Altan kardeşler ve Ilıcak davasında “yargı reformu” başvurusu
TBMM tarafından kabul edilen ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayından sonra yürürlüğe girecek olan yargı reformu ile ilgili ilk başvuru, gazeteci-yazar Ahmet Altan, yazar ve akademisyen Prof. Dr. Mehmet Altan, gazeteci Nazlı Ilıcak’ın yargılandığı davada yapıldı.
Altan kardeşlerin avukatı Figen Albuga Çalıkuşu, pakette yer alan, Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen, “haber ve düşünce açıklamaları suç sayılmaz” ifadesi nedeniyle Ahmet Altan’ın tahliyesinin gerektiğini belirtti. Mahkemeye sunulan dilekçede, Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) “özel”, Türk Ceza Kanunu’nun “genel” nitelikte olduğu belirtilerek, mahkemenin, özel kanunda yapılan değişikliği esas alarak tahliye kararı vermesi gerektiği vurgulandı. Mehmet Altan ise Yargıtay’ın hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği kararından sonra yapılan ilk duruşmada, yetki belgesi ile duruşmaya TBMM adına giren ve AKP Beylikdüzü ilçe yöneticisi olduğu ortaya çıkan avukatla ilgili suç duyurusunda bulundu.
Yargı Reformu Strateji Belgesi doğrultusunda hazırlanan ve geçen hafta TBMM’de kabul edilen yargı paketi henüz yürürlüğe girmeden, içerdiği düzenlemelerin derhal uygulanması için başvuru yapıldı. Altan kardeşlerin avukatı Çalıkuşu, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda, diğer mahkemeler için de emsal teşkil edebilecek önemli bir noktaya işaret etti ve mahkemelerin paketi uygularken “özel kanunlardaki düzenlemelerin öncelikle geçerli sayılması” kuralını esas almaları gerektiğini belirtti.
ÇALIKUŞU, DİLEKÇESİNDE, ŞU İFADELERİ KULLANDI:
“Yargılama devam ederken “yargı reformu” kapsamında; Terörle Mücadele Kanunu'na yapılan eklemeyle, ‘haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağı’ hüküm altına alınmış ve yasalaşmıştır. Yargıtay 16. CD’nin verdiği kararda, müvekkilime atfedilen TCK 220/7 maddesinde düzenlenen suçun unsurlarının oluşmadığına dair ilk aşamadan bu yana yaptığımız savunmaları tekrar etmekteyiz. Buradaki önemli husus; Yargıtay 16. CD’nin müvekkil Ahmet Altan yönünden verdiği karar ve dayanak yaptığı gerekçeler, bu yasa değişikliğinin henüz bulunmadığı bir aşamadaki yasal düzenlemelere göre yapılmıştır. Ancak yeni yasalaşan ve TMK’ya eklenen değişiklik ile “eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları” da suç olmaktan tamamen çıkarılmıştır. Çünkü şiddet içermeyen, şiddeti övmeyen, nefret suçunu oluşturmayan düşünceler suç sayılmış, terörle ifade özgürlüğü arasındaki mesafe yok olmuştur. Bu eksiklik hem Anayasa Mahkemesi hem de AİHM tarafından defaten hüküm altına alınmıştır. Ahmet Altan’ın; silahlı terör örgütü ile bir irtibatının bulunmadığında bir beis yoktur. İlk aşamadaki iddianameden, son aşamada verilen Yargıtay 16. CD kararına kadar geçen safahatta bu durum kesinleşmiştir. Ahmet Altan’ın ‘3 adet makale ve televizyon konuşmasında’ açıkladığı düşüncesine, sadece düşüncesine subjektif yorum katmak suretiyle ‘suçlama’ yapılmaktadır. Şimdi ise Türkiye’de görülen davalar üzerine, zorunlu olarak beliren ihtiyaç ile yeni yasalaşan Terörle Mücadele Kanuna göre; ‘Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.’
‘TCK’DEN ÖNCE GELİR”
Terörle Mücadele Kanunu özel kanundur, TCK’den önce gelir. Ahmet Altan’ın TCK 220/7 maddesi delaletiyle TCK 314.maddesine göre cezalandırılması istenmektedir. Terörle Mücadele Kanunu kapsamına göre, TCK 314. Maddesi terör suçudur. Bu tanımı yapan Terörle Mücadele Kanunudur. Terörle Mücadele Kanunu, Türk Ceza Kanunu’na göre “terör” konusunda özel düzenleme getiren bir kanundur. Kanunlar hiyerarşisinde özel kanun, genel kanundan önce gelir. Özünde dosya kapsamına göre, ilk aşamadan bu yana suça konu bir eylemi bulunmayan müvekkil Ahmet Altan’ın, değişen bu özel yasadaki düzenlemeye göre de suça konu bir eyleminin olmadığı kesinlik kazanmıştır. ‘Eleştiri amacıyla düşünce açıklamaktan’, 37 ayı aşan süredir devam eden tutuk haline, bir hak kaybına uğratmamak üzere derhal son verilmeli ve bihakkın tahliyesi sağlanmalıdır. Aksi hal yargı reformu üzerine yasalaşmayı gerçekleştiren ‘Yasamanın iradesi’, yasa değişikliğinin gerekçesi ve amacı ile çelişmek demektir. Tüm bu yasal emirlere rağmen düşünceyi bir suça kelepçeleme çabası, özgür ve demokratik bir ülke olma gereği ile uyuşmayacağı gibi mevcut yasal yapının da dışında bir tasarruf olacaktır.”
MEHMET ALTAN’DAN SUÇ DUYURUSU
Aynı davada çarpıcı bir gelişme de yaşandı. Mehmet Altan, yargılandığı davada TBMM’yi temsil eden AKP ilçe yöneticisi için suç duyurusunda bulundu.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Mehmet Altan hakkında beraate hükmetmişti. Yargıtay 16. Ceza Dairesi bu kararı verirken hem dosya kapsamı üzerinden yaptığı incelemeye göre görüş bildirmiş hem de Mehmet Altan hakkında verilen Anayasa Mahkemesi Genel Kurul Kararı ile Anayasa hükümleri gereği herkesin, ilk derece mahkemesinin ve dairenin de bağlı olduğunu karar altına almıştı. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yapılan yargılamanın ilk duruşmasına TBMM vekili olarak katılan AKP ilçe yöneticisi avukat beyanı sorulduğunda Mehmet Altan’da dahil tüm sanıklar için mahkemenin ‘ağırlaştırılmış müebbet’ kararında direnmesini istemişti. Mehmet Altan, avukat hakkında ‘TC Anayasası 153. Madde emrine aykırı olarak, Anayasa ve yasaları takip etmek ve uygulamakla yükümlü olduğu halde kendisini TC Anayasası ve Anayasa Mahkemesi kararı ile bağlı görmediği’ ve ‘TC Anayasası 153.maddesine aykırı hareket edilmesini talep etmekle görevi kötüye kullanma suçunu işlediği’ için İstanbul Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Altan, başvuruyu İstanbul Barosu’na bildirdi.
AKP Beylikdüzü İlçe Teşkilatı'nda yönetici olan Ali Büyüközdemir, duruşmada TBMM’yi temsil etmesi konusunda T24'e, "Duruşmaya bir meslektaşımın yetki belgesi ile katıldım. Yetki belgesi ile duruşmaya katılan avukat, asıl avukatla aynı haklara sahiptir. Bunda anormal bir durum yok. TBMM'nin avukatı değilim. Yetki belgesi ile duruşmaya katıldığım, tutanakta da yer almaktadır" demişti.