Akif Beki'den iğneli yazı! "Sabah'ın 'özgür medya' çığlığını destekliyorum!"

Akif Beki, Sabah'ın bugünkü nüshasında yer alan “Katar’a ambargo DEAŞ’ı güçlendirir” başlıklı haberle ilgili "Sabah’ın bu manşetinin yanındayım" dedi.

Hürriyet gazetesi yazarı Akif Beki, Daily Sabah gazetesinin Mısır'daki darbeci yönetim tarafından yasaklanması üzerine Sabah gazetesinin gösterdiği tepkiye destek verdi.

"Sabah’ın ‘özgür medya’ çığlığı" başlığı atan Akif Beki, yazısına da "İddia ediyorum, altına imza atmayacak hapisteki gazeteci yoktur" diye giriş yaptı.

"Gazetecilik suç değildir" ara başlığının altında ise "Arap diktatörlüklerinde baskıya, zulme ve sansüre karşı direndiği... Medya özgürlüğünü savunduğu ve gazeteciliğin suç olmadığını söylediği için... Ben de Sabah’ın bu manşetinin yanındayım" dedi.

İşte Akif Beki'nin o yazısı:

İddia ediyorum, altına imza atmayacak hapisteki gazeteci yoktur.

Sabah gazetesi, Ortadoğu zindanlarında yankılanacak bir manşetle çıktı pazartesi günü.

Başlığı “Katar’a ambargo DEAŞ’ı güçlendirir” şeklindeydi.

Temel bir dersi haykırmıyor mu?

Terörle mücadele adına Katar’a yapılan haksızlıklar, aşırıcılık yanlılarına zemin ve sempati kazandırmaz mı?

Silahsız ve şiddetsiz bir muhalefeti desteklediği için gelmiyor mu bunlar başına?

Teröre sponsorluk yapmakla, teröristlere yardımla bu yüzden suçlanmıyor mu?

Muhalif görüşlere ekran açıyor diye kapatılmıyor mu, yargısız infazlara uğramıyor mu el Cezire?

Diktatörlük eleştirilerine yer vermeyi terör propagandası sayan bir terörle mücadele yürütüldüğü için değil mi hepsi?

Sabah, işte bu sakatlığı ifşa ediyor. Bu çarpıklığı yüzlerine vura vura ablukacıları uyarıyor.



Budur gazetecinin isyanı

Diyor ki manşet, yaptığınız teröre yarar...

Uyguladığınız terörle mücadele konsepti, terörün ekmeğine yağ sürer...

Terörle mücadeleyi silahsız muhalefete karşı silah gibi kullanmak, en çok terörle gerçek mücadeleye zarar verir...

Yerden göğe haklı demez misiniz? Sahte terör suçlamaları, en çok hakiki teröristleri sevindirmez mi?

Adaletsizlik ve haksızlık duygusu, toplumu tepkiselliğe savurarak radikalleştirmez mi? Halk tabanını, aşırı uçların kucağına itmez mi? Arapların ‘ifratçı’ dediği şiddet ideolojilerinin palazlanmasına hizmet etmez mi?

Suçla savaş görüntüsü altında itirazı, eleştiriyi, hak arayışlarını, özgürlük ve demokrasi taleplerini kriminalize ederseniz...

Fikir hürriyetine, tartışma serbestliğine karşı açtığınız harbe, teröre karşı cihat süsü verirseniz...

Terörle mücadele kılığında medya özgürlüğüyle mücadele ederseniz...

Siz bu yolla gerçek amacınızı kamufle ettiğinizi, asıl niyetinizi sinsi bir haklılık ve meşruiyet kılıfına soktuğunuzu düşünürken...

Terörle hesaplaşıyorum diye aslında Arap Baharı’yla, halk devrimleriyle, sivil itaatsizliklerle hesaplaştığınızı sakladığınızı zannederken...

Arayıp da bulamadıkları kozu armağan edersiniz teröristlere. En bayıldıkları ortamı hazırlamış, en kolay istismar fırsatını altın tepside sunmuş olursunuz.

Çıkıntılıkları acımasızca bastırma bahanesi

Terörle mücadeleyi dış politika aracı olarak, kontrol ve dizayn için, vekalet savaşları için kullanan yok mu?

Ama en berbatı, iç politika aracı olarak kendi halkına, kardeş kabilelerine karşı kullanmak...

Hem de... Kibarlıkla kaybedecek vakitleri olmadığını söyleyen Bahreyn Dışişleri Bakanı el Halife’nin pervasızlığıyla... Aç biilaç bırakarak iflahını kesmek gibi en vahşi, en gaddar yöntemleri bu bahaneyle haklılaştırarak...

Körfez diktatörlükleri, terörle mücadeleyi bir iktidarlarını sürdürme siyaseti ve yönetme aracına çevirdiler.

Sabah, işte bu maskeyi indirdi, bu sahtekârlığın yüzündeki haklılık peçesini yırttı. Bedelini göze alma pahasına üstelik.

"Gazetecilik suç değildir" duruşu

Mısır, grubun İngilizce yayını Daily Sabah’ın sitelerini erişime kapattı.

Gerekçe, yine terörle mücadele.

Suçu, ‘yasadışı’ Müslüman Kardeşleri desteklemek, resmi açıklamalarla ters düşmek, yönetime aykırı görüş ve eleştirileri yaymak...

Daily Sabah, yasaklanmasını “Medya özgürlüğüne, çeşitliliğine ve bağımsızlığına vurulan bir darbe” olarak duyurdu.

Dünya Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Yusuf el Karadavi de benzer nedenlerle Suud’da yasaklandı. Kitapları okul ve kütüphanelerden toplatılıyor.

15 Temmuz darbe girişiminden 2 gün sonra yazdığı mektupta, CumhurbaşkanıErdoğan’a şöyle sesleniyordu el Karadavi:

“Despotlara karşı halkın, cellatlara karşı özgürlüğün ve halkları sopayla yönetenlere karşı demokrasinin yanında olduğun için hepimiz senin yanındayız...”

Arap diktatörlüklerinde baskıya, zulme ve sansüre karşı direndiği... Medya özgürlüğünü savunduğu ve gazeteciliğin suç olmadığını söylediği için... Ben de Sabah’ın bu manşetinin yanındayım.

Siz de demokrasi şampiyonu, özgürlük kahramanı diye omuzlarda taşımaz mısınız?