Ara Güler belgeselinin yönetmeni: Kim bu saçmalıkları basına yaydıysa...
Usta fotoğrafçının filminin Cumhurbaşkanı Erdoğan'la olan yakınlığı nedeniyle 35. İstanbul Film Festivali'nin programına alınmadığını iddia eden haberlere belgeselin yönetmeni Binnur Karaevli isyan etti.
‘İstanbul’un Gözü’ ( The Eye of İstanbul ) adlı Ara Güler belgeselinin yönetmeni Binnur Karaevli , filminin usta fotoğrafçının Cumhurbaşkanı Erdoğan’la olan yakınlığı nedeniyle 35. İstanbul Film Festivali’nin programına alınmadığını iddia eden haberlere Facebook hesabında yaptığı hayli sert bir açıklamayla tepki gösterdi: Binnur Karaevli’nin açıklaması şöyle:
“İstanbul Film Festivali’nin yönetmenliğini yaptığım ‘The Eye of İstanbul’ filmini kabul etmemesini ve bunun karşılığında birilerinin festivali ve jüriyi linç etmeye kalkışmasını büyük bir üzüntüyle basında okumaktayım. Bir arkadaşım beni arayıp gazeteye bak demese hiç bilmeyecektim. İstanbul Film Festivali jürisinde olan değerli Atilla Dorsay (Radikal’in notu: Dorsay, İstanbul Film Festivali’nin danışma kurulunda, filmleri seçen jüride değil) bana Türkiye’deki ilk ödülümü Cine-5 Kısa Film Yarışması’nda vermişti. Her festivalin kendine göre bir planlaması, bir vizyonu vardır. Tabii ki ‘The Eye of İstanbul’ filminin Istanbul’da gösterilmesini isterdim. Selanik’te çok ilgi gören, Washington DC’de ödül alan ve yurtdışında festivallere kabul edilmeye devam edilen bu film, İstanbul’da da gösterilse çok mutlu olurdum. Ama bir festivale giremedik diye o festivali ve jürisini suçlamak, bu olaya politik bir anlam yüklemek yakışık almayan ve profesyonel olmayan yaklaşımlardır. Festivale kabul edilmeyişini basına kim yansıttıysa, sadece projenin danışmanı ve 4-5 kişilik çekirdek kadronun bildiği bu bilgileri basına kim verdiyse çok büyük hata ve de ayıp etmiştir. Film subjektif bir sanattır. Kimsenin her filmi beğenmesi gerekmez. Bu filmin değeri de kimseye zorla dayatılmaz. Bu festival olmaz başka festival olur. Ben filmin basın stratejisini yönetmiyorum. Bütün bu olaylardan da yeni haberim oldu. Basın stratejisi yapımcı şirket tarafından üstlenilir. Umarım basında bu saçma ağız dalaşını kim başlattıysa İstanbul Film Festivali’ni aklı sıra zedelemek için kim bu saçmalıkları basına yaydıysa aklını başına toplar. ‘The Eye of İstanbul’, mayıs ayında Los Angeles’ta Seefest’te gösterilecek. Başka festivaller de onu takip edecek. Her film her festival için değildir, işin güzelliği de burdadır zaten.”
“İstanbul Film Festivali’nin yönetmenliğini yaptığım ‘The Eye of İstanbul’ filmini kabul etmemesini ve bunun karşılığında birilerinin festivali ve jüriyi linç etmeye kalkışmasını büyük bir üzüntüyle basında okumaktayım. Bir arkadaşım beni arayıp gazeteye bak demese hiç bilmeyecektim. İstanbul Film Festivali jürisinde olan değerli Atilla Dorsay (Radikal’in notu: Dorsay, İstanbul Film Festivali’nin danışma kurulunda, filmleri seçen jüride değil) bana Türkiye’deki ilk ödülümü Cine-5 Kısa Film Yarışması’nda vermişti. Her festivalin kendine göre bir planlaması, bir vizyonu vardır. Tabii ki ‘The Eye of İstanbul’ filminin Istanbul’da gösterilmesini isterdim. Selanik’te çok ilgi gören, Washington DC’de ödül alan ve yurtdışında festivallere kabul edilmeye devam edilen bu film, İstanbul’da da gösterilse çok mutlu olurdum. Ama bir festivale giremedik diye o festivali ve jürisini suçlamak, bu olaya politik bir anlam yüklemek yakışık almayan ve profesyonel olmayan yaklaşımlardır. Festivale kabul edilmeyişini basına kim yansıttıysa, sadece projenin danışmanı ve 4-5 kişilik çekirdek kadronun bildiği bu bilgileri basına kim verdiyse çok büyük hata ve de ayıp etmiştir. Film subjektif bir sanattır. Kimsenin her filmi beğenmesi gerekmez. Bu filmin değeri de kimseye zorla dayatılmaz. Bu festival olmaz başka festival olur. Ben filmin basın stratejisini yönetmiyorum. Bütün bu olaylardan da yeni haberim oldu. Basın stratejisi yapımcı şirket tarafından üstlenilir. Umarım basında bu saçma ağız dalaşını kim başlattıysa İstanbul Film Festivali’ni aklı sıra zedelemek için kim bu saçmalıkları basına yaydıysa aklını başına toplar. ‘The Eye of İstanbul’, mayıs ayında Los Angeles’ta Seefest’te gösterilecek. Başka festivaller de onu takip edecek. Her film her festival için değildir, işin güzelliği de burdadır zaten.”