Altın Portakal tacizcisinin cezası Yargıtay'da onandı
Altın Portakal, 2007'de TÜRSAK başkanı Engin Yiğitgil'in 'kadına şiddet' skandalına sahne olmuştu.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Yiğitgil'in temyiz talebini, 'Nimet Demir'e karşı eyleminin kanundaki suç tiplerine uyduğuna ve yerel mahkemenin cezaları kanuni bağlamda uyguladığına' hükmederek 'oybirliği' ile reddetti.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 44. Altın Portakal Film Festivali sırasında kadına yönelik şiddet uygulayan Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) Başkanı Engin Yiğitgil’e verilen ve para cezasına çevrilen 13,5 ay hapis cezasını oybirliğiyle onadı. Daire, Yiğitgil'in "Nimet Demir'in kendisini tehdit ettiği" iddiasını da yerinde bulmadı. Yiğitgil'in iddiasına karşı Demir hakkında verilen beraat kararı da 4. Ceza Dairesi tarafından onandı. Demir'in açtığı davada aldığı ceza kesinleşen Yiğitgil, saldırganlığı kınayan ve haberleştiren kişi, kurum ve gazetecilere açtığı davalardan da sonuç alamadı.
Halen TÜRSAK Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı sürdüren Yiğitgil, 6 yıl önce, 2007 yılında yapılan 44. Altın Portakal Film Festivali'nin medya ilişkileri sorumluluğunu üstlenen Bir İletişim'in ortağı ve genel müdürü olan Nimet Demir'e tanıklar önünde hakaret etti ve saldırıda bulundu.
Demir’in festivalin ardından yaptığı suç duyurusu üzerine açılan dava Antalya 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Engin Yiğitgil, 11 Ekim 2010’da “yaralama, hakaret ve tehdit” suçlarından mahkûm edildi. Mahkeme, Yiğitgil’e verilen 13,5 ay hapis cezasının para cezasına çevrilmesine, parayı ödemediği takdirde hapis yatmasına karar verdi.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Yiğitgil'in temyiz talebini, "Nimet Demir'e karşı eyleminin kanundaki suç tiplerine uyduğuna ve yerel mahkemenin cezaları kanuni bağlamda uyguladığına" hükmederek "oybirliği" ile reddetti.
Demir: Buruk bir mutluluk
Nimet Demir, Antalya 4. Sulh Ceza Mahkemesi Yiğitgil'i suçlu bulduğunda, "Buruk açıklamamdır - Hukuk bana 'Haklıymışsın' dedi ama buruk bir mutluluk içindeyim" başlıklı bir açıklama yapmıştı. Demir'in 20 Ekim 2010'da yaptığı açıklama şöyleydi:
1) ENGİN YİĞİTGİL, 2007 YILININ ALTIN PORTAKALI’NDA BANA YAŞATTIĞI ŞİDDET VE HAKARETTEN SUÇLU BULUNDU VE CEZASI VERİLDİ.
22 Ekim 2007’de Engin Yiğitgil’den gördüğüm şiddet ve hakaretlerle ilgili dava 11 Ekim 2010’da sonuçlandı. Mahkeme, Engin Yiğitgil’e, hakaret ve yaralamaya teşebbüsten ceza verdi. Suçu birden çok kez ve birçok kişinin önünde işlediği için ceza arttırıldı. Sonuçta, toplamda 13 ay 15 gün hapis cezası verilmesine, cezanın para cezasına çevrilmesine, parayı ödemediği takdirde hapis yatmasına karar verildi.
2) ENGİN YİĞİTGİL, GÖSTERDİĞİ ŞİDDETİ PROTESTO EDEN KİŞİ VE KURUMLARLA, HABER YAPAN GAZETECİLERİN ALEYHİNE AÇTIĞI TÜM DAVALARI DA KAYBETTİ:
Engin Yiğitgil; gerçeği en iyi kendisi bildiği halde, gerçek dışı ve mantıksız iddialarla benimle beraber, hem gazeteciler Rahşan Gülşan, Alin Taşçıyan, Ayşe Özek Karasu, Aslı Onat, Yasemin Bay ve Rıdvan Akar hakkında, hem de olayı protesto eden Filmmor, Uçan Süpürge gibi kurumlar hakkında şikâyette bulundu ve tazminat davaları açtı. Suçunu, yavuz hırsız misali üste çıkmaya çalışarak gizleyebileceğini sanmış olmalı. Ama gerçek ne kadar gizlenebilir ki! Davalar da şikâyetler de sonuçlandı. Engin Yiğitgil’in tüm şikâyetleri hakkında takipsizlik kararı verildi. Biten tazminat davalarının hepsinde birer birer haksız olduğu ortaya çıktı. Davaları kaybetmeye başlayınca, diğerlerini de kaybedeceğini anlamış olmalı ki bir kısım davalarını da kendisi takipsiz bırakarak düşürdü.
2007 yılındaki 44. Altın Portakal Film Festivali sırasında Engin Yiğitgil’in şiddet ve hakaretine maruz kaldım. O sırada ben, festivalin medya ilişkileri sorumluluğunu üstlenen Bir İletişim'in genel müdürü ve ortağı olarak, Engin Yiğitgil de TÜRSAK Vakfı Başkanı olarak Antalya’da, Festival’de bulunmaktaydık.
Bütün davalarını kaybetti
22 Ekim 2007 günü akşamı önce AKM fuayesinde başlattığı ve daha sonra da AKSAV idari bölüm koridorlarında devam ettirdiği hakaret, küfür ve şiddet gösterileri sonucunda yargıya başvurmuştum. Şikâyetim üzerine Antalya 4.Sulh Ceza Mahkemesi’nde açılan dava, 11 Ekim 2010 tarihinde bitti ve Engin Yiğitgil, hem hakaretten, hem de yaralamaya teşebbüsten ceza aldı. Şuçu birden çok kez işlediği ve birçok insanın önünde işlediği için cezası arttırıldı. Toplamda aldığı 13 ay 15 günlük hapis cezası 8.100.-TL’lik para cezasına çevrildi.
Gerçekler yatsıya kadar ya da dava bitinceye kadar gizlenebilirdi! Açtığı tüm davaları kaybetti..
Kazanınca “Hayvanları Koruma Derneğine bağışlayacağını” söyleyerek, RAHŞAN GÜLŞAN, ALİN TAŞCIYAN, AYŞE ÖZEK KARASU, ASLI ONAT, YASEMİN BAY ve RIDVAN AKAR gibi gazetecilerle, olayı protesto eden FİLMMOR, UÇAN SÜPÜRGE gibi kurumlar hakkında açtığı tazminat davalarının bir kısmını kaybetmeye başlayınca diğerlerini de kendisi düşürdü. Tüm şikâyetleri hakkında da takipsizlik kararı verildi. Böyle olacağını o da, ben de biliyorduk!
Gerçeği hiçbir güç değiştiremezdi zaten…Hukuk “haklıymışsın” dedi. Engin Yiğitgil cezasını aldı. Yiğitgiller ne yapacak? Cezayı da TÜRSAK’ın Altın Portakal’ın arkasına saklayabilecekler mi? Yoksa özür mü dileyecekler?
TÜRSAK ve Altın Portakal şiddete kalkan yapıldı
Ben neler yaşadığımı biliyordum. O gerçeği; yalan senaryolar, “Engin Yiğitgil’i iyi bilirdik, böyle bir şey yapmaz, odaya girdiğinizde ayağa kalkan, kapıları tutan, iskemlenizi çeken takımından centilmendir, klasik müzik dinler, köpek besler” kampanyaları, insanların bilebildikleri veya bilmedikleri değiştiremez, değiştiremezdi. Ancak, bir erkeğin bir kadına; Engin Yiğitgil’in bana gösterdiği şiddetten ibaret olan gerçek, “bir kurumun Başkanlık Makamına” çekiştirilmeye çalışıldı. TÜRSAK ve Altın Portakal'ın resmi web sitelerine bile konabilen (!) Senarist Sevinç Baloğlu’nun gerçeği bütünüyle tersinden yazdığı senaryo mektubu ile TÜRSAK ve Altın Portakal adı, logosu, yönetimi, şiddet suçuna kalkan yapıldı. Konuya duyarlılıklarını eserlerinden bildiğim, ama tanıdıkları Engin Yiğitgil’e kondurmakta güçlük çekmelerini anlayışla karşıladığım birçok sinemacıya ve diğer kamuoyuna TÜRSAK’ı, Altın Portakal'ı, Türk sinemasını yıpratmaya çalışıyormuşum gibi lanse edilip, bu kurumların arkasında şiddetin üstü örtülmeye çalışıldı. Beni bir kat daha yaralayan bu durumun, hukuk sistemi tarafından da “haklıymışsın” dendiği bir aşamaya gelmesi beni tabii ki mutlu etti. Haksızlığa uğrayan herkes gibi üçüncü kişi ve kurumlardan da “haklısın”ı duymak insanı rahatlatıyor.. Gene de buruk bir mutluluk bu…
Yaptıklarıyla tekrar şiddete maruz bırakanlar...
Adalet yerini buldu: Engin Yiğitgil 44. Altın Portakal sırasında işlediği suçun cezasını gene bir Altın Portakal gününde aldı.
(Ekim 2010'dan) Üç yıl önce, Altın Portakal Film Festivali sırasında yaşadığım şiddet için, 44. Altın Portakal Film Festivali bittikten sonra suç duyurusunda bulunmuştum. O yılın festivalinin temasında sinema ve barış vardı. Sonunda, 11 Ekim 2010 günü (ve herhalde hukuksalın yanında ilahi adalet de tecelli etti) gene bir Altın Portakal sırasında mahkeme bitti. Bu kez festivalin gündeminde sinema ve şiddet vardı. Ben gene “Altın Portakal”ın bitmesini bekledim!
Kültür Bakanımızın bu seneki (!) ifadesiyle (2010), şiddet olayına “insanca bakan”lar da çoktu çok şükür. (Nedense o yıl onun da aklına gelmemişti bu!)
O dönemde konuya içtenlikle ve dikkatle bakan (çok şükür onlar da çoktu!), hiç olmazsa “acaba mı” diyen, bana destek olup moral veren herkese teşekkürlerimi sunarken; yazdıkları, yaptıkları, söyledikleriyle beni tekrar tekrar şiddete maruz bırakanlardan da (bilmeden, düşünmeden yapanlardan da) sonsuza kadar özür beklemeye devam edeceğimi belirtmek isterim.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 44. Altın Portakal Film Festivali sırasında kadına yönelik şiddet uygulayan Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) Başkanı Engin Yiğitgil’e verilen ve para cezasına çevrilen 13,5 ay hapis cezasını oybirliğiyle onadı. Daire, Yiğitgil'in "Nimet Demir'in kendisini tehdit ettiği" iddiasını da yerinde bulmadı. Yiğitgil'in iddiasına karşı Demir hakkında verilen beraat kararı da 4. Ceza Dairesi tarafından onandı. Demir'in açtığı davada aldığı ceza kesinleşen Yiğitgil, saldırganlığı kınayan ve haberleştiren kişi, kurum ve gazetecilere açtığı davalardan da sonuç alamadı.
Halen TÜRSAK Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı sürdüren Yiğitgil, 6 yıl önce, 2007 yılında yapılan 44. Altın Portakal Film Festivali'nin medya ilişkileri sorumluluğunu üstlenen Bir İletişim'in ortağı ve genel müdürü olan Nimet Demir'e tanıklar önünde hakaret etti ve saldırıda bulundu.
Demir’in festivalin ardından yaptığı suç duyurusu üzerine açılan dava Antalya 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Engin Yiğitgil, 11 Ekim 2010’da “yaralama, hakaret ve tehdit” suçlarından mahkûm edildi. Mahkeme, Yiğitgil’e verilen 13,5 ay hapis cezasının para cezasına çevrilmesine, parayı ödemediği takdirde hapis yatmasına karar verdi.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Yiğitgil'in temyiz talebini, "Nimet Demir'e karşı eyleminin kanundaki suç tiplerine uyduğuna ve yerel mahkemenin cezaları kanuni bağlamda uyguladığına" hükmederek "oybirliği" ile reddetti.
Demir: Buruk bir mutluluk
Nimet Demir, Antalya 4. Sulh Ceza Mahkemesi Yiğitgil'i suçlu bulduğunda, "Buruk açıklamamdır - Hukuk bana 'Haklıymışsın' dedi ama buruk bir mutluluk içindeyim" başlıklı bir açıklama yapmıştı. Demir'in 20 Ekim 2010'da yaptığı açıklama şöyleydi:
1) ENGİN YİĞİTGİL, 2007 YILININ ALTIN PORTAKALI’NDA BANA YAŞATTIĞI ŞİDDET VE HAKARETTEN SUÇLU BULUNDU VE CEZASI VERİLDİ.
22 Ekim 2007’de Engin Yiğitgil’den gördüğüm şiddet ve hakaretlerle ilgili dava 11 Ekim 2010’da sonuçlandı. Mahkeme, Engin Yiğitgil’e, hakaret ve yaralamaya teşebbüsten ceza verdi. Suçu birden çok kez ve birçok kişinin önünde işlediği için ceza arttırıldı. Sonuçta, toplamda 13 ay 15 gün hapis cezası verilmesine, cezanın para cezasına çevrilmesine, parayı ödemediği takdirde hapis yatmasına karar verildi.
2) ENGİN YİĞİTGİL, GÖSTERDİĞİ ŞİDDETİ PROTESTO EDEN KİŞİ VE KURUMLARLA, HABER YAPAN GAZETECİLERİN ALEYHİNE AÇTIĞI TÜM DAVALARI DA KAYBETTİ:
Engin Yiğitgil; gerçeği en iyi kendisi bildiği halde, gerçek dışı ve mantıksız iddialarla benimle beraber, hem gazeteciler Rahşan Gülşan, Alin Taşçıyan, Ayşe Özek Karasu, Aslı Onat, Yasemin Bay ve Rıdvan Akar hakkında, hem de olayı protesto eden Filmmor, Uçan Süpürge gibi kurumlar hakkında şikâyette bulundu ve tazminat davaları açtı. Suçunu, yavuz hırsız misali üste çıkmaya çalışarak gizleyebileceğini sanmış olmalı. Ama gerçek ne kadar gizlenebilir ki! Davalar da şikâyetler de sonuçlandı. Engin Yiğitgil’in tüm şikâyetleri hakkında takipsizlik kararı verildi. Biten tazminat davalarının hepsinde birer birer haksız olduğu ortaya çıktı. Davaları kaybetmeye başlayınca, diğerlerini de kaybedeceğini anlamış olmalı ki bir kısım davalarını da kendisi takipsiz bırakarak düşürdü.
2007 yılındaki 44. Altın Portakal Film Festivali sırasında Engin Yiğitgil’in şiddet ve hakaretine maruz kaldım. O sırada ben, festivalin medya ilişkileri sorumluluğunu üstlenen Bir İletişim'in genel müdürü ve ortağı olarak, Engin Yiğitgil de TÜRSAK Vakfı Başkanı olarak Antalya’da, Festival’de bulunmaktaydık.
Bütün davalarını kaybetti
22 Ekim 2007 günü akşamı önce AKM fuayesinde başlattığı ve daha sonra da AKSAV idari bölüm koridorlarında devam ettirdiği hakaret, küfür ve şiddet gösterileri sonucunda yargıya başvurmuştum. Şikâyetim üzerine Antalya 4.Sulh Ceza Mahkemesi’nde açılan dava, 11 Ekim 2010 tarihinde bitti ve Engin Yiğitgil, hem hakaretten, hem de yaralamaya teşebbüsten ceza aldı. Şuçu birden çok kez işlediği ve birçok insanın önünde işlediği için cezası arttırıldı. Toplamda aldığı 13 ay 15 günlük hapis cezası 8.100.-TL’lik para cezasına çevrildi.
Gerçekler yatsıya kadar ya da dava bitinceye kadar gizlenebilirdi! Açtığı tüm davaları kaybetti..
Kazanınca “Hayvanları Koruma Derneğine bağışlayacağını” söyleyerek, RAHŞAN GÜLŞAN, ALİN TAŞCIYAN, AYŞE ÖZEK KARASU, ASLI ONAT, YASEMİN BAY ve RIDVAN AKAR gibi gazetecilerle, olayı protesto eden FİLMMOR, UÇAN SÜPÜRGE gibi kurumlar hakkında açtığı tazminat davalarının bir kısmını kaybetmeye başlayınca diğerlerini de kendisi düşürdü. Tüm şikâyetleri hakkında da takipsizlik kararı verildi. Böyle olacağını o da, ben de biliyorduk!
Gerçeği hiçbir güç değiştiremezdi zaten…Hukuk “haklıymışsın” dedi. Engin Yiğitgil cezasını aldı. Yiğitgiller ne yapacak? Cezayı da TÜRSAK’ın Altın Portakal’ın arkasına saklayabilecekler mi? Yoksa özür mü dileyecekler?
TÜRSAK ve Altın Portakal şiddete kalkan yapıldı
Ben neler yaşadığımı biliyordum. O gerçeği; yalan senaryolar, “Engin Yiğitgil’i iyi bilirdik, böyle bir şey yapmaz, odaya girdiğinizde ayağa kalkan, kapıları tutan, iskemlenizi çeken takımından centilmendir, klasik müzik dinler, köpek besler” kampanyaları, insanların bilebildikleri veya bilmedikleri değiştiremez, değiştiremezdi. Ancak, bir erkeğin bir kadına; Engin Yiğitgil’in bana gösterdiği şiddetten ibaret olan gerçek, “bir kurumun Başkanlık Makamına” çekiştirilmeye çalışıldı. TÜRSAK ve Altın Portakal'ın resmi web sitelerine bile konabilen (!) Senarist Sevinç Baloğlu’nun gerçeği bütünüyle tersinden yazdığı senaryo mektubu ile TÜRSAK ve Altın Portakal adı, logosu, yönetimi, şiddet suçuna kalkan yapıldı. Konuya duyarlılıklarını eserlerinden bildiğim, ama tanıdıkları Engin Yiğitgil’e kondurmakta güçlük çekmelerini anlayışla karşıladığım birçok sinemacıya ve diğer kamuoyuna TÜRSAK’ı, Altın Portakal'ı, Türk sinemasını yıpratmaya çalışıyormuşum gibi lanse edilip, bu kurumların arkasında şiddetin üstü örtülmeye çalışıldı. Beni bir kat daha yaralayan bu durumun, hukuk sistemi tarafından da “haklıymışsın” dendiği bir aşamaya gelmesi beni tabii ki mutlu etti. Haksızlığa uğrayan herkes gibi üçüncü kişi ve kurumlardan da “haklısın”ı duymak insanı rahatlatıyor.. Gene de buruk bir mutluluk bu…
Yaptıklarıyla tekrar şiddete maruz bırakanlar...
Adalet yerini buldu: Engin Yiğitgil 44. Altın Portakal sırasında işlediği suçun cezasını gene bir Altın Portakal gününde aldı.
(Ekim 2010'dan) Üç yıl önce, Altın Portakal Film Festivali sırasında yaşadığım şiddet için, 44. Altın Portakal Film Festivali bittikten sonra suç duyurusunda bulunmuştum. O yılın festivalinin temasında sinema ve barış vardı. Sonunda, 11 Ekim 2010 günü (ve herhalde hukuksalın yanında ilahi adalet de tecelli etti) gene bir Altın Portakal sırasında mahkeme bitti. Bu kez festivalin gündeminde sinema ve şiddet vardı. Ben gene “Altın Portakal”ın bitmesini bekledim!
Kültür Bakanımızın bu seneki (!) ifadesiyle (2010), şiddet olayına “insanca bakan”lar da çoktu çok şükür. (Nedense o yıl onun da aklına gelmemişti bu!)
O dönemde konuya içtenlikle ve dikkatle bakan (çok şükür onlar da çoktu!), hiç olmazsa “acaba mı” diyen, bana destek olup moral veren herkese teşekkürlerimi sunarken; yazdıkları, yaptıkları, söyledikleriyle beni tekrar tekrar şiddete maruz bırakanlardan da (bilmeden, düşünmeden yapanlardan da) sonsuza kadar özür beklemeye devam edeceğimi belirtmek isterim.