AKP'LİLER ÇILDIRACAK! ADALETLE KANDIRMA PARTİSİ!
Milliyet yazarı Can Dündar, "Hasılı dün kendilerine yapılmasından şikayet ettikleri ne varsa bugün rakiplerine yapmaktalar" dedi.
Hasılı dün kendilerine yapılmasından şikayet ettikleri ne varsa bugün rakiplerine yapmaktalar.
Muhalefetteyken “Adalet istiyoruz” diye diye karşı çıktıkları her konuda çifte standart uygulamaktalar. “Adaletle Kandırma Partisi...” diyen Dündar bu yazısıyla AKP’lileri çok kızdıracağa benziyor.
İşte Milliyet gazetesi yazarı Can Dündar’ın o yazısı..
Merve Kavakçı’nın evi basıldığında kıyamet koparmışlardı
Başbakan’ın “Buyursun dağa gitsin” uyarısının ardından polisin Leyla Zana’nın evini basması zorbalıktır.
12 yıl önce de DGM savcısı, Fazilet Partisi Milletvekili Merve Kavakçı’nın evini basmaya kalkışmıştı.
O zaman da, merkez medyadan alkış sesleri yükselirken şiddetle karşı çıkmış, “Geceyarısı eşkıya kovalar gibi kapıya dayanıp zorbaca haneye girmeye kalkışan savcıyı” eleştiren bir yazı yazmıştım.
Faziletçiler henüz mağdur cephedeydiler. Hemen Kavakçı’nın evine koşmuş, savcının, dokunulmazlığı olan bir milletvekilinin evini basarak bizi dünyaya rezil ettiğini söylemişlerdi.
Parti yöneticisi Bülent Arınç “Bu, partimiz aleyhine tertiplenmiş bir komplodur” demiş, Meclis Başkanı’ndan özür dilemesini istemişti.
Arınç bugün Başbakan Yardımcısı...
BDP, Meclis’ten özür bekleyen tarafta...
AKP ise, dokunulmazlığı olan Leyla Zana’nın evinin basılmasını -kınamak şöyle dursun- emreden pozisyonda...
* * *
Aslında bir milletvekilinin evinin basılmasına karşı değiller.
Karşı oldukları, kendi evlerinin basılması...
Aslında parti kapatmaya da karşı değiller.
Karşı oldukları, kendi partilerinin kapatılması...
Yargıyı artık kendi partilerini kapatamayacak şekle sokar sokmaz, BDP’nin kapatılması için polise, yargıya yol gösteren demeçler vermeye koyuldular.
Onlar da mesajı aldı ve ev baskınlarına, tutuklamalara başladı.
* * *
Aslında tutuklu yargılamaya, tutukluluk sürelerinin uzunluğuna karşı değiller; kendileri tutuklu olmadığı sürece...
Aslında DGM’lere de karşı değillerdi; DGM’leri kontrol edememekten dertliydiler. Nitekim DGM’ler kapatılıp yerine hükümet kontrolünde özel yetkili sivil DGM’ler kurdular.
Yargı bağımsızlığından da yana değillerdi; yargının kendilerinden bağımsız olmasından rahatsızlardı.
Yargı teslim oldu; mesele halloldu.
* * *
Aslında askerin siyasete müdahalesine karşı değiller; askerin kendileri aleyhine siyasete müdahalesine karşılar.
Öyle olsa Genelkurmay Başkanı “Kürtçe eğitim olmaz” dediğinde, “Paşam, siz bu işlere girmeyin” derlerdi.
Demediler.
Aslında Kürt sorunda askeri çözüme karşı değiller.
Karşı oldukları, savaşırken askerin güç kazanmasıydı.
Genelkurmay’ı ekarte eder etmez, Kürt çözümünde baskı yöntemlerine geri döndüler.
Dersim’den dolayı özür dilerken dertleri, Kılıçdaroğlu’nu köşeye sıkıştırmaktı.
Gerçekten Dersim’in acısını çekiyor olsalar, Uludere katliamından sonra bölgeye gidip halktan özür dilerlerdi.
Tersine, Genelkurmay’ı tebrik ettiler.
* * *
Kendi okudukları şiirin yargılanmasına karşılar, ama piyasaya çıkmamış bir kitabın suç unsuru sayılmasına itirazları yok.
Basında tekelleşmeden değil, tekelin kendileri tarafından kurulmamış olmasından şikayetçiler.
Nitekim o tekeli kırıp kendi tekellerini kurmaya başlayınca rahatladılar; o konu kapandı.
* * *
Hasılı dün kendilerine yapılmasından şikayet ettikleri ne varsa bugün rakiplerine yapmaktalar.
Muhalefetteyken “Adalet istiyoruz” diye diye karşı çıktıkları her konuda çifte standart uygulamaktalar.
“Adaletle Kandırma Partisi...”
Muhalefetteyken “Adalet istiyoruz” diye diye karşı çıktıkları her konuda çifte standart uygulamaktalar. “Adaletle Kandırma Partisi...” diyen Dündar bu yazısıyla AKP’lileri çok kızdıracağa benziyor.
İşte Milliyet gazetesi yazarı Can Dündar’ın o yazısı..
Merve Kavakçı’nın evi basıldığında kıyamet koparmışlardı
Başbakan’ın “Buyursun dağa gitsin” uyarısının ardından polisin Leyla Zana’nın evini basması zorbalıktır.
12 yıl önce de DGM savcısı, Fazilet Partisi Milletvekili Merve Kavakçı’nın evini basmaya kalkışmıştı.
O zaman da, merkez medyadan alkış sesleri yükselirken şiddetle karşı çıkmış, “Geceyarısı eşkıya kovalar gibi kapıya dayanıp zorbaca haneye girmeye kalkışan savcıyı” eleştiren bir yazı yazmıştım.
Faziletçiler henüz mağdur cephedeydiler. Hemen Kavakçı’nın evine koşmuş, savcının, dokunulmazlığı olan bir milletvekilinin evini basarak bizi dünyaya rezil ettiğini söylemişlerdi.
Parti yöneticisi Bülent Arınç “Bu, partimiz aleyhine tertiplenmiş bir komplodur” demiş, Meclis Başkanı’ndan özür dilemesini istemişti.
Arınç bugün Başbakan Yardımcısı...
BDP, Meclis’ten özür bekleyen tarafta...
AKP ise, dokunulmazlığı olan Leyla Zana’nın evinin basılmasını -kınamak şöyle dursun- emreden pozisyonda...
* * *
Aslında bir milletvekilinin evinin basılmasına karşı değiller.
Karşı oldukları, kendi evlerinin basılması...
Aslında parti kapatmaya da karşı değiller.
Karşı oldukları, kendi partilerinin kapatılması...
Yargıyı artık kendi partilerini kapatamayacak şekle sokar sokmaz, BDP’nin kapatılması için polise, yargıya yol gösteren demeçler vermeye koyuldular.
Onlar da mesajı aldı ve ev baskınlarına, tutuklamalara başladı.
* * *
Aslında tutuklu yargılamaya, tutukluluk sürelerinin uzunluğuna karşı değiller; kendileri tutuklu olmadığı sürece...
Aslında DGM’lere de karşı değillerdi; DGM’leri kontrol edememekten dertliydiler. Nitekim DGM’ler kapatılıp yerine hükümet kontrolünde özel yetkili sivil DGM’ler kurdular.
Yargı bağımsızlığından da yana değillerdi; yargının kendilerinden bağımsız olmasından rahatsızlardı.
Yargı teslim oldu; mesele halloldu.
* * *
Aslında askerin siyasete müdahalesine karşı değiller; askerin kendileri aleyhine siyasete müdahalesine karşılar.
Öyle olsa Genelkurmay Başkanı “Kürtçe eğitim olmaz” dediğinde, “Paşam, siz bu işlere girmeyin” derlerdi.
Demediler.
Aslında Kürt sorunda askeri çözüme karşı değiller.
Karşı oldukları, savaşırken askerin güç kazanmasıydı.
Genelkurmay’ı ekarte eder etmez, Kürt çözümünde baskı yöntemlerine geri döndüler.
Dersim’den dolayı özür dilerken dertleri, Kılıçdaroğlu’nu köşeye sıkıştırmaktı.
Gerçekten Dersim’in acısını çekiyor olsalar, Uludere katliamından sonra bölgeye gidip halktan özür dilerlerdi.
Tersine, Genelkurmay’ı tebrik ettiler.
* * *
Kendi okudukları şiirin yargılanmasına karşılar, ama piyasaya çıkmamış bir kitabın suç unsuru sayılmasına itirazları yok.
Basında tekelleşmeden değil, tekelin kendileri tarafından kurulmamış olmasından şikayetçiler.
Nitekim o tekeli kırıp kendi tekellerini kurmaya başlayınca rahatladılar; o konu kapandı.
* * *
Hasılı dün kendilerine yapılmasından şikayet ettikleri ne varsa bugün rakiplerine yapmaktalar.
Muhalefetteyken “Adalet istiyoruz” diye diye karşı çıktıkları her konuda çifte standart uygulamaktalar.
“Adaletle Kandırma Partisi...”