"ARTIK YETER! SAYENİZDE TÜRKİYE TIRSIK GAZETELER VE GAZETECİLER CENNETİ OLDU!
Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un azarları yüzünden iyice tırsık olduk diyen Ali Atıf Bir isyan etti!
Basın şamar oğlanı olmamalı
Ali Atıf Bir/BUGÜN
Zaman zaman bu köşede bazı gazeteleri, köşe yazarlarını kıyasıya eleştirsem de...
Zaman zaman bu köşede bazı gazeteleri, köşe yazarlarını kıyasıya eleştirsem de Türkiye'de hiçbir gazetenin, basın mensubunun ya da medya mensubunun işini yaptı diye Başbakan, Genelkurmay Başkanı ya da ana muhalefet partisi lideri tarafından azarlanmasını, aşağılanmasını, tehdit edilmesini kabul etmem mümkün değil.
İfade özgürlüğünden, çoğulcu demokrasiden, çoğulcu medyadan yana isek kimsenin de kabul etmemesi lazım...
(Keşke iletişim fakültesi dekanları ya da hocaları bu konuda bir araya gelseler de bir manifesto yayınlasalar! Ama nerdeeee bizde o cesamet ve cesaret!)
Açıkçası Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sürekli sağa sola dava açmasından da, ikide bir medyaya çatmasından da tırsıyorum.
Başbakan öyle bir üslupla basına çatıyor ki, öyle bir üslupla gazetecileri patronlara şikayet ediyor ki (bazılarında haklı olsa bile-kusura bakmayın bu açıklamayı yapmak zorunda kaldım malum tırsıyorum) ister istemez onunla ilgili yazı yazmadan önce şöyle bir duraklıyor insan.
Vallahi Başbakan'la ilgili yazı yazarken on kere düşünüp ondan sonra yazıyorum. İster istemez bir oto sansür devreye giriyor. Fırça yerim diye kaygılanıyorum.
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'da da ondan farklı değil. O da sürekli baskınların, şehitlerin hesabını soranları, Ergenekon'la ilgili ileri geri haber yapanları fırçaladıkça fırçalıyor.
İlker Başbuğ son olarak Lice baskınında TSK'nın hatalı olabileceğini ima edenleri "hain" ve "mütareke basını" olarak değerlendirip medyaya saldırıda zirve yaptı. Hatta Başbakan'ı bile solladı.
Açıkçası Lice baskınıyla ilgili bazı haber yaklaşımlarını ben de doğru bulmadım. Ama bir yazı işlerinin "ortak aklı" haberi böyle algılamış ve yorumlamışsa bu yaklaşım en fazla eleştirilebilir ama kimse çıkıp da haberi böyle görenlere ve Genelkurmay'ı sorgulayanlara "hain ya da mütareke basını" diyemez.
Derse hâlâ demokrasiyi içine sindirmemiş demektir. Çoğulcu bir medyada farklı seslerin olmasından daha doğal ne var ki!
"Baskın olur, şehit verilir bütün gazeteler de TSK yönetiminin yanında olur" diye bir kural yok ki... TSK'yı robotlar değil insanlar yönetiyor. Eleştiri de bugün görev başındaki yöneticilere...
Yarın başka komutanlar gelir, hatasıyla sevabıyla onlar yönetir. Kimsenin kurumlarla işi yok. İnsanlar yönetimi eleştiriyor. Medyadan TSK yönetiminin her yaptığını beğenmelerini istemek bizi farklı yönetim tarzlarına götürmez mi?
Üstelik yeterli sayıda gazete ve TV kanalı da TSK'yı sorgulamadan, kahramanlık öyküleri basıyor. Etkisi kendinden menkul medya birimlerini bu kadar önemseyip de "öldük bittik" edasıyla onları hedef tahtasına çevirmek neden?
Zaten askere laf söyleyemeyen, iki soru soramayan, sorgulayamayan bir kuşaktan geliyoruz, bir de Genelkurmay Başkanı fırça üstüne fırça kayınca insan TSK ile ilgili yazı yazarken iyice tırsık oluyor valla...
Buradan Başbakan ve Genelkurmay Başkanı'na sesleniyorum!
Artık yeter! Seçilmiş olabilirsiniz, atanmış olabilirsiniz fark etmez. Ama bu vatanın da, bu vatandaşların da sahibi değilsiniz. Hizmet ediyorsunuz, eylemlerde bulunuyorsunuz, kamu parası harcıyorsunuz.
Tabii ki sonuna kadar eleştirileceksiniz. Siz bu görevlere soyunurken Türkiye'de gazete olarak Washington Post, Herald Tribune basılmıyordu. Yine aynı medya vardı. Nasıl çalıştığı da belliydi.
Üstelik Türkiye'de medya kendini düzeltmek için elinden geleni yapıyor. Zaman içinde de çok aşama kaydetti. Ama onun iş yapma, haber yapma savrukluğundan yararlanıp da zeytinyağı gibi su üstüne çıkmaya çalışırsanız, bunu yaparken de haddinizi aşarsınız, üzülürsünüz.
Nasıl mı? Sizden sonra hakkınızda yazılacak ve çizileceklerle... Devam edin bakın bundan sonra nasıl üzeceğimi göreceksiniz.
Hem de şimdi. Bu işin sonrası kalmadı çünkü... Basın özgürlüğü gerçekten tehdit altında. Türkiye tırsık gazeteler ve gazeteciler cenneti oldu çıktı. Hâlâ konuşabilenleri de savunmaz isek, sıra bize geldiğinde niye birileri bizi savunsun değil mi?
Değil mi?
Çekirgelik
"Özgürlük olmayan bir ülkede ölüm ve çöküntü vardır. Her ilerlemenin ve her kuruluşun anası özgürlüktür." ATATÜRK