ALÇAKÇA BİR REKLAM...YALAN "MÜJDE" VE YILMAZ ÖZDİL'DEN SORUMLU GAZETECİLİK YAZISI...
Sabah yazarı Yılmaz Özdil,daha fazla ilgi çeksin,daha fazla okunsun diye sayfalara konan bazı haberlerin kimlere ne umutlar verdiğini yazdı.Sorumlu gazeteci olmanın neleri gerektirdiğini yazan Özdil'in yıllar öncesinden köşesine taşıdığı olay neydi?
CÜZDAN...
Çok sevdiğim bir insandı.
Güleryüzlü, babacan...
İşadamıydı. Hayli zengin.
Para derdi yoktu.
Ölene kadar cüzdanında küçücük bir kağıt parçası taşıdı.
Gazeteden kesmişti.
Bir kupür.
Tek kelimelik başlığı olan... Abartmıyorum, toplam dokuz satırdan oluşan, tek sütun bir haberin kupürü.
Kesmiş, cüzdanına koymuştu.
Yeni geliştirilen bir kanser ilacından söz ediyordu haber...
Başlığı, "müjde"ydi.
O sevdiğim insanın yakalandığı kanser türünün çok yakında tarih olacağını... Bu mucize ilacın en geç altı ay içinde piyasaya çıkacağını müjdeliyordu.
Cüzdanında taşıdı.
Umutla bekledi, o ilacın piyasaya çıkmasını.
Bekledi, bekledi, bekledi...
Altı ay geçti.
Yok.
Bir altı ay daha geçti.
Verdi son nefesini.
O gün de gazeteciydim.
"Gazeteci olduğumu sanıyordum" demek, daha doğru aslında.
Çünkü ancak o gün, biraz daha ilgi çeksin, biraz daha fazla okunsun diye sayfalara koyduğumuz sağlık haberlerinin nerelere gittiğini, kimlere ne umutlar verdiğini, hangi yürekleri nasıl duygusal fırtınalara sürüklediğini, ancak o gün farkettim.
Okulunda okumuştum bu işin güya.
Ustaların yanında çalışmıştım.
Ama "hayat"ın en büyük öğretmen olduğunu, ancak yaşarken öğrenilebileceğini, edebi bir laf sanıyordum o güne kadar...
Gitti o sevdiğim insan...
Ben peşini bırakmadım.
İsterseniz kan davası deyin...
Takip ettim.
Yıllar geçti, yıllar...
O ilaç, hâlâ çıkmadı piyasaya.
Çünkü belli ki, -dava ederlerse kaybedeceğim kesin olduğu için ismini vermek istemediğim-ilaç firmasının reklamından başka bir şey değildi.
Alçakça bir reklam.
Çıkmadı piyasaya.
Ve dün gazeteleri okuyorum...
Kemoterapi gören hastaların kullandığı ilacı, artık vermeyecekmiş devlet.
Tasarruf için başka çare kalmamış.
Bazı ilaç firmalarının, "doktor, eczacı, bürokrat" kılığındaki bazı haydutlarla birlikte devleti soymasına karşı, böyle bir çözüm bulunmuş...
Cüzdanı dolu olan, alacakmış.
Cüzdanı boş olan, alamayacakmış.
Siz ne düşünüyorsunuz, bilmem...
Ben hiç yadırgamadım bu kararı.
Çünkü biliyorum ki, bu kararı verenler, "hayat"ı "para" sanıyor.
Ve, insanların "cüzdan"larında sadece "para" var zannediyorlar...
O cüzdanlarda, paradan başka nelerin taşındığını bilmiyorlar.
Hiç yadırgamadım.