AKİF BEKİ'Yİ “MEDYA MAHALLESİ”NE “BEKÇİ” Mİ TAYİN ETTİLER?

Yurt yazarı Atilla Akar, Ayşenur Arslan'ın “Medya Mahallesi” programına Akif Beki'nin dahil oluşunu “Bekçilik” ve “Siyasi Komiserlik” olarak tanımladı&...

İşte Yurt Gazetesi yazarı Atilla Akar’ın bugünkü yazısı...

Bir programın formatı durup dururken neden değiştirilir? Artık eskidiğinden, izlenmemesinden, gündem yaratamamasından olabilir mi? Hayır, hiçbiri değil! Tam tersine kulvarında “Başarılı” sayılabilecek bir programdan söz ediyoruz. Peki o halde neden?

İşte CNN TÜRK’teki “Medya Mahallesi” programının başına gelen tam da bu. Gazeteci Ayşenur Arslan’ın yaptığı program yeni sezonda bu kez “Partnerli” bir şekilde ekranlara geliyor. Durum Ayşenur Arslan’ın tek başına “Yetersiz” oluşundan ileri gelmiyor elbette!

Lakin Ayşenur Arslan’ın önemli bir “Kusuru” (!) var. O da “Mahallenin ablası” olarak “Muhalif tutum” sergilemesi, son dönemde öne çıkan “Tutuklu gazeteciler” olgusuna eleştirel tavır alması ve bunları her fırsatta ekrandan dile getirmesi. Hiç şüphesiz bu durum “Birileri”ni rahatsız ediyordu. “Duruş” meselesi yani!

Fakat bu derece “Popüler”, üstelik medyayı doğrudan ilgilendiren bir programı öyle zırt diye yayından kaldıramazlardı. ( “Erken veda” aşamasında denemek istediler herhalde!) Onun yerine “Kaleyi içten fethetme”, durumu “Dengeleme”, ipin ucu kaçtığında “Ayar verebilme” adına yeni bir format biçtiler. (Sözüm ona “Farklı bakış” hürmetine!) Bu çok bariz!

Sanırım bu dürtüyle Akif Beki’yi programa adeta zorla “Monte” ettiler. “Sorun”a bulunan “Harika formül” bu oldu demek ki. Arslan, bunu neden kabul etti bilmiyorum. (İddia edildiği üzere Nagehan Alçı seçeneği ile korkutup razı mı ettiler?) Herhalde mecbur bırakıldı. “Gönülsüzlük” sırıtıyor!

Mecbur bırakıldı ama “Uyumsuzluk” o kadar yansıyor ki, “Bastırılmış gerginlik” her an patlak verecek gibi. Akif Beki’nin yüz ifadesi ve sürekli gard alır gibi duruşu, Ayşenur Arslan’ın ise ona adeta kendi programına nüfuz etmiş bir “İşgalci güç” gibi bakması dikkat çekiyor. Vücut dili, tonlaması ve dokundurmalarıyla kafasında “Persona non Grata” (İstenmeyen kişi) ilan ettiği kesin!

O halde olay “Siyasi”dir ve medyayı denetleme çabasının bir uzantısıdır. Akif Beki burada Ayşenur Arslan’ın bir “Yaramazlık” yapmaması için başına dikilen bir “Bekçi” gibi duruyor. (Zaten soyadına bir ”ç” ekleseniz “Akif Bekçi” olacak!) Akif Beki buraya adeta bir parti veya hükümet “Komiser”i gibi “Atanmış” görünüyor. Öyle veya böyle Beki’nin “Misyonu” belli olmuş durumda. Burada medyayı tartışmaktan ziyade Arslan’ı “Frenleyici” bir tavır seziliyor. Herkes bu “Elektriği” hissediyor!

Nitekim daha şimdiden sürtüşmeye başladılar. (Tokalaşmalarında bile bir “Kinaye” var!) Akif Beki ise kimi isimlerin anılmasından bile huzursuz ve bunu “Tribünlere oynamak” olarak görüyor. O kadar ki Arslan Genel Yayın Yönetmeni Barış Tünay’a “Bu iş iyi gitmiyor azizim. Biz çok anlaşmaya başladık…” diye mesaj yollarken bile bir “Sitem” seziliyor. Sanki “Beni buna neden mecbur bıraktınız?” der gibi. Beki ise Arslan’a “Mahalle kafanın içinde” derken “Biz seni biliyoruz” türünde takılıyor.

Sanki her an bir “Maraza “çıkacak gibi. Bu çelişki nereye kadar sürer acaba? Kronik bir “Sinir harbi”ne dönüşür mü? Kim “Pes” eder? Sonunda hakikaten anlaşırlar mı? Ya da bu durum bahane edilerek program yayından mı kaldırılır? Akif Beki rolünü iyice abartıp tam bir “Bekçi Murtaza” ya mı dönüşür? Bilemem!

Lakin ortaya bu “İmaj”ın çıkması bile rahatsız edici bir durum. Bence bunun vebali Beki ve Arslan’dan çok programa o formatı dayatanlara ait olmalı!..