Akşam yazarından Gülen'e: Özür dile vazgeçeyim!

Akşam yazarı, Fethullah Gülen'i özür dilemeye çağırdı.

Daha önce Fethullah Gülen'in suç duyurusunda bulunduğu ve hakkında takipsizlik kararı verilen Akşam yazarı Emin Pazarcı, Gülen' dava ile karşılık verdi.

Fethullah Gülen'e 'iftira' suçundan dava açan Emin Pazarcı, Akşam'daki köşesinde Gülen özür dilerse davadan vazgeçeceğini duyurdu. Pazarcı, Gülen'e "'Türkiye'ye gel, mahkemede hesaplaşalım' diyorum.

Bu da en tabii hakkım. Gelmek istemiyor mu, gelmeyecek mi, özür dilesin ona da razıyım. Söz, hakkındaki bu 'iftira' davasını geri çekeceğim" sözleriyle seslendi.

İşte, Pazarcı'nın bugünkü köşe yazısı:

Gülen, özür dile vazgeçeyim


Niye özür bekliyorum, biliyor musunuz? Bana iftira attığı iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca iddianame hazırlandı. Fethullah Gülen hakkında “iftira” suçundan dava açıldı.

İddianame, Ankara 22. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Fethullah Gülen, “müşteki” olduğum bu davada “sanık” sıfatıyla yargılanacak.
Bu işin hukuki yönü…
Bir de İslami tarafı var ki, Fethullah Gülen’in kendi ifadesiyle o çok daha ağır. Her gün, her fırsatta tekrarlayıp duruyor. Kur’an-ı Kerim’de aynen şöyle ifade ediliyor:
“Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allah’ın ayetlerine inanmayanlardır.” (Nahl 105)
Peygamberimiz de şunu söylüyor:
“Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar Allah-u Teala onu cehenneme sokar.”
İşte ben de Gülen’i bu yükten kurtarmak için bizzat özür dilemesini ve helallik istemesini bekliyorum.
* * *
Gülen hakkında açılan davanın gerekçesine gelince…
Paralel Örgütle ilgili bir yazı yazdım. İçinde Fethullah Gülen’in adı bile yoktu. Ama O, avukatı Nurullah Albayrak vasıtasıyla hakkımda suç duyurusunda bulundu ve takipsizlik kararı verildi. Yeni bir yazı yazdım, yine aynı yolu izledi, yine takipsizlik kararı verildi. Israrlı bir şekilde Paralel Yapı ile ilgili ne yazarsam yazayım hakkımdaki “hakaret ve iftira” isnatları devam etti. Hem de bizzat Fethullah Gülen tarafından.
Oysa, Türk Ceza Kanunu’nun “iftira” suçunu düzenleyen 267. maddesi aynen şöyle:
“Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”
Ben de kanuni hakkımı kullanarak kendisi hakkında suç duyurusunda bulundum.
Aslında, Fethullah Gülen ne yaptıysa ben de onu yaptım. O da daha önce hakkında verilen bir takipsizlik kararı sonucu, kendisiyle ilgili soruşturma yapılmasına yol açan Av. Tarcan Ülük hakkında “iftira”dan suç duyurusunda bulunmuştu.
O nasıl hakkını aramışsa, ben de aradım! Şimdi mahkemede hesaplaşacağız.
* * *
Daha doğrusu belki de hesaplaşamayacağız!..
Çünkü, kendisi Pensilvanya’da ve Türkiye’ye gelmeyeceğini söylüyor. Bu da açılan dava açısından ciddi bir sıkıntı!
Oysa avukatlarının yaptığı açıklamalara bakılırsa, kendisinin açtığı binin üzerinde hukuk davası ve yüzlerce suç duyurusu var. Onlarla ilgili işlemler tıkır tıkır yürüyor. Bir Türk vatandaşı olarak, hukuki haklarını sonuna kadar kullanıyor.
Kendisinin Pensilvanya’da olması, ben ve benim gibi insanların önünde büyük engel. Şartlar adil değil.
Ama lafa gelindiğinde mangalda kül bırakılmıyor!
* * *
Bir yola girdiğimize göre, doğal olarak peşini bırakmayacağız ve adaletin vereceği kararı bekleyeceğiz.
Ben farklı bir noktaya dikkati çekmek istiyorum…
“Masum insanları karalamaya çalışanlar” için Fethullah Gülen ne diyordu:
“Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, vesaire vesaire…”
Ben demiyorum, hayatımda bu kelimeleri kullanmadım, kullanmayacağım da!
Ama hakkımı da kendisine bırakmak istemiyorum. Sadece, “Türkiye’ye gel, mahkemede hesaplaşalım” diyorum. Bu da en tabii hakkım.
Gelmek istemiyor mu, gelmeyecek mi, özür dilesin ona da razıyım. Söz, hakkındaki bu “iftira” davasını geri çekeceğim.
Ve bu noktada Gülen’e kendi söylediği sözleri hatırlatmak istiyorum:
“İnsan, elinde fırsat varken kul hakkı gibi ağırlıklardan kurtulmanın yollarını araştırmalı; ölüme her an hazırlıklı olmalıdır.”
Sözün kısası, isterse kendisini rahatlatmaya hazırım!