Akif Beki'den bomba iddia: FETÖ'cülere yer açmak için af çıkarılabilir!
Akif Beki, AKP Sözcüsü Yasin Aktay'ın "Adalet Bakanlığı af konusunda çalışma yapıyor" sözlerini köşesine taşıdı
Hürriyet yazarı Akif Beki, AKP Sözcüsü Yasin Aktay'ın "Adalet Bakanlığı af konusunda çalışma yapıyor" açıklamasıyla ilgili olarak "13 Ocak itibariyle içeride 179 bin 611 kişi olduğu söyleniyordu. Toplam kapasite ise 180 bin 176’ydı. Adalet Bakanlığı tarafından Meclis İnsan Hakları İnceleme Alt Komisyonu’na sunulan rakamlar böyle. Yani bundan 6 ay önce, ceza ve tutukevlerimizde topu topuna sadece 565 kişilik boş yer söz konusuydu" dedi. Beki, "Boş umut vermek istemem, bir şey bildiğimden değil, yetkililerden bilgi de sızmıyor, fikir yürütüyorum yalnızca. İşin ucu belli suçlarda kısmi affa kadar bile uzanabilir" ifadesini kullandı.
Akif Beki'nin "FETÖ'cülere yer açma affı" başlığıyla yayımlanan (11 Ağustos 2016) yazısı şöyle:
Son verilere göre sayı kabaca şöyle: 16 bin civarında tutuklu, 6 bin kadar gözaltı, 7 bin 600 dolayında da adli kontrolle serbest bırakılan var.
Darbe girişimi soruşturmasının yaklaşık bilançosu bu.
Ama konuşmadığımız, görünmeyen bir boyutu daha var işin.
Bu kadar kişi nerede yatırılıyor?
***
Cezaevleri ağzına kadar dolu.
Ocak ayında bir vesileyle yazmıştım.
Kapasite belli, aynı anda ağırlanabilecek yatılı sayısı sınırlı.
Mahkûm ve tutukluları balık istifi tepeleme dolduramıyorsunuz.
Limitin aşılmasına aylar önce zaten çok yaklaşılmıştı.
Mevcuduna yalnızca 565 mahpus daha ilave ettiniz mi, cezaevlerimiz taşacak durumdaydı.
13 Ocak itibariyle içeride 179 bin 611 kişi olduğu söyleniyordu.
Toplam kapasite ise 180 bin 176’ydı.
Adalet Bakanlığı tarafından Meclis İnsan Hakları İnceleme Alt Komisyonu’na sunulan rakamlar böyle.
Yani bundan 6 ay önce, ceza ve tutukevlerimizde topu topuna sadece 565 kişilik boş yer söz konusuydu.
Geçen zamanda ekstra bir boşalma da izlediğim kadarıyla yaşanmadı.
***
Boşaltmadan nasıl doldurulacak bu kadar tutuklu, orası muamma.
Tıka basa üst üste yatırma yöntemi sürdürülebilir değil.
İdam cezasını geri getirme tartışmasına girmiyorum bile.
Geriye doğru işler mi, işlemez mi; çözüm olur mu, apayrı bir tartışma.
Yer sorunu içinse iki yoldan birini seçmek zorundasınız.
Ya hızla inşaatları tamamlayıp yeni cezaevlerini devreye alacaksınız, kapasite artırımına gideceksiniz.
Ya da bir yandan doldururken bir yandan boşaltmanın yolunu bulacaksınız.
***
Sanırım cezaevlerinde kapasite meselesi daha önce hiç olmadığı ölçüde ivedilik kazanmış görünüyor.
565 kişilik yerde 16 bin kişiyi uzun süre tutamazsınız.
Üstelik bu gidişle sayının nerede duracağı da belli değil.
Eminim Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü kara kara düşünüyordur.
Boş umut vermek istemem, bir şey bildiğimden değil, yetkililerden bilgi de sızmıyor, fikir yürütüyorum yalnızca. İşin ucu belli suçlarda kısmi affa kadar bile uzanabilir.
En azından seçeneklerden bir seçenek olarak karar vericilerin önünde duruyordur.
Hızlı hareket etme zarureti de ortada.
Bu aşamada söyleyebileceğim tek şey, her ne karar alınacaksa kamuoyunda kısa süreli de olsa tartışılıp hazmedilmesine izin verilmesidir.
AYM'ye ters bakanlara ithaf olunur
Anayasa Mahkemesi’nin, 2 üyesinin ihracıyla ilgili gerekçeli kararını okudunuz mu?
Ben okudum ve okurken şunu düşündüm.
Yakın geçmişte verdiği kimi kararları beğenmeyip AYM’nin yerliliğini, milliliğini sorgulayanlar bakalım ne diyecek.
Ne Paralelciliği kalmıştı Yüksek Mahkeme’nin, ne hainliği.
Rejim düşmanı ilan edenler, derhal lağvedilmesi gerektiğini söyleyenler bile çıkmıştı.
AYM’nin sözünü muteber tutmasını, hukuk güvenliğinin teminatı olmaktan vazgeçmemesini savunmuştum ısrarla.
O gün prestijini korumasa, bugün verdiği karara içeride ve dışarıda kim itibar edecekti?
***
Şahsen AYM’ye güvenmekle çok doğru yapmışım, onu gördüm.
Darbe girişimi ve FETÖ soruşturmasıyla OHAL uygulamalarına mırın kırın eden uluslararası hukuk kurumlarının bile itiraz edemeyeceği bir karar açıkladı.
Gerekçe metni, manifesto mahiyetinde.
Tarafsız mahkemelerin ayakta kalmasının önemini umarım okuyan herkes kavramıştır.
AİHM’nin, ABD Yüksek Mahkemesi’nin bile gıkını çıkarmadan kararlarını saygıyla karşılayacağı bir Anayasa Mahkememiz var, ne mutlu.
Ve o mahkeme, darbe girişimine karışanları zorbalıkla suçluyor, demokratik rejimi savunuyor. AB’de, ABD’de OHAL uygulamalarına şüpheyle yaklaşanları susturacak daha etkili bir cevap olamazdı.
Kutluyorum ve gurur duyuyorum böyle bir AYM’ye sahip olduğumuz için.
Akif Beki'nin "FETÖ'cülere yer açma affı" başlığıyla yayımlanan (11 Ağustos 2016) yazısı şöyle:
Son verilere göre sayı kabaca şöyle: 16 bin civarında tutuklu, 6 bin kadar gözaltı, 7 bin 600 dolayında da adli kontrolle serbest bırakılan var.
Darbe girişimi soruşturmasının yaklaşık bilançosu bu.
Ama konuşmadığımız, görünmeyen bir boyutu daha var işin.
Bu kadar kişi nerede yatırılıyor?
***
Cezaevleri ağzına kadar dolu.
Ocak ayında bir vesileyle yazmıştım.
Kapasite belli, aynı anda ağırlanabilecek yatılı sayısı sınırlı.
Mahkûm ve tutukluları balık istifi tepeleme dolduramıyorsunuz.
Limitin aşılmasına aylar önce zaten çok yaklaşılmıştı.
Mevcuduna yalnızca 565 mahpus daha ilave ettiniz mi, cezaevlerimiz taşacak durumdaydı.
13 Ocak itibariyle içeride 179 bin 611 kişi olduğu söyleniyordu.
Toplam kapasite ise 180 bin 176’ydı.
Adalet Bakanlığı tarafından Meclis İnsan Hakları İnceleme Alt Komisyonu’na sunulan rakamlar böyle.
Yani bundan 6 ay önce, ceza ve tutukevlerimizde topu topuna sadece 565 kişilik boş yer söz konusuydu.
Geçen zamanda ekstra bir boşalma da izlediğim kadarıyla yaşanmadı.
***
Boşaltmadan nasıl doldurulacak bu kadar tutuklu, orası muamma.
Tıka basa üst üste yatırma yöntemi sürdürülebilir değil.
İdam cezasını geri getirme tartışmasına girmiyorum bile.
Geriye doğru işler mi, işlemez mi; çözüm olur mu, apayrı bir tartışma.
Yer sorunu içinse iki yoldan birini seçmek zorundasınız.
Ya hızla inşaatları tamamlayıp yeni cezaevlerini devreye alacaksınız, kapasite artırımına gideceksiniz.
Ya da bir yandan doldururken bir yandan boşaltmanın yolunu bulacaksınız.
***
Sanırım cezaevlerinde kapasite meselesi daha önce hiç olmadığı ölçüde ivedilik kazanmış görünüyor.
565 kişilik yerde 16 bin kişiyi uzun süre tutamazsınız.
Üstelik bu gidişle sayının nerede duracağı da belli değil.
Eminim Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü kara kara düşünüyordur.
Boş umut vermek istemem, bir şey bildiğimden değil, yetkililerden bilgi de sızmıyor, fikir yürütüyorum yalnızca. İşin ucu belli suçlarda kısmi affa kadar bile uzanabilir.
En azından seçeneklerden bir seçenek olarak karar vericilerin önünde duruyordur.
Hızlı hareket etme zarureti de ortada.
Bu aşamada söyleyebileceğim tek şey, her ne karar alınacaksa kamuoyunda kısa süreli de olsa tartışılıp hazmedilmesine izin verilmesidir.
AYM'ye ters bakanlara ithaf olunur
Anayasa Mahkemesi’nin, 2 üyesinin ihracıyla ilgili gerekçeli kararını okudunuz mu?
Ben okudum ve okurken şunu düşündüm.
Yakın geçmişte verdiği kimi kararları beğenmeyip AYM’nin yerliliğini, milliliğini sorgulayanlar bakalım ne diyecek.
Ne Paralelciliği kalmıştı Yüksek Mahkeme’nin, ne hainliği.
Rejim düşmanı ilan edenler, derhal lağvedilmesi gerektiğini söyleyenler bile çıkmıştı.
AYM’nin sözünü muteber tutmasını, hukuk güvenliğinin teminatı olmaktan vazgeçmemesini savunmuştum ısrarla.
O gün prestijini korumasa, bugün verdiği karara içeride ve dışarıda kim itibar edecekti?
***
Şahsen AYM’ye güvenmekle çok doğru yapmışım, onu gördüm.
Darbe girişimi ve FETÖ soruşturmasıyla OHAL uygulamalarına mırın kırın eden uluslararası hukuk kurumlarının bile itiraz edemeyeceği bir karar açıkladı.
Gerekçe metni, manifesto mahiyetinde.
Tarafsız mahkemelerin ayakta kalmasının önemini umarım okuyan herkes kavramıştır.
AİHM’nin, ABD Yüksek Mahkemesi’nin bile gıkını çıkarmadan kararlarını saygıyla karşılayacağı bir Anayasa Mahkememiz var, ne mutlu.
Ve o mahkeme, darbe girişimine karışanları zorbalıkla suçluyor, demokratik rejimi savunuyor. AB’de, ABD’de OHAL uygulamalarına şüpheyle yaklaşanları susturacak daha etkili bir cevap olamazdı.
Kutluyorum ve gurur duyuyorum böyle bir AYM’ye sahip olduğumuz için.