Akit yazarından muhafazakar kanallara dizi ayarı!

Akit yazarı Serdar Demirel: Birçok muhafazakâr kanal siyasi yayınlarında dik duruyor, ama ayartıcı dizi ve film yayınlıyor...

Yeni Akit yazarı Serdar Demirel, "Birçok muhafazakâr kanal siyasi içerikli yayınlarında dik durmasına rağmen ayartıcı dizi ve filmleri yayımlamakta maalesef bir beis görmemekteler. Oysa siyasi olarak savunduklarını bu dizilerin muhtevası hiçleştirmektedir" dedi.

Demirel, yazısında "Toplumun çoğunluğunun da dizi müptelası olduğu düşünülürse yayın politikasının tutarsızlığı ortaya çıkar" ifadelerine yer verdi.

Serdar Demirel'in Yeni Akit gazetesinin bugünkü nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:
Televizyon dizilerinin Müslüman birey ve toplum üzerinde yaptığı yıkım vahâmet derecesindedir. Önce buna dair bazı tesbitler sunalım:

1- Kaç yaşında olursan ol eğer bir sevgilin yoksa eziksin demektir. Burada bize mutlaka bir kızla ve erkekle arkadaşlık yapmamız gerektiği bilinçaltımıza yerleştirildi.

2- Önemli olan tek şey aşktır. Aşk için evlilik, namus ve anne-baba feda edilebilir. Hayatın tamamını bir kız ve erkeğin ilişkisinde odakladı.

3- Başkalarını aşağılamak ve küçük düşürmek seni popüler ve gözde yapar. Popülerliğin yollarından birinin bu olduğu algısı maalesef topluma yerleşti.

4- Yalan söylemek ve hırsızlık sana göre iyi bir amaç için yapılıyorsa çok masum hatta çok da şirin şeylerdir. İslâm'ın yanlış gördüğü kavramların zıddı geliştirildi ve aykırı olarak gördüklerimiz artık normal gelmeye başladı.

5- Fakir insanlar asla mutlu olamazlar. Mutlu olmanın tek yolu zengin veya ünlü olmaktır. Böylece mutlu olmanın yollarından birinin doğru ve helalinden az ya da çok kazanmak olduğu unutturuldu.

6- Anne ve baban birbirine ilk günkü gibi aşık değilse boşanıp başkalarıyla evlenmeliler ve sen de onları desteklemelisin. Bir ömür boyu iyi günde kötü günde birlikte olma vefakârlığı zayıflatıldı.

7- Nikah olmadan beraber olmakta hiç bir sorun yoktur. Büyüdüğünde sen de istediğin kız veya oğlanla istediğin şekilde beraber olabilirsin. İslâm'da mahremin eline dokunmanın ateşe dokunmak olduğu algısı yok edildi, artık sevgilisi ile nikah dışı yaşamayan eleştirilir oldu!

8- Birinin değerli ve beğenilen olması için güzel/yakışıklı ve zengin olması gerekir. Yoksa değerli değildir. Her şeyi görüntüde ve maddiyatta arar olduk. Bunlar yoksa kendimizi eksik hissetmeye başladık.

9- Güzel olmak demek 34 beden zayıflığında ve mini etek giymek demektir. Yakışıklı olmak demek ise kaslı olmak ve bunları her fırsatta göstermek demektir.

10- Ahlâkının güzel olmasının hiç bir önemi yok. Çünkü insanlar seni kullanır ve enayinin teki olarak kabul edilirsin. Hırslı ve zeki olmalı, zekanı başkalarının kuyusunu kazmak için kullanmalısın.
11- Tek ve gerçek mutluluk bu dünyadaki lüks yaşamla kazanılır.

Yukarıda zikredilen bu tesbitler bir arkadaşımın hocası Mustafa Memiş'e aittir. Elbette dizilerin yol açtığı toplumun ahlâkını, helal ve haram ölçülerini, örfünü dumura uğratan başka mülahazaları da eklemek mümkündür. İslâmî camiaya ait kabul edilen yahut kimi muhafazakâr patronlara ait tv kanalları da bu dejenere edici misyondan müstağni değildir.

Birçok muhafazakâr kanal siyasi içerikli yayınlarında dik durmasına rağmen ayartıcı dizi ve filmleri yayımlamakta maalesef bir beis görmemekteler. Oysa siyasi olarak savunduklarını bu dizilerin muhtevası hiçleştirmektedir. Toplumun çoğunluğunun da dizi müptelası olduğu düşünülürse yayın politikasının tutarsızlığı ortaya çıkar.

Muhafazakâr tv kanalları zaman zaman diğer tv kanallarına göre daha tahripkâr roller de üstlenebiliyor. Çünkü dindar kesim bu televizyon kanalları bizim diye ailelerine rahatlıkla seyrettirirken diğerlerine kısmen seçici davranmaktadırlar..

"Sinema ve Sünnet" üzerine makale yazmış ve İslâmî bir sinemanın kurulması gerektiğini sebepleriyle izah etmiş birisi olarak kök değerlere bağlı ürünlere değil; ibahiyeci, bencil ve şuh hayatları özendiren, insanlarımızı ruhen değerlerinden koparan ürünlere isyan ediyorum. Ülkeyi bir hârici düşman işgal etseydi bu dizilerin yaptığı yıkım kadar zarar veremezdi.

Müslümanlar kendi hassasiyetleri perspektifinden bu işe el atmak zorundalar. Aksi taktirde diğerlerinin yaptığı ve yukarıda sonuçları kısmen zikredilen dizilere teslim olmak durumunda kalacaklardır. Zira televizyonu protesto edelim demenin bir zemini kalmamıştır.