"ARDA TURAN OLAYI GÖSTERDİ Kİ BİR YERLERDE HEPİMİZİN GİZLİ KAYITLARI TUTULUYOR"
Şu son beş-altı yılda konuşmaları, yazışmaları, günlükleri sızdırılan yüzlerce insandan ne farkı var Arda Turan kasetinin?
Arda, sen beni dinle
Arda Turan olayı gösterdi ki bir yerlerde, bir merkezde hepimize ait fişlemeler bekliyor. Telefon konuşmaları, kasetler ve ortam dinlemelerinin, yasadışı sızdırmaların normal sayıldığı Türkiye'de hiç kimsenin güvende olmadığının kanıtı bu kaset.
Galiba kapıcım 'Telefonlarım dinleniyor' paranoyasında haklıymış.
Ne garip, ortada çarpık bir durum olduğuna dair hiçbir endişe bile duymuyoruz. Çünkü artık bireysel güvencemizin, hukukun ihlal edilmesi bile günümüzde normal karşılanır hale geldi. Gizli çekimin ahlaksızlığını, bunu yapanların insanlığını tartışmak yerine yine içeriğe odaklandık.
Arda'yı savunacağımıza 'bizim duymamız için söylenmemiş sözlerle' vuruyoruz.
Bunun örgütlü bir şebeke işi olduğunu görmemek mümkün mü?
Kısa süre önce Ercan Saatçi'nin müzisyen arkadaşı Metin Özülkü'yle yaptığı 'kayıt dışı' maç muhabbetinin yıllar sonra İnternet'te ortaya çıkmasını unuttuk mu?
Şu son beş-altı yılda konuşmaları, yazışmaları, günlükleri sızdırılan yüzlerce insandan ne farkı var Arda Turan kasetinin? Bu terör sadece belli bir kesime yönelik değil, zamanı gelince herkesi vuracak kadar geniş kapsamlı.
Kim bilir o şebekenin deposunda daha başka ne malzemeler var, ne zaman ortaya çıkacak.
Oysa bilmezler mi ki aynı ok gün gelir onları da vurur...
Ortada iki seçenek var: Ya nehrin kenarında bir Budist sabrıyla beklemek. Ya da her zaman için daha zor ama daha kesin bir çözüm olan kapıyı vurup çıkmak.
***
Benim için Arda Turan olayının bir başka boyutu daha var. Onu tanıdığım an'ı çok iyi hatırlıyorum.
Bana bu yola devrim yapmak için çıktığı izlenimini vermişti. Devrim kelimesini telaffuz etmiyordu ama o anlama gelecek şekilde konuşuyordu. Genç futbolcuların yaşadığı baskıdan çok çekmiş, bunu ebediyen değiştirmek için mücadele etmek istiyordu. Hem futbolcunun algısını, hem futbolcuya yapılan muameleyi değiştirmek için.
Bu yolda başarılı olamayacağını, boşuna çabalamaması gerektiğini söylemiş miydim hatırlamıyorum. Bunu deneyenler, düzenin çarkına çomak sokanların mutlaka bir gün cezalandırıldığını biliyordum.
Ama Arda dinlemedi, o kadar inatçı ki zaten. Onu herhangi bir konuda ikna etmek imkansızdır. Kendince bir şeyler başardığını da düşünüyor: Genç futbolcuların onun sayesinde özgüven sahibi olduğunu, 'abilerle' daha rahat konuşabildiklerini söylüyor.
Bu ülkede hiçbir başarı cezasız kalmıyor. Arda için de o cezalandırma günü geldi işte. Ve de tabii belaltı çalışıyorlar.
Benim bir önerim var.
Bir an önce Galatasaray'ın da Türkiye'nin de yüzüne vursun o kapıyı çıksın. Bu çamurda daha fazla dövüşmesin. İnanın, mücadeleye, emeğinize değmiyor.
Oray EĞİN / AKŞAM
Arda Turan olayı gösterdi ki bir yerlerde, bir merkezde hepimize ait fişlemeler bekliyor. Telefon konuşmaları, kasetler ve ortam dinlemelerinin, yasadışı sızdırmaların normal sayıldığı Türkiye'de hiç kimsenin güvende olmadığının kanıtı bu kaset.
Galiba kapıcım 'Telefonlarım dinleniyor' paranoyasında haklıymış.
Ne garip, ortada çarpık bir durum olduğuna dair hiçbir endişe bile duymuyoruz. Çünkü artık bireysel güvencemizin, hukukun ihlal edilmesi bile günümüzde normal karşılanır hale geldi. Gizli çekimin ahlaksızlığını, bunu yapanların insanlığını tartışmak yerine yine içeriğe odaklandık.
Arda'yı savunacağımıza 'bizim duymamız için söylenmemiş sözlerle' vuruyoruz.
Bunun örgütlü bir şebeke işi olduğunu görmemek mümkün mü?
Kısa süre önce Ercan Saatçi'nin müzisyen arkadaşı Metin Özülkü'yle yaptığı 'kayıt dışı' maç muhabbetinin yıllar sonra İnternet'te ortaya çıkmasını unuttuk mu?
Şu son beş-altı yılda konuşmaları, yazışmaları, günlükleri sızdırılan yüzlerce insandan ne farkı var Arda Turan kasetinin? Bu terör sadece belli bir kesime yönelik değil, zamanı gelince herkesi vuracak kadar geniş kapsamlı.
Kim bilir o şebekenin deposunda daha başka ne malzemeler var, ne zaman ortaya çıkacak.
Oysa bilmezler mi ki aynı ok gün gelir onları da vurur...
Ortada iki seçenek var: Ya nehrin kenarında bir Budist sabrıyla beklemek. Ya da her zaman için daha zor ama daha kesin bir çözüm olan kapıyı vurup çıkmak.
***
Benim için Arda Turan olayının bir başka boyutu daha var. Onu tanıdığım an'ı çok iyi hatırlıyorum.
Bana bu yola devrim yapmak için çıktığı izlenimini vermişti. Devrim kelimesini telaffuz etmiyordu ama o anlama gelecek şekilde konuşuyordu. Genç futbolcuların yaşadığı baskıdan çok çekmiş, bunu ebediyen değiştirmek için mücadele etmek istiyordu. Hem futbolcunun algısını, hem futbolcuya yapılan muameleyi değiştirmek için.
Bu yolda başarılı olamayacağını, boşuna çabalamaması gerektiğini söylemiş miydim hatırlamıyorum. Bunu deneyenler, düzenin çarkına çomak sokanların mutlaka bir gün cezalandırıldığını biliyordum.
Ama Arda dinlemedi, o kadar inatçı ki zaten. Onu herhangi bir konuda ikna etmek imkansızdır. Kendince bir şeyler başardığını da düşünüyor: Genç futbolcuların onun sayesinde özgüven sahibi olduğunu, 'abilerle' daha rahat konuşabildiklerini söylüyor.
Bu ülkede hiçbir başarı cezasız kalmıyor. Arda için de o cezalandırma günü geldi işte. Ve de tabii belaltı çalışıyorlar.
Benim bir önerim var.
Bir an önce Galatasaray'ın da Türkiye'nin de yüzüne vursun o kapıyı çıksın. Bu çamurda daha fazla dövüşmesin. İnanın, mücadeleye, emeğinize değmiyor.
Oray EĞİN / AKŞAM