AKİF BEKİ'DEN MURAT YETKİN'E SERT YANIT "BONSERVİSİM SENİN ELİNDE Mİ?"
Radikal yazarı Akif Beki, polis şiddeti sonrasında yazdığı yazıya yönelik eleştirileri nasıl yanıtladı?
Sen de mi Murat?
Bence kimseyi alıp Murat'ı vermeyelim. Yazarları takasa sokarak medyada bir mübadele dönemi başlatmayalım sonra.
Bakmayın, aslında tanıdığım Murat iyi bir Ankara temsilcisidir. Haberim yokken hızlı okuma kursuna gitmiş olmalı, yoksa okuduğunu anlardı eskiden. Bir de bonservisim her nasılsa eline geçmiş galiba, beni verip başkasını almaktan söz ediyor. Hayret, bu futbol olayı, transfer işlerine filan fazla mı kaptırdı acaba kendini?
Gerçi coşmaya hazır mahalle tribünlerini selamlamadan önce yapmalıydı ama öğrenmenin yaşı olmaz derler. Dostluğumuza binaen iki öneride bulunuyorum Murat’a. Birincisi, yazımı tekrar ve sindire sindire okuması. İkincisi, CNN Türk’ten o iki öğrenci arkadaşın seslerini bulup dinlemesi.
O zaman fark edecek ki, Dolmabahçe ofisine temsilci gönderme talepleri geri çevrilen arkadaşlar, bunun üzerine ‘toplantıya yürüme’ kararı alıp harekete geçmişler. Ben onların temsilci gönderme taleplerini şaşkınlıkla ‘toplantı basma’ girişimi olarak algılamamışım. Yanlışlığı bende aramasın yani.
Evet basacaklarmış
‘Toplantıya yürümek’ ne demekse artık. Ben ‘toplantıyı basmak’ olarak değerlendirdim. Başka bir manaya daha geliyorsa onu da bize izah ediversin bir zahmet. Protestocu arkadaşların seslerini duyurmaktan başka ne yapmaya çalıştıklarını kavramış oluruz bu vesileyle.
Fikrimi beyan etmeme izin vermesine gelince, hiç şüphesiz, tarafıma bahşedilmiş emsalsiz bir lütuf. Özellikle yumurta atmayı, kaba kuvvete başvurmayı ifade özgürlüğü kapsamında gören bir kafa için, eleştirel bir yazıya karşı hayli cömert bir davranış. Ne kadar teşekkür etsem az. Medyun-u şükranım bizim Murat’a. Murat dediysem, müesseseye yeni patron ya da yayın yönetmeni geldi sanmayın. Radikal’in Ankara Temsilcisi Murat Yetkin’den bahsediyorum.
Rüfekası görünen diğer arkadaşların gerek konvansiyonel gerekse dijital mecralardan gönderdikleri okkalı selamların tamamını da aldım, kabul ettim. Aynen iade ediyorum cemi cümlesine. Ve aleyküm selam!
Şiddet gösterisini, taşkınlıkları asla demokratik protesto saymıyorum. Bir değil, bin kere linç edilsem de caymam bu fikrimden. Başını örten de açan da yapsa, sağcı da olsa solcu da imam hatipli de kolejli de olsa ayırmam. Şiddet şiddettir ve ben buna karşıyım.
Polisin müdahale yöntemini, aşırı güç kullanımını tasvip etmiyorum elbette. Kolluğun yanlış tatbikatını her zaman tartışır ve eleştiririm. Dolmabahçe’deki eyleme müdahalenin iyi yönetilmediği de aşikâr. Önceki gün yazımda açık seçik belirttim bunu. Fakat madem bazıları saptırdı söylediklerimi, ben de estirdikleri teröre teslim olmuyorum. Ne yazdıysam odur. Halep oradaysa, yazım da arşivde duruyor.
Ne vicdan ama!
Sırf böyle düşündüğüm için, atılan dayağa ortak ediliyorum. Zoruma gitmiyor yine de. Fakat maruz kaldığım kampanyanın gerekçesine ‘vicdan’ demiyorlar mı, işte o dokunuyor kanıma. “Fikr-i sabitle tek bir zaviyeden bakmayalım fotoğrafa” dedim diye ben vicdansız, siz vicdanlı oluyorsunuz şimdi, öyle mi? Hüseyin Çelik, Cemil Çiçek ve Beşir Atalay gibi AK Parti’nin önemli isimlerine yaslıyor sırtını Murat. Sözlerini tevil yoluyla kullanışlı hale getirme pahasına hem de. Ona da eyvallah, benim sırtım açıkta kalsın.
Yetmemiş, yandaş olarak yaftalanan kimi gazete ve kalemleri de yanına alıp çıkmış karşıma. Bence mahzuru yok, onlar da Murat’tan yana olsun. Alın size ideal tablo; iktidar sahipleri benim değil de Murat gibi düşünüyor ya. Ben de gurur duyuyorum bundan, o da. E, ne mutlu ikimize de o halde.
İyi bir Ankara temsilcisinin bütün meziyetlerine Murat’ın sahip olduğunu söylemiştim baştan, değil mi?
Bence kimseyi alıp Murat’ı vermeyelim. Yerinde dursun, işine gücüne baksın. Yazarları takasa sokarak medyada bir mübadele dönemi başlatmayalım sonra.
Akif BEKİ / RADİKAL