ANDIÇ'IN İSLAMİ BASINLA İLGİLİ BÖLÜMÜ NİYE SIZMADI?..GENELKURMAY BU DURUMU NASIL YORUMLUYOR?..

Fatih Altaylı,Genelkurmay'ın "İslami basın" olarak tanımlanan gazete ve gazetecilerle ilgili bölümün sızdırılmamış veya "yayınlanmamış" olmasını dikkat çekici bulduğunu yazdı.

Bir andıç daha var



Genelkurmay'ın yeni bir "andıçı" daha ortaya çıktı. Genelkurmay andıçın varlığını yalanlamıyor.
Buna karşın andıçın dışarıya nasıl sızdığıyla ilgili bir soruşturma başlatılıyor.
Haklılar da...
Çünkü andıç sızdığına göre, çok daha kritik belgeler ve bilgiler de sızabilir. Bu da ülke güvenliği ile ilgili ciddi sorunlara neden olabilir. Genelkurmay'da andıçın bilgisayar sistemine dışardan girilerek mi alındığı, yoksa içerden birilerinin mi dışarıya çıkardığı konusu ele alınıyor. Andıçın Nokta dergisi gibi hiçbir gruba bağlı olmayan, bağımsız, İslamcı veya ulusal kimliği ön plana çıkmayan bir dergiyle kamuoyuna duyurulması da Genelkurmay'ın incelediği bir başka nokta.
Fakat Genelkurmay'ın asıl "dikkat çekici" bulduğu mesele "İslami basın" olarak tanımlanan gazete ve gazetecilerle ilgili bölümün sızdırılmamış veya "yayınlanmamış" olması.
Çünkü Genelkurmay'ın "andıç" adı altında yaptığı değerlendirmeler arasında "İslamcı" olarak nitelenen basınla ilgili bölümler de var.
Bana ulaşan bilgilere göre buradaki değerlendirmeler çok daha detaylı ve yer yer çok daha sert.
Fakat bu bölüm ortalıkta yok.
Genelkurmay, bu durumu kritik bir siyasi süreç öncesi, Genelkurmay'ın hedef haline getirilmesi ve liberal gazetelerle Genelkurmay arasında bir "gerilim" başlatılması girişimi olarak görüyor.

Sığ değerlendirmeler

Dünkü yazımda andıça değinmiştim. Ancak o sırada elimde metnin tamamı yoktu.
Sadece Nokta dergisinde yer alan bölümünü görmüştüm.
Dün andıçın tamamını okuma fırsatım oldu.
Genelkurmay'ın kendince bir basın değerlendirmesi yapmasına karşı değilim. Her kurum yapıyor. Partiler yapıyor, hükümetler yapıyor, holdingler yapıyor, sivil toplum kuruluşları yapıyor. Genelkurmay da yapar.
Öncelikle şunu söylemek isterim: Çok sığ bir değerlendirme.
Sıradan bir gazete okuyucusu bile çok daha derin ve düzeyli bir değerlendirme yapabilir.
Açıkçası değerlendirme düzeyini yalap şalap buldum ve Genelkurmay'ın ciddiyetine yakıştıramadım.
Eğer bu nevi andıçlar yazmaya devam edeceklerse, daha profesyonel, daha derinlikli bir ekip kurup bu işi öyle yapmaları gerekiyor.

'TSK karşıtı' ne demektir!

Andıça karşı değilim ancak andıçtaki "kategorik değerlendirme" tarzını "ayıp" olarak görüyorum: TSK'ya karşı olanlar ve TSK'dan yana olanlar.
Ülkesinin silahlı kuvvetlerine karşı olan haindir ve SABAH'ta yeri yoktur.
Ancak TSK da, Türkiye'nin tüm kurumları gibi eleştiriye açıktır.
SABAH'tan Umur Talu'yu "TSK karşıtı" olarak değerlendirmişler.
Umur Talu'nun OYAK'ın yapısını eleştirmesi dışında ne yaptığını merak ediyorum!
OYAK, TSK mıdır!
Ergun Babahan, sık sık darbe karşıtı olduğunu yazar. Bunu yazmak TSK karşıtlığı ise TSK yandaşları ve dolayısıyla TSK "darbeci" midir!
TSK'nın bazı uygulamalarını veya TSK'nın kimi personelini eleştirmek, TSK karşıtlığı, dolayısıyla hainlik midir!
O halde 27 Mayıs darbesinden hemen sonra Yassıada'ya gönderilen kimi TSK mensuplarıyla ilgili eleştiriler ne olacak?
26 Mayıs'ta TSK karşıtı, 28 Mayıs'ta TSK yandaşı mı?
Ya da 27 Mayıs'ı eleştiren ve bayram olmaktan çıkaran 12 Eylül yönetimi TSK karşıtı mıdır!
Bu tarz bir değerlendirme anlayışı TSK karşıtı olarak değerlendirilenler kadar, TSK yandaşı olarak gösterilenleri de rencide edicidir.
TSK karşıtlığı, dediğim gibi hainliktir.
Ancak bu nesnel kanıtlar gerektiri