Efendim; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’nin yeni yasama yılı açılışı esnasında DEM’lilerin elini sıkmasının bir şekilde anayasa tartışmasına varacağını biliyordum. Lakin bilmediğim şey bunu nasıl ve hangi yöntemlerle gündeme getirecekleri idi. Bunu şak diye mi yoksa alıştırarak mı millete sunacakları meçhuldü. Şimdi galiba o da netleşiyor.
Onun ilk ipucunu ise TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş vermiş oldu. Kurtulmuş, “Anayasa’da yer alan ‘Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür’ tabiri bu perspektiften bakıldığında değiştirilmelidir. Çünkü devletin ülkesi olmaz, devletin milleti olmaz. Bu metnin, ‘milletin gücü üzerine yükselen devlet anlayışı’ ile yeniden ele alınmasının önemli olduğunu düşünüyorum” diyerek bir adım atmış oldu.
Bu arada hatırlatalım ki aslında bu tartışma ilk önce HÜDA - PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu anayasanın 4. maddesinin değiştirilmesini istemesiyle başlamıştı denebilir. Ancak HÜDA - PAR çok “İtici” bulunduğu için olsa gerek AK Parti cenahı bu işe doğrudan kendilerinin soyunmasına karar verdiler anlaşılan.
Bayram değil Seyran değil!..
Peki, açıklama durup dururken mi yapılmıştı? Böylesi bir yoruma ve kamuoyuna yansıtılmasına neden ihtiyaç duyulmuştu? Erdoğan’ın haber ve onayı olmadan böylesi bir açıklama yapılması mümkün müydü? Yoksa AK Parti içinde olduğu söylenen farklı kliklerden birinin sözcülüğüne mi soyunmuştu?..
Bu arada Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum'un durumu “Metodoloji yanlışı” olarak tanımlaması da ayrıca ilgimi çekti. Uçum "Türkiye (Cumhuriyeti) Devletinin ‘ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü’ hükmü hem semantik olarak hem de anayasal teori açısından çok doğru bir ifadedir. Tartışmaya açılması hem yersizdir hem de sorunludur" diyecekti.
Kelime Oyunlarıyla mı Zemin Hazırlanıyor?..
Hiç şüphesiz Kurtulmuş’un beyanı öncelikle anayasa konusunda bir planın, bir niyetin ve hatta bir yol haritasının olduğunun ispatıydı. Kimileri de Fatih Altaylı gibi bu sözleri “Mugalata” (Yanıltıcı söz söyleme sanatı) olarak tanımlayıp, “bir önyargının ve suiniyetin ürünü” olarak görecekti.
Öyle veya böyle DEM Parti Milletvekili Cengiz Çandar’ın tabiriyle anayasa konusunda bir şeylerin “pişirilmekte” olduğu anlaşılıyordu. Tam bu noktada şüpheler belli noktalarda yoğunlaşıyordu. Acaba AK Parti anayasanın ilk dört maddesini direkt değiştirmeyi gündeme getirmek yerine muhtelif bahaneler üreterek, kafa karışıklığı yaratarak kelime oyunlarıyla olayı tedricen istediği noktaya çekmeye mi çalışıyordu?
Metni değiştirmeyi direkt savunamayacaklarına göre çevresinden dolanma taktiği mi izleniyordu? Kurtulmuş mevcut metni “Hatalı” diye damgalarken düzeltiyoruz bahanesiyle dokunulamaz metni “dokunulur” kılınmaya mı çalışılıyordu? Suni bir tartışmamı yaratılmıştı? Yapılan kelimeler üzerinden bir tür göz boyamacı zihinsel hokus pokus muydu?..
Aslında “Nabız Yoklama” mı?..
Belki bütün bunların hepsinden bir parça etki vardı ya da olabilirdi. Şüpheli bir durumdu. Önce bir maddeden başlayıp ilk 4 madde mi hedefleniyordu? Bu sorular haklı ve yerindeydi. Ancak bana kalırsa esas amaç –şu aşamada- bu değildi.
AK Parti herhangi değiştirme girişimi öncesinde Kurtulmuş aracılığıyla bir tür “nabız yoklama” çalışması, kamuoyu yoklaması, PR yapıyor olabilirdi. (Eminim bu arada aynı konuda topluma yönelik anket çalışmalarına da başlamışlardır) Tepki ölçüyorlardı. Bunu direkt kendileri yapsalar tepki alabilirlerdi. Onun yerine “TBMM Başkanı” sıfatıyla Kurtulmuş’u öne sürmüş görünüyorlar.
Eğer çok tepki alınırsa ya vazgeçecekler ya ileriki bir tarihe erteleyecekler ya da tasarılarını revize edip, “Yok Vallahi öyle demek istemedik” deyip, hatta muhtemelen Kurtulmuş’u da suçlayıp, ısıtıp tekrar önümüze başka biçimde koyacaklar. Geri adım atmamaları bu aşamanın sağ salim atlatılmasına bağlı görünüyor. Kısacası ufaktan bir “Yerseniz” durumu oluşmuşa benziyor yani!..
Algı Geri Adımı!..
Nitekim bilhassa sosyal medyada tepkiler yoğunlaşınca ilk geri adım çok geçmeden gene Numan Kurtulmuş’tan gelecekti. Kurtulmuş buna karşılık "Daha önce de ifade ettim. İlk 4 madde ile ilgili herhangi bir tartışma söz konusu değildir. İlk 4 madde hakkında tartışma başlatılması sürece zarar verir. Gazi Üniversitesi'ndeki konuşmamda sanki üçüncü madde ile ilgili bir mesele gündeme geliyormuş gibi yanlış bir algının oluşturulması ise en hafif ifade ile algı yönetimidir. Kabul etmem mümkün değil.” diyecekti.
Lakin geri adım atmayı Beştepe’den “ayar verilmesine” bağlayanlar vardı. Bu anlamda Kurtulmuş’a en ağır tepki AK Parti kurucusu, eski bakan Hüseyin Çelik’ten gelecekti: "Has Parti başkanı iken Ak Parti’ye ve Sayın Erdoğan’a demediğini bırakmayan Sayın Kurtulmuş, arkadaşlarını satarak Ak Parti’ye yamanmış ve bugün Meclis Başkanı! Kendisi 3.Madde tartışması başlattı. Ayar verildi! Sonra ÇARK!"
Bu arada CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in "İlk 4 maddeye el uzatanın elini kıracağız" ifadesini hatırlatmaya bile gerek yok sanırım.
Bilemiyorum. Kurtulmuş kendi kendine mi bu role soyundu, bir yerlerden gaz mı aldı, sonra terkedildi mi yahut belki de en ilginci ona şimşekleri üzerine çekeceği “Paratoner” vazifesi göreceği bu “Rol” mü verilmişti? Kurtulmuş’un beyanlarından kurtulsak bile bu tarz tartışmalardan kurtulmak şu aralar pek mümkün görünmeyecek herhalde.
Neyse, durun bakalım. Öyle anlaşılıyor ki yakında bu anayasa tartışmaları piyasası daha çok hareketlenecek. Daha ne ilginç itirazlar dinleyeceğiz kim bilir? Henüz bunlar alıştırma egzersizleri sayılır. Ağızlardaki baklayı çıkarmaya az kaldı!..
13. 10. 2024