AL GÜLÜM VER GÜLÜMLERİ UNUTMADIK! BİZE MASAL ANLATMASINLAR!

Bundan 10 sene önce ne olmuştu, hatırlıyor musunuz?

Takunyalı Führer

Elimde Ergun Poyraz’ın kaleme aldığı “Takunyalı Führer” kitabı var.
Kitap 10 Haziran 2010 tarihinde kaleme alınmış.

Yazıldığı yer, Silivri Cezaevi.

Yani Başbakana hakaret amacıyla kaleme alınmış ve bu uğurda hiçbir sınır tanımamış bir kitap cezaevinde kaleme alınmış, sonra serbestçe dışarı çıkarılıp basılmış.

Kapaktaki bilgiye göre de 30 binlik üçüncü baskıyı yapmış.

Ne var bunda, diyebilirsiniz...

Demokrasiler böyle işler.

Ancak bu örnek Türkiye’nin bir korku cumhuriyeti olmadığının açık bir örneği.

Kimilerinin iddia ettiği gibi bu ülke bir korku cumuhuriyeti olsaydı, böyle bir kitap hiçbir zaman raf yüzü göremezdi.

Elbette bu önermenin tersi, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü konusunda hiçbir sıkıntı yok, herşey güllük gülistanlık demek değil.

Bu ülkede iktidar-medya ilişkilerinin çok sıkıntılı olduğu bir gerçek.

Fakat bu noktaya gelinme sürecinde Başbakan Erdoğan’ın eleştiri kabul etmeyen katı tavrı kadar, medya sahip ve yöneticilerinin tutumlarının da olduğu bir başka gerçek.

Bakın son günlerde büyük il ve bölgelerin elektrik dağıtım ihaleleri yapılıyor.

Mehmet Emin Karamehmet ve Kazancı ortaklığı tam 6 milyar dolar teklif ederek Türkiye’nin en önemli 3 bölgesinin elektrik dağıtım ihalesini kazandı.

Bundan 10 sene önce ne olmuştu, hatırlıyor musunuz?

Dönem 28 Şubat dönemiydi.

Aynı bölgelerin elektrik dağıtımının özelleşmesi sözkonusuydu ve ihale falan gündeme gelmemişti.

Çünkü dönemin iktidarı, koltuğunu medya desteğine borçluydu, borcunu da ihaleleri medya kuruluşları arasında kardeş payı yaparak ödemek istedi.

Bugün 3 milyar lira değer biçilen İstanbul bölgesi Doğan’ın payına düştü.

Sabah’tan Türkiye’ye kadar tüm gruplar büyüklüğüne göre bir bölgeyi kaptı.

“Al gülüm, ver gülüm” ilişkisinin tipik örneği.

Bugün medya-ilişkileri konusunda esip gürleyen Devlet Bahçeli de, 3’lü koalisyon döneminde büyük medya patronunu mutlu edip koalisyonu ayakta tutmak uğruna sabahlara kadar Meclis’te oturup RTÜK Yasası’nın geçmesini sağlamıştı.

Aradaki en önemli fark o dönem medyanın, şimdi siyasetin güçlü olması.

Onun için kendi korku imparatorluklarının hesabını vermeyenlerin bugün demokrasi havarisi kesilme ayaklarını biz yemeyiz.

Bu masalları başkalarına anlatsınlar...

Ergun Babahan/Star