Arda Turan'ın uçakta saldırdığı gazeteci ne yazmıştı! İşte o yazı...
Türkiye’nin 2018 Dünya Kupası Elemeleri sürecinde Makedonya ile oynadığı maç sonrası uçakta skandal bir olay yaşandı.
Milli futbolcu Arda Turan, prim krizinde yazdığı yazılar nedeniyle gazeteci Bilal Meşe’ye saldırdı. Sözlü ve fiziki olarak deneyimli gazeteciye saldıran Arda Turan’ı uçaktaki diğer gazeteciler ve futbolcular zorlukla sakinleştirdi. Peki Bilal Meşe, Arda Turan hakkında EURO 2016 döneminde ne yazmıştı?
İşte Meşe'nin Milliyet gazetesinde yayınlanan "Paranın gözü kör olsun!" başlıklı o yazısı:
Fransa’da erken terhis olduk, yeniden iç hatlara dönüş yaptık! Ne var ki, Fransa’da Milli Takım’da yaşanan, ’krizler’, ’tartışmalar’ ve de ’kavgalar’ hâlâ sıcaklığını koruyor, pek de unutulacağa benzemiyor! Olayları yinelemeye gerek yok, her şey ayan-beyan!
Dostlar... Fatih Terim ile Arda Turan’ın arasına ’kara kedi’ girmesinin temelinde, ünlü hocanın TRT yayınında söylediği, "Arda, Barcelona’da oynamanın hazzını yaşarken, egosu A Milli Takım’da sürmez" şeklindeki sözlerinin bulunduğunu iddia ediyorlar. Olabilir, lafımız yok.
Ne var ki, Terim hoca bu cümleyi kurarken niyetini okuma şansımız olmadığına göre, kötü anlamda kullandığına asla inanmıyoruz. Eğer kötü bir düşüncesi olsa, Arda’yı takıma çağırmazdı. Çağırıyor ve ona kaptanlık bandını veriyorsa Terim art niyetli olabilir mi?
Üstelik Arda’yı kaptan yapan da Terim’di...
Artı, insanın olduğu her yerde ’ego’ vardır. ’Egom yok’ diyenin alnınını karışlarız! Önemli olan, egolarınızı mümkün olduğu kadar asgariye indirmek ve paylaşımcı olmaktır. Aksi takdirde hem kendinize hem de çevrenize zarar verirsiniz!
Hele hele futbolda ’ben’ yoktur, ’biz’ vardır... Bu spor bireyselden öte, takım oyunudur.
Yıldız oyuncuların ve de kaptan olmanın farkını biliyoruz. Onlar saha içinde kenar yönetimin eli-ayağı-gözüdür. Yükleri ağırdır, o sorumluluğu üstlenmek ve taşımak ise bir dizi donanım gerektirir. Diyeceğimiz o ki Arda Turan’ın takım içindeki sıkıntıları, istekleri teknik direktöre taşımasından doğal ne olabilir ki? Ancak o kişiyi bay-pass ederek, yan yollara saparsanız, krizlere de çanak tutarsınız, fitili asıl siz ateşlemiş olursunuz!
Arda Turan’ın Barcelona’ya transferinde ülke olarak onunla gurur duyduk, oynayacağı günleri adeta iple çektik. Fransa’da ondan ve takım arkadaşlarından çok şeyler bekledik, hayal kırıklığı yaşadık!
Ortada iki maçta ’kötü’ futbol varsa ki var, bunun faturasını tek başına Arda’ya kesmenin doğruluğunu savunmak ayıpların en büyüğüdür. Ne kadar yıldız olursanız olun, zaman zaman form düşüklüğü yaşanabilir, robot değiller ki?
Ne var ki Arda’nın arkadaşlarını toplayıp, "Bu takım yıldızların takımıdır" demesini çok yadırgadık! Yani, Fatih Terim’e olan kırgınlığını-kızgınlığını bu şekilde ifade etmesini asla ona yakıştıramadık! Antalya’da başlayan ve Fransa’da devam eden kamplarda her fırsatta, futbolculara takımın havasını - suyunu sorduk, takımdaşlıklarını sorguladık. Hep, "mükemmel" yanıtını aldık, meğer ne kadar yalanmış, sanalmış!
Ahh şu paranın gözü kör olsun! En iyi dostluklara bile sünger çekebiliyormuş! Yalnız, o ay-yıldızlı formanın parayla-pulla değerinin ölçülemeyeceğini ne çabuk unuttunuz? O formayı giymek için bu ülkede milyonlarca gencin sırada beklediğini, hayal ettiğini biliyormusunuz? Ay-yıldızlı ekip öyle denildiği gibi yıldızların değil, ülkenin takımıdır, hepimizin gurudur, onurudur.
Takım olmak da kolay değildir... Eğer, sorunları, krizleri hep birlikte aşabiliyorsanız, takımsınızdır. Oynayanlar, oynamayanlar başarı ve başarısızlıkta sarmaş-dolaş olabiliyorsa takımsınız. Ki bunu da göremedik açıkçası! O zaman ortaya çıkıp, "Biz iyi ekibiz, biz şöyleyiz, böyleyiz" yalanlarına sığınmayacaksınız!
Eyy ahde vefadan uzak olan bazı oyuncular... Sizlere, "Kol kırılır, yen içinde kalır" deyimini hatırlatsak, acaba yanıtınız nasıl olurdu?
İşte Meşe'nin Milliyet gazetesinde yayınlanan "Paranın gözü kör olsun!" başlıklı o yazısı:
Fransa’da erken terhis olduk, yeniden iç hatlara dönüş yaptık! Ne var ki, Fransa’da Milli Takım’da yaşanan, ’krizler’, ’tartışmalar’ ve de ’kavgalar’ hâlâ sıcaklığını koruyor, pek de unutulacağa benzemiyor! Olayları yinelemeye gerek yok, her şey ayan-beyan!
Dostlar... Fatih Terim ile Arda Turan’ın arasına ’kara kedi’ girmesinin temelinde, ünlü hocanın TRT yayınında söylediği, "Arda, Barcelona’da oynamanın hazzını yaşarken, egosu A Milli Takım’da sürmez" şeklindeki sözlerinin bulunduğunu iddia ediyorlar. Olabilir, lafımız yok.
Ne var ki, Terim hoca bu cümleyi kurarken niyetini okuma şansımız olmadığına göre, kötü anlamda kullandığına asla inanmıyoruz. Eğer kötü bir düşüncesi olsa, Arda’yı takıma çağırmazdı. Çağırıyor ve ona kaptanlık bandını veriyorsa Terim art niyetli olabilir mi?
Üstelik Arda’yı kaptan yapan da Terim’di...
Artı, insanın olduğu her yerde ’ego’ vardır. ’Egom yok’ diyenin alnınını karışlarız! Önemli olan, egolarınızı mümkün olduğu kadar asgariye indirmek ve paylaşımcı olmaktır. Aksi takdirde hem kendinize hem de çevrenize zarar verirsiniz!
Hele hele futbolda ’ben’ yoktur, ’biz’ vardır... Bu spor bireyselden öte, takım oyunudur.
Yıldız oyuncuların ve de kaptan olmanın farkını biliyoruz. Onlar saha içinde kenar yönetimin eli-ayağı-gözüdür. Yükleri ağırdır, o sorumluluğu üstlenmek ve taşımak ise bir dizi donanım gerektirir. Diyeceğimiz o ki Arda Turan’ın takım içindeki sıkıntıları, istekleri teknik direktöre taşımasından doğal ne olabilir ki? Ancak o kişiyi bay-pass ederek, yan yollara saparsanız, krizlere de çanak tutarsınız, fitili asıl siz ateşlemiş olursunuz!
Arda Turan’ın Barcelona’ya transferinde ülke olarak onunla gurur duyduk, oynayacağı günleri adeta iple çektik. Fransa’da ondan ve takım arkadaşlarından çok şeyler bekledik, hayal kırıklığı yaşadık!
Ortada iki maçta ’kötü’ futbol varsa ki var, bunun faturasını tek başına Arda’ya kesmenin doğruluğunu savunmak ayıpların en büyüğüdür. Ne kadar yıldız olursanız olun, zaman zaman form düşüklüğü yaşanabilir, robot değiller ki?
Ne var ki Arda’nın arkadaşlarını toplayıp, "Bu takım yıldızların takımıdır" demesini çok yadırgadık! Yani, Fatih Terim’e olan kırgınlığını-kızgınlığını bu şekilde ifade etmesini asla ona yakıştıramadık! Antalya’da başlayan ve Fransa’da devam eden kamplarda her fırsatta, futbolculara takımın havasını - suyunu sorduk, takımdaşlıklarını sorguladık. Hep, "mükemmel" yanıtını aldık, meğer ne kadar yalanmış, sanalmış!
Ahh şu paranın gözü kör olsun! En iyi dostluklara bile sünger çekebiliyormuş! Yalnız, o ay-yıldızlı formanın parayla-pulla değerinin ölçülemeyeceğini ne çabuk unuttunuz? O formayı giymek için bu ülkede milyonlarca gencin sırada beklediğini, hayal ettiğini biliyormusunuz? Ay-yıldızlı ekip öyle denildiği gibi yıldızların değil, ülkenin takımıdır, hepimizin gurudur, onurudur.
Takım olmak da kolay değildir... Eğer, sorunları, krizleri hep birlikte aşabiliyorsanız, takımsınızdır. Oynayanlar, oynamayanlar başarı ve başarısızlıkta sarmaş-dolaş olabiliyorsa takımsınız. Ki bunu da göremedik açıkçası! O zaman ortaya çıkıp, "Biz iyi ekibiz, biz şöyleyiz, böyleyiz" yalanlarına sığınmayacaksınız!
Eyy ahde vefadan uzak olan bazı oyuncular... Sizlere, "Kol kırılır, yen içinde kalır" deyimini hatırlatsak, acaba yanıtınız nasıl olurdu?