"ANNE CANDIR CANANDIR, İŞTE BENİM CANIM GİTTİ!" NAZLI ILICAK'TAN ANNESİNE SON MEKTUP!

Sabah yazarı Nazlı Ilıcak, bir kaç gün önce yitirdiği annesinin ardından çok duygusal bir mektup yazdı..

Anneciğimin ardından

Anneciğim... Güzeller güzeli annem!
Kendimi yavaş yavaş bu ayrılığa hazırlamıştım. Ani olmadı kopuşumuz. Senin her gün benden uzaklaştığını, bilmediğimiz o âleme doğru yol aldığını fark ediyordum. Çok şükür sen farkında değildin. Sadece, zaman zaman bana diktiğin bakışlarında, sessiz bir isyanın acısını hissediyordum. Hele o gözler buğulandığında... İşte ona dayanamazdım. Acaba aklından ne geçiyor diye paniğe kapılırdım. Durumunu idrak ediyor muydun? Yoksa uzun saatler geçirdiğin yatağında, bir hayal dünyasında mı yaşıyordun? Bu bilmeceyi çözemedim bir türlü.
Bazen bana, uzun uzun bakar, "Hapı yuttum!" derdin.

"Hapı yutmadın anneciğim; güzel günler bizi bekliyor" diye seni avutmaya çalışırdım.
Ben kimdim; sen neredeydin; yaşımız kaçtı; hangimiz anne, hangimiz çocuktuk? Bunların birbirine karıştığı anlar az değildi.

- Ben Nazlı... Senin gazeteci kızın.
- İstanbul’a gidelim; sen götür beni.
Denizi göstererek cevap verirdim:
- Burası Bebek; senin evin.
Bazen de, hayali bir yolculuğun hazırlığına girişirdik. Dolabından kıyafet seçip, bir oyun oynamaya başlardık:
"Sen yat uyu... Kalkınca gideriz" cevabını verirdim.
- Çocukların var mı?
- Var... Mehmet Ali ve Aslı.
Mehmet Ali ismini duyunca, birden yüzün aydınlanırdı.
- Ne çok severim onu.

Anneciğim, senin erkek çocuk sevdiğini bilirdim. Bu yüzden, ağabeyim Ömer ile torunlarının arasında Mehmet Ali’ye çok düşkündün. Onu çok sevdin... Sevdin mi, taptın mı... Artık o kadarını bilemeyeceğim. Sen galiba, "Aşkını" Mehmet Ali’yle yaşadın.
Ama ben seni çok sevdim ve bunu her gün sana tekrarladım.
- Seni seviyorum anneciğim...
"Sevme beni o kadar" cevabını verirdin zaman zaman. Herhalde arkandan üzülmememi istediğin için böyle konuşurdun.

Anneciğim, ben zaten kendimi adım adım hazırladım veda sahnesine. Kırlaşmış saçların ve solgun çehrende dolaştıkça bakışlarım, feri sönmüş bal renkli gözlerini gördükçe, "Ayrılık yakın" diyordum kendi kendime. Sessiz gemi kalkmak üzere. Yorgun hayaller, doluşmuş güverteye. Dualar eşliğinde uğurluyoruz sevgilileri. Daha önce uğurladıklarımızın yanına.
Hepimiz sıradayız... Biliyoruz fakat zaman zaman unutuyoruz.
Oysa: "Mal sahibi, mülk sahibi / Hani bunun ilk sahibi. / Mal da yalan, mülk de yalan / Gel biraz sen de oyalan."

Nazlı ILICAK / SABAH