ALTAYLI HALA 'HİÇ PİŞMAN DEĞİLİM' DİYORSA...ONU ALLAH AFFETSİN!
Nagehan Alçı sorular yönelttiği Fatih Altaylı'nın bu soruları küfrederek yanıtlamayı tercih ettiğini belirterek polemiği yeni sorularla ateşledi.
Fatih Altaylı’ya yeni sorular
Geçen yazımda Fatih Altaylı’ya birtakım sorular sormuştum, biliyorsunuz. O yazıda Altaylı’nın ’vicdanlı ve adaletli’ bir tavır takınacağına inandığımı da belirtmiştim... Yanılmışım! Altaylı, vicdan ve adaletten bir zerre nasibini almamış bir dille korkunç bir cevap verdi!
- - -
Cevapta ’şerefsizler’den girdi, ’yavşaklar’dan çıktı. Benim sakin bir tonda sorduğum soruları küfrederek yanıtlamayı tercih etti. Son derece vandal ve barbar bir dil kullandı.
Üstüne üstlük o yazıyı ben tekil bir şahsiyet olarak yazdığım halde çoğul bir yanıt aldım. ’Bir kadını tek başına muhatap almam’ dercesine... Ne tuhaf bir ülke şu Türkiye! En büyük gazetelerden birinin yöneticisi ile en ataerkil köyün ağababasının kadına bakışı aynı! Onu insan yerine koymayan, arkasında muhakkak ’erkek’ arayan bir bakış... Valla ben cevap yerine gelen küfürleri ve muhataplık karmaşasını tek bir şeye bağlayabiliyorum: Altaylı’nın suçluluk psikolojisine!
- - -
Gelelim, yazıdaki savunmasına... Ahmet Kaya’nın söylediği sözle ilgili Altaylı okurlara ya yalan söylüyor ya da olayları yanlış hatırlıyor. Defalarca yazıldı, çizildi. Sizler de artık sıkıldınız belki ama belli ki Altaylı için doğruları tekrar etmek şart: Kaya ’Arabamı şerefsizlerin memleketinde bıraktım’ diye bir söz asla söylemedi. Dediği şuydu: ’Üç beş şerefsiz yüzünden arabamı memlekette bıraktım’.
- - -
Bu söz Hürriyet gazetesi tarafından maksatlı olarak çarpıtıldı ve o utanç verici ’Vay Şerefsiz’ manşeti atıldı. O manşeti atan Ertuğrul Özkök, haberin çarpıtılarak verildiğini itiraf etti ve özür diledi. Altaylı ise kendini aklamak için bu yalan haberi hala doğruymuş gibi okura sunabiliyor! Pes doğrusu!
- - -
Belli ki o uydurma haber üzerine yazdığı 20 Temmuz 1999 tarihli ’Ahmet Kaya yalancı haysiyetsizin biridir, parayı veren Ahmet’i alır’ satırlarından bir zerre vicdanı sızlamıyor. 16 Şubat 1999’da Kaya’nın ’Kürtçe şarkı söyleyeceğim’ dediği için linç edildiği günden sonra da ’Ahmet Kaya kültürsüz, ne dediğini bilmez, solcu olamayacak kadar cahil, sıradan, basit bir adamdır. Ahmet Kaya’ya desen ki,’Yahu Ahmet PKK ne demek?’ Aval aval bakar. Sorsan ’İdeoloji nedir?’ diye ’Yenir mi?’ yanıtını verir’ satırlarını yazarak linç korosuna katıldığı için de herhangi bir pişmanlık duymuyor...
- - -
Sadece Ahmet Kaya değil maalesef. Yıldıray Oğur ve Ahmet Kekeç’in yazdığı gibi daha çok vukuatı var Altaylı’nın! Bir kez de ben sayayım mı?
- - -
1998’de haklarını aramak için protesto gösterisi yapan başörtülü kadınlara ’fahişeler’ demesi. 18 Mart 2002’de Eren Keskin için ’Bu kadını ilk gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam namerdim’ sözü.
Genelkurmay’ın bazı uygulamalarını eleştiren Gülay Göktürk’e yönelik ’Hanımefendi o ordu sizin bacak aranızı da koruyor’ cümlesi...
- - -
Bütün bunların da hala arkasında duruyor mu? Hakları çiğnenen başörtülü kadınlardan, Eren Keskin’den, Gülay Göktürk’ten de mi özür dilemeyecek? Bu sözlerinden dolayı da mı vicdanı sızlamıyor? Her şey bir yana kendi gazetesinde çalışan o kadar kadın gazeteciden de mi utanmıyor? Bu kadar kadın düşmanı bir dili hangi hakla kullanabiliyor?
- - -
Tavsiyem, bu sorular üzerine yine küfretmeye başlamadan, sakince bir vicdan muhasebesi yapması. Hala ’Hiç pişman değilim’ diyorsa... Onu Allah affetsin!
Nagehan Alçı/Akşam
Geçen yazımda Fatih Altaylı’ya birtakım sorular sormuştum, biliyorsunuz. O yazıda Altaylı’nın ’vicdanlı ve adaletli’ bir tavır takınacağına inandığımı da belirtmiştim... Yanılmışım! Altaylı, vicdan ve adaletten bir zerre nasibini almamış bir dille korkunç bir cevap verdi!
- - -
Cevapta ’şerefsizler’den girdi, ’yavşaklar’dan çıktı. Benim sakin bir tonda sorduğum soruları küfrederek yanıtlamayı tercih etti. Son derece vandal ve barbar bir dil kullandı.
Üstüne üstlük o yazıyı ben tekil bir şahsiyet olarak yazdığım halde çoğul bir yanıt aldım. ’Bir kadını tek başına muhatap almam’ dercesine... Ne tuhaf bir ülke şu Türkiye! En büyük gazetelerden birinin yöneticisi ile en ataerkil köyün ağababasının kadına bakışı aynı! Onu insan yerine koymayan, arkasında muhakkak ’erkek’ arayan bir bakış... Valla ben cevap yerine gelen küfürleri ve muhataplık karmaşasını tek bir şeye bağlayabiliyorum: Altaylı’nın suçluluk psikolojisine!
- - -
Gelelim, yazıdaki savunmasına... Ahmet Kaya’nın söylediği sözle ilgili Altaylı okurlara ya yalan söylüyor ya da olayları yanlış hatırlıyor. Defalarca yazıldı, çizildi. Sizler de artık sıkıldınız belki ama belli ki Altaylı için doğruları tekrar etmek şart: Kaya ’Arabamı şerefsizlerin memleketinde bıraktım’ diye bir söz asla söylemedi. Dediği şuydu: ’Üç beş şerefsiz yüzünden arabamı memlekette bıraktım’.
- - -
Bu söz Hürriyet gazetesi tarafından maksatlı olarak çarpıtıldı ve o utanç verici ’Vay Şerefsiz’ manşeti atıldı. O manşeti atan Ertuğrul Özkök, haberin çarpıtılarak verildiğini itiraf etti ve özür diledi. Altaylı ise kendini aklamak için bu yalan haberi hala doğruymuş gibi okura sunabiliyor! Pes doğrusu!
- - -
Belli ki o uydurma haber üzerine yazdığı 20 Temmuz 1999 tarihli ’Ahmet Kaya yalancı haysiyetsizin biridir, parayı veren Ahmet’i alır’ satırlarından bir zerre vicdanı sızlamıyor. 16 Şubat 1999’da Kaya’nın ’Kürtçe şarkı söyleyeceğim’ dediği için linç edildiği günden sonra da ’Ahmet Kaya kültürsüz, ne dediğini bilmez, solcu olamayacak kadar cahil, sıradan, basit bir adamdır. Ahmet Kaya’ya desen ki,’Yahu Ahmet PKK ne demek?’ Aval aval bakar. Sorsan ’İdeoloji nedir?’ diye ’Yenir mi?’ yanıtını verir’ satırlarını yazarak linç korosuna katıldığı için de herhangi bir pişmanlık duymuyor...
- - -
Sadece Ahmet Kaya değil maalesef. Yıldıray Oğur ve Ahmet Kekeç’in yazdığı gibi daha çok vukuatı var Altaylı’nın! Bir kez de ben sayayım mı?
- - -
1998’de haklarını aramak için protesto gösterisi yapan başörtülü kadınlara ’fahişeler’ demesi. 18 Mart 2002’de Eren Keskin için ’Bu kadını ilk gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam namerdim’ sözü.
Genelkurmay’ın bazı uygulamalarını eleştiren Gülay Göktürk’e yönelik ’Hanımefendi o ordu sizin bacak aranızı da koruyor’ cümlesi...
- - -
Bütün bunların da hala arkasında duruyor mu? Hakları çiğnenen başörtülü kadınlardan, Eren Keskin’den, Gülay Göktürk’ten de mi özür dilemeyecek? Bu sözlerinden dolayı da mı vicdanı sızlamıyor? Her şey bir yana kendi gazetesinde çalışan o kadar kadın gazeteciden de mi utanmıyor? Bu kadar kadın düşmanı bir dili hangi hakla kullanabiliyor?
- - -
Tavsiyem, bu sorular üzerine yine küfretmeye başlamadan, sakince bir vicdan muhasebesi yapması. Hala ’Hiç pişman değilim’ diyorsa... Onu Allah affetsin!
Nagehan Alçı/Akşam