tatlıses'ten (naklen izlediğimiz) sıkı bir dayak yiyip tam gaz devam edince Düşüklüklerin İmparatoru'yla yoluna- 'E, kızım ben sana ne diyeyim?' oluvermiştim yıllar önce.
Yine de öyle oyunsuz, zırva, tavizsiz ve hatta iyi yürekli, saçma bir kadın olduğuna dair inancımla beğeniyordum onu.
Buzda Dans'ta ilk haftalar berbattı! Zaten fiziği filan da: o kalın bacaklarıyla kayamıyor tutuk tutuk. Ama habire çıkıp "Benim bacağımda platin var; platin var bacağımda." E, Tatlıses 'uğruna' kurşunları yiyip bacağına platin takılmasına vesile olan sensin, katılmasaydın o zaman yarışmaya.
Yapımcılar da sıkılmış olmalılar ki, doktora götürdüler. Doktor platinin artık çıkarılabileceğini muştuladı. Ama hayır! Asena memnunmuş platininden. Bağlanmış ona. (Aynen böyle saçma şeyler söyledi. Zaten
üstün 1 saçmalama yeteneği var.)
Platin mevzuunu keser kesmez 1 ağlaşma mevzuu olarak, buz pistinden sonra karşısına çıkan küçük bir kızın "Ama sen kazan Asena abla; kazan da biz çocuklar için 1 yuva yaptır" dediğini müjdeledi. Buna da razıyız (zorlan); ama bu 'çocuk' laflarını illa çocuk taklidi yaparak söylüyor. Kadınlar Âlemi! Son kez uyarıyorum: Çocuk Taklidi Yapan Kadınlar diye 1 facia var. Küresel ısınmayla birlikte, bu faciayı da ennnn aza indirmeliyiz. Yoksa ruhsal 1 yok oluş bekliyor kâinatı.
Özellikle Asena ısrarla (Okan Bayülgen'in programında filan da) 'kız çocuğu taklidi yaparken 1 kız çocuğundan ziyade çocukluğumun sevgili çizgi kahramanı Konuşan Katır'ı hatırlatıyor.
Sardı mı bu 'yuva' hadisesine? Artık herrr hafta 'misyonu olan' 'yuva açacak' kadın! Sanırsın yuvada birkaç yüz bin muhtaç çocuk barınacak. Ayrıca alacağı yüz milyarla yuvanın anca doğramalarıyla, yer döşemeleri halledilebilir. (Hoş, o da şüpheli.)
Hakiki adı Onur Çakmak, Asena'nın. Git kendine (madem takma ad alacaksın) 'Kader', 'Sille', gibi 1 şey tut; "Asena' da neyin fesi?
Ayşe Arman ennn acımasız/büyük röportajcıyı oynamaya karar verdiği hafta (ağzı da işlevsel olarak ennn kocaman) "Ben burda Yalnız 1 Savaşçı görüyorum Asena'da. Cami avlusuna bırakılmış 1 çocuk," diye teşbihleyince ortalığı-
Bizimki bir ağlama, beş zırlama! Bi yandan da küçük kız taklidini de gazlayıp (dudaklarını pöndürterek dışarı filan) "Ben içeri gidebilir miyim lütfen?" diye boyun bükmeler, mazlum mazbut.
Kısa Jaketli Sunucu Uygur da "Hayır Asen