"ANNELERİNE BARDA PİYANİST OLDUKLARINI SÖYLESELER İYİ OLACAK"!..FEHMİ KORU KİMLERİ KASTETTİ?.
Medya dünyasında yaşananları köşesine taşıyan Fehmi Koru bazı gazeteciler için neden "Annelerine aslında barda piyanistlik yaptıklarını söyleseler iyi olacak..." dedi?
Gazeteci değil, barda piyanist...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün anlatmayı sevdiği siyasi anekdotlardan biri Çankaya Köşkü'yle ilgilidir. 1991 seçiminden partisi başarılı çıkıp Kayseri Milletvekili olarak Ankara'ya geldiğinde, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a uygulanan koyu bir boykotun ortasında bulur kendini. Siyaseti parsellemiş tiplerin öncülüğünde, partiler, "Özal'ı Çankaya'ya hapsetme" girişimini sürdürmektedir; davetlerine katılmayarak...
Abdullah Gül henüz mazbatasını almış bir milletvekili olarak, partisi boykota uyduğu halde, Çankaya'dan gelen iftar davetine katılır. Genç milletvekilini gören Cumhurbaşkanı Özal, kıdemsizliğine aldırmadan, kendisini cumhurbaşkanlığı sofrasındaki en itibarlı yere oturtur...
Şimdilerde olan-biteni izlerken içimden "Bunlar Abdullah Gül'ün granitten olduğunu bilmiyorlar" diyorum.
Yeni cumhurbaşkanını tanımayanların başında "AKP'ye uzak gazeteler" ve oralarda yuvalanmış, kendilerini annelerine 'gazeteci' diye tanıtan tipler geliyor. Aslında barda piyanistlik yaptıklarını artık annelerine de söyleseler iyi olacak...
"AKP'ye uzak gazeteler" dokunduruşu da nereden mi çıktı? Kendileri icat etti bunu. Dün bir gazetede "AKP'ye yakın basın Sezer'i eleştirdi" diye bir haber yer aldı. Gazetecilikle ne kadar ilgisiz olduklarını daha iyi anlayasınız diye haberin Yeni Şafak'la ilgili bölümünü aynen aktarayım: "Yeni Şafak: 'Gül gibi başladı' manşetini atan Yeni Şafak'ın politika sayfasında, 'Sezer icraatlarıyla çok tartışılacak' manşetiyle, Sezer'in cumhurbaşkanlığına ilişkin eleştirel haberler yayımlandı."
Gülmeyin lütfen...
Bunların "AKP'ye yakın gazeteler" diye kast ettikleri, halkın yüzde 47'sinin oyunu almış bir partiye ve yüzde 68'inin "Cumhurbaşkanı olmasını isterim" dediği Abdullah Gül'e 'yabancı' muamelesi yapmayan basın organlarıdır.
Yeni Şafak'tan gülünesi alıntı yapan 'AKP'ye uzak gazete'de "İlk gece kabul edilen gazeteciler tartışma yarattı" diye bir haber de vardı. Başbakan, bakanlar, iş dünyasından bazı isimler ile Kayseri milletvekilleri katılıyormuş ilk gece resepsiyonuna; biz orada ne arıyor muşuz? Aman Allah'ım... Orada ne aradığımızı dün yazdım: Gazetecilik güdümüz ayakta bekleşirken, Murat Çelik'e gelen "Çankaya'nın kapıları açıldı, basın da girebilirmiş" haberi üzerine gittik Çankaya'ya biz. 'Her yere sızmak' gazeteciliğin şânındandır düşüncesiyle...
Peki, biz heyecanla bekler ve sonra Çankaya'ya tırmanırken kendilerini annelerine (bunu 'patronları' olarak anlıyorsunuz değil mi?) 'gazeteci' diye tanıtanlar neredeydiler? Barda piyano mu çalıyorlardı?
Hürriyet bunu hep yapar zaten. 1992 yılında Hikmet Çetin'le gittiğimiz gezide, Bakü'da Başbakanlık kapısından dönen Hürriyet mensubu, bizlerin hem Başbakanlık hem de Cumhurbaşkanlığı'ndaki toplantılarda hazır bulunduğumuzu yazılarımızdan ertesi gün öğrenince çılgına dönmüştü.
Eskiden haber atlayan azarlanırdı, şimdi atlatanı azarlamaya kalkıyorlar...
"AKP'ye uzak gazeteler" arasında 'amiral gemisi' konumunda sayılıyor Hürriyet. 'Amiral gemisi' unvanını saygınlık ifadesi sanırdım, meğer 'kaptanı cahil' demekmiş... Amiral gemisinin kaptanı, Abdullah Gül'ün Çankaya'ya çıktığı akşam katıldığım canlı bir televizyon programında söylediklerimi yorumlarken ne kadar 'bilgili' olduğunu ortaya koyuyor çünkü...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün anlatmayı sevdiği siyasi anekdotlardan biri Çankaya Köşkü'yle ilgilidir. 1991 seçiminden partisi başarılı çıkıp Kayseri Milletvekili olarak Ankara'ya geldiğinde, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a uygulanan koyu bir boykotun ortasında bulur kendini. Siyaseti parsellemiş tiplerin öncülüğünde, partiler, "Özal'ı Çankaya'ya hapsetme" girişimini sürdürmektedir; davetlerine katılmayarak...
Abdullah Gül henüz mazbatasını almış bir milletvekili olarak, partisi boykota uyduğu halde, Çankaya'dan gelen iftar davetine katılır. Genç milletvekilini gören Cumhurbaşkanı Özal, kıdemsizliğine aldırmadan, kendisini cumhurbaşkanlığı sofrasındaki en itibarlı yere oturtur...
Şimdilerde olan-biteni izlerken içimden "Bunlar Abdullah Gül'ün granitten olduğunu bilmiyorlar" diyorum.
Yeni cumhurbaşkanını tanımayanların başında "AKP'ye uzak gazeteler" ve oralarda yuvalanmış, kendilerini annelerine 'gazeteci' diye tanıtan tipler geliyor. Aslında barda piyanistlik yaptıklarını artık annelerine de söyleseler iyi olacak...
"AKP'ye uzak gazeteler" dokunduruşu da nereden mi çıktı? Kendileri icat etti bunu. Dün bir gazetede "AKP'ye yakın basın Sezer'i eleştirdi" diye bir haber yer aldı. Gazetecilikle ne kadar ilgisiz olduklarını daha iyi anlayasınız diye haberin Yeni Şafak'la ilgili bölümünü aynen aktarayım: "Yeni Şafak: 'Gül gibi başladı' manşetini atan Yeni Şafak'ın politika sayfasında, 'Sezer icraatlarıyla çok tartışılacak' manşetiyle, Sezer'in cumhurbaşkanlığına ilişkin eleştirel haberler yayımlandı."
Gülmeyin lütfen...
Bunların "AKP'ye yakın gazeteler" diye kast ettikleri, halkın yüzde 47'sinin oyunu almış bir partiye ve yüzde 68'inin "Cumhurbaşkanı olmasını isterim" dediği Abdullah Gül'e 'yabancı' muamelesi yapmayan basın organlarıdır.
Yeni Şafak'tan gülünesi alıntı yapan 'AKP'ye uzak gazete'de "İlk gece kabul edilen gazeteciler tartışma yarattı" diye bir haber de vardı. Başbakan, bakanlar, iş dünyasından bazı isimler ile Kayseri milletvekilleri katılıyormuş ilk gece resepsiyonuna; biz orada ne arıyor muşuz? Aman Allah'ım... Orada ne aradığımızı dün yazdım: Gazetecilik güdümüz ayakta bekleşirken, Murat Çelik'e gelen "Çankaya'nın kapıları açıldı, basın da girebilirmiş" haberi üzerine gittik Çankaya'ya biz. 'Her yere sızmak' gazeteciliğin şânındandır düşüncesiyle...
Peki, biz heyecanla bekler ve sonra Çankaya'ya tırmanırken kendilerini annelerine (bunu 'patronları' olarak anlıyorsunuz değil mi?) 'gazeteci' diye tanıtanlar neredeydiler? Barda piyano mu çalıyorlardı?
Hürriyet bunu hep yapar zaten. 1992 yılında Hikmet Çetin'le gittiğimiz gezide, Bakü'da Başbakanlık kapısından dönen Hürriyet mensubu, bizlerin hem Başbakanlık hem de Cumhurbaşkanlığı'ndaki toplantılarda hazır bulunduğumuzu yazılarımızdan ertesi gün öğrenince çılgına dönmüştü.
Eskiden haber atlayan azarlanırdı, şimdi atlatanı azarlamaya kalkıyorlar...
"AKP'ye uzak gazeteler" arasında 'amiral gemisi' konumunda sayılıyor Hürriyet. 'Amiral gemisi' unvanını saygınlık ifadesi sanırdım, meğer 'kaptanı cahil' demekmiş... Amiral gemisinin kaptanı, Abdullah Gül'ün Çankaya'ya çıktığı akşam katıldığım canlı bir televizyon programında söylediklerimi yorumlarken ne kadar 'bilgili' olduğunu ortaya koyuyor çünkü...