Akit yazarından skandal Pınar Gültekin yazısı! Cinayeti laiklik ve CHP'ye bağladı
Pınar Gültekin cinayetinde yerel mahkemenin kararı sonrası Akit gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu bugünkü yazısında cinayeti laiklik ve CHP'ye bağladı
Pınar Gültekin cinayetiyle ilgili davada verilen ceza tartışılmaya devam ederken, Akit gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu cinayeti laiklik ve CHP ile irtibatlandırdı.
Akit gazetesi yazarının skandal yazısı şöyle:
Tam dört dörtlük laikçi mahallenin olayı..
Katil bir bar işleticisi. Alkollü içecek bulunan bir kafe sahibi. Katilin ailesi de kendisi de CHP’li. Hatta katilin annesi, CHP’nin Muğla il teşkilatında görevli..
Kızlı-erkekli evler konusunda, katilin de, maktulün de düşüncesi “özgür olunması gerektiği” yönünde.. “Sınırların, yasakların insanları boğduğu” yönünde..
Ve aktüel bir tartışma bağlamında da bakalım..
Vahşi cinayetin işlendiği tarih, 16 Temmuz 2020.
“Tarihin ne önemi var” derseniz..
Meral Akşener’den başlayın, Kemal Kılıçdaroğlu’na kadar, geçtiğimiz hafta Danıştay binasında şov yapan kadın derneklerine, baroların avukatlarının iddialarının aksine..
İstanbul Sözleşmesi kaldırıldıktan sonraki bir tarihte değil, sözleşme yürürlükte olduğu bir tarihte cinayetin işlenmiş olması açısından tarihin önemi büyük..
Belirttiğimiz üzere, CHP’li aileden gelen, seküler hayat tarzını tercih etmiş olan, alkollü içecek satışı ile meşgul bir işletmenin sahibi Cemal Metin Avcı, Medeni Kanuna göre resmi nikahı var iken, zinanın serbest bırakılmasından da istifade ederek, eşi dışında bir üniversiteli genç kız ile doğru olmayan bir ilişki içinde..
O ilişki içinde, ne oldu, ne olmadı bilemeyiz.
Ama sonuç şu:
O bar sahibi; gözü dönmüş erkek, üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’i öldürüyor..
Cesedi yakarak ortadan kaldırıp, cezadan da kurtulmayı düşlüyor..
Erkek egemen bir devlet yönetimini hayata geçirdiği iddia edilen AK Parti iktidarında, katil erkek tespit ediliyor, suçunu itiraf ediyor, “ama” ile başlayan mazeretler üreterek, cezasını azaltmaya çalışıyor.
Cesedi yakarak ortadan kaldırıp, cezadan da kurtulmayı düşlüyor..
Kendisine de, bu konuda, baroya kayıtlı bir avukat, yardımcı oluyor..
Yanlış okumuyorsunuz..
Vahşi cinayeti işleyen katile, bugün resmi olarak bir baroda üyeliği olan, bir avukat yardımcı olup, cezasını en aza indirmek için, hukuk bilgi ve becerisini para karşılığında kendisinin emrine veriyor..
Ve sonuç!
Dün mahkeme kararını açıklıyor:
“Katil Cemal Metin Avcı’nın, üniversiteli Pınar Gültekin’i boğduktan sonra varile koyup yakması sebebi ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasına, cinayette haksız tahrik bulunduğundan cezanın 23 yıl hapis cezasına indirilmesine..”
Davada yargılanan, katilin anne-babası, kardeşi için de..
Beraat kararı veriliyor..
Ceza az mı?
Az.
Haksız tahrik sebebi ile cezanın 23 yıla indirilmesi, onun da yatarının 20 yılın da altına ineceği gerçeği karşısında, verilen ceza komik mi?
Komik..
Peki bunun sorumlusu kim?
Direkt söyleyeyim..
Katilin bizzat kendisinin bu ülkeye dayattığı felsefedir..
“İdam insanlık dışı bir cezadır” söylemidir..
Eşcinsellere “Bu bir tercihdir, bir haktır” diyerek destek veren, İstanbul Sözleşmesi’ni ölümüne savunan, cinayet suçuna idam cezası verilmemesini isteyen zihniyettir..
Bakın İstanbul Sözleşmesi tekrar yürürlüğe girsin diyen Danıştay’daki iptal davasının davacılarına..
Derneklerinden, barolarına kadar.
Partilerine kadar..
Hepsi, “Ölüm cezası insan hakkının ihlalidir” diyorlar..
Bunu dediğiniz an..
Katile, ölüm cezası verilemeyeceğini söylediğiniz an..
Zaten cezanın 20 yılın altına kadar inecek serüvenini de başlatmış oluyorsunuz.
Bir de “seküler bir hukuk sitemi” önerdiğiniz için, ahiret inancınız da olmadığı için..
Dünyada işiniz iş..
Öldürüyorsunuz..
Hem de öldürme fiilini vahşi bir şekilde gerçekleştiriyorsunuz..
Ama, alacağınız en ağır ceza, ölüm değil, hapis cezası..
Hapis cezası olunca da, “bir şekilde kurtuluruz” ümidi..
Şimdi söyler misiniz..
Olayın “kızlı-erkekli evler” yönünden başlayın.
Vahşi şekilde bile bir insan öldürülmüş ise, bunun dahi cezasının idam olmamasını savunan sol felsefeden devam edin..
Zinanın suç olmaktan çıkarılmasını öneren CHP zihniyetinin söylemini aklınızda tutup..
“Zina lanetlenmiştir” diye hutbe veren Diyanet İşleri Başkanı’na “ortaçağ kafası” diyen Ankara Baro başkanı ve benzer hakaretleri tekrarlayan İzmir Barosu ve diğer baro başkanlarının söylemlerini bir yere not edip.. Onların başkanlığındaki avukatların yönlendirmesi ile dünkü duruşmada katile ağırlaştırılmış müebbet bile çok görülüp, indirimler uygulandığını dikkate alarak..
Bu sorunlar yumağının ve neticede katilin 20 yıldan az bir ceza ile bu vahşetten kurtulacak olmasının sorumlusunun kim olduğunu söyleyin..
Bu vahşetten, “Alkol haramdır diyen kafa ha! Siz hangi çağda yaşıyorsunuz” diyenden başlayın.
“Kızlı erkekli evlere karışanlar, yetti be, yetti çıkın insanların yatak odalarından” diyenlere kadar..
“Zina suç olamaz. Aksini söyleyenler ortaçağ kafalılardır” diyenlere kadar..
“İdam cezasını önerenler, insanlık dışı bir ceza ile toplumu terbiye etmeye çalışıyorlar” diyenlere kadar..
“Gençler, isterlerse eşleri ile isterlerse eşleri dışında kişilerle cinsel birliktelik yaşayabilirler, ne devletin, ne toplumun, ne de ailelerin buna karışma hak ve yetkileri yoktur” diyenlere kadar..
“Avukatlık profesyonel meslektir. Avukat, hırsızı savunmakla hırsız olmaz. Avukat katili savunmakla katil olmaz” diyenlere kadar..
“İstanbul Sözleşmesi yaşatır..” diyenlere kadar..
Herkes suçlu değil mi?
Gençlere, bu söylemlerle tatlı bir hayat vaad edenler..
Alkol önerenler..
Eşleri dışında da arayış içinde olabileceklerini söyleyenler..
Dünyaya bir defa gelindiğini, öldükten sonra da başka bir hesap olmadığı felsefesini dayatanlar..
Hem bu vahşi cinayetten, hem de vicdanları donduran cinayete verilen cezanın azlığından sorumlu değil mi?
Bugün gazetelere bakalım..
Soldan çarklı medyaya.. Alkolü, zinayı, kızlı-erkekli evleri savunan televizyonlara bakalım..
Katilin ve ailesinin siyasi görüşünden tek satırla bahsedecekler mi?
Dindar kesimde, binde biri kadar bile yaşanmayan tekil bir olayda, sadece ahlaksızlığı yapanı değil, ailesini, derneğini, vakfını, vakfın tüm şubelerini, hatta o kişilerin partilerini suçlayanlar..
Bakalım kendi mahallelerinde hemen her gün, beşer-onar tekrarlanan şu vahşetlerde, mahallenin kimliğinden, hiç bahsedecekler mi?