AKŞAM GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ SERDAR TURGUT'UN İSYANI!.. TURGUT GAZETESİNİN EN ÇOK NEYİNDEN ŞİKAYETÇİ?...

Mektuplarınızı cevaplamayı sürdüren amcanız bugün İstanbul´un Kurtuluş Günü denilen şey nedeniyle hayli gergin ve huysuz. Sizi önceden uyarayım istedim.


Kurtuluş Günü vesilesiyle huysuz amcanız

Mektuplarınızı cevaplamayı sürdüren amcanız bugün İstanbul´un Kurtuluş Günü denilen şey nedeniyle hayli gergin ve huysuz. Sizi önceden uyarayım istedim.

Rumuz: Yaşa

Soru: Amcacığım; İstanbul´un Kurtuluş Günü´nü kutladın mı?

Cevap: Ne kurtuluşu be! Ne kurtuluşundan bahsediyorsun ahmak insan. Kaç gündür kurtuluş dediler dediler, ben de İstanbul´un Fethi´nden bahsediyorlar zannettim.

Sonra caddeden tank içinde geçenleri gördüm. O ilk kurtuluşta tank olamayacağına göre ikinci kurtuluştan bahsediyorlarmış.

Evet: Ben İstanbul´un fethedilme gününü bilmiyorum var mı diyeceğiniz? Ne yani hayatımı fetih gününü hatırlayan bir şekilde geçirmem mi gerekiyor? Ne yapacağım; arada bir fetih tarihini kendi kendime hatırlatıp buna hazırlık mı yapmam gerekiyor yani.

Ben bu fetih gününü genelde şöyle öğrenirim:

Örneğin; Gümüşsuyu´ndan Taksim´e doğru yürüyüşe çıkarım... Amacım bir kafede oturup kafa dinlemektir.

Sessiz sedasız yürürken karşıma birden abuk biçimde Mehter Takımı çıkar ya da kılıç kalkanlı adamlar bana doğru taarruz ederler. Onların arkasında ise yol ortasında maket bir gemiyi çeken absürd görünümlü adamlar görülür.

Ben ancak o anda İstanbul´un Fetih Günü´nü hatırlarım.

Kurtuluş Günü´ne gelince... Neredeyse tüm kâinatın içinde yaşayanlar tarafından bizzat bilinçli bir şekilde mahvedildiğini düşündüğü bir şehrin kurtuluşundan bahsetmek bir hakarettir bence. Bu olsa olsa İstanbul´un ikinci mahvoluşudur. Birinci mahvoluş Fetih Günü olmuştur.

Bunu neden söylediğimi anlamak için Topkapı Sarayı´nı bir gezmeniz gerekir.

Gezerseniz göreceksiniz ki; Fransızların dışkılarını evlerinin penceresinden dökmek zorunda kaldıkları bir dönemde, yolda yürüyen Fransızların kafasından aşağıya bok dökülmesi rutin bir olay olduğundan ve Fransızlar sadece kokuyu azaltmak için parfümü icat etmek zorunda kaldıkları yıllarda Bizanslılar hayli komplike kanalizasyon sistemi oluşturmuşlardı.

Bizanslı yaptı, Osmanlı yönetimi ise halktan kopuk olduğu için bu sistemi doğru kullandı.

Halk işin içine karıştığı zaman boku çıkıyor. Bunu görmek için bugün de Topkapı Sarayı´na gitmelisiniz. Geçmişin harikalarını gezdikten sonra çıkışta tuvaletiniz gelirse yandınız demektir. Çünkü kamuya açık tuvaletin her yerini resmen bok götürmektedir.

Bir tuvaletin bok götürmekte olduğunu söylemek belki oksimorondur ama ne yapayım; oksimoron moksimoron bunu düşünecek halim yok. Sadece bu nedenle ben İstanbul´un kurtulmuş olduğuna inanmıyorum. Kurtulduysa bile bu sözde kurtuluş şehre hiç yaramamıştır.

Rumuz: Tank

Soru: Törenler hakkında ne diyorsun amca?

Cevap: Şu an dünya çapında bir anket yapsanız ve çok sayıda insana `Bu dünyada bir gazete merkezi oluşturmak için dünyada en anlamsız yer neresidir?´ diye sorsanız muhakkak büyük çoğunluk `Topkapı´ diyecektir, buna eminim.

Bizim gazetenin yeri çok ilginçtir. Bir tuhaflık var buranın coğrafyasında. 100 metre ileride görülen yere gitmek için 10-15 kilometre yol katetmek gibi rutin bir zorunluluğunuz var.

Haberci arkadaşlar olay yerine gitmek için acele çıktıklarında çoğu zaman binanın önünde kayboluyorlar. Çünkü yolları, anlamsız oldukları için çözebilmek mümkün değil. Tabii gusto eksikliği de maksimum yörede. Yolunuzu bulsanız hayat kolaylaşabiliyor ama bu sefer de etr