AKİF BEKİ YAZDI, HAKKI DEVRİM OKUNDU! RADİKAL'DE ŞAŞIRTAN OLAY!

Radikal Gazetesi'nde eşine ender rastlanır bir hataya imza atıldı.

sivilmedya.com’da yeralan habere göre Akif Beki’nin bu gün yazı günüydü. Akif Beki’nin yazısı gazetede yayınlandı ancak internet sitesi yazıyı Hakkı Devrim olarak yayınladı. Bu gün internetten Radikal gazetesi okuyanlar yazı gün olmamasına rağmen Hakkı Devrim yazısı okudular ancak Akif Beki kaleminden çıkmış yazıyı.

İşte Akif Beki’nin o yazısı

Hayatınız tatlı mı?
Ve siz, kimi oynuyor-sunuz?
Yeni medya, toz pembe bir dünya...Ünlü ünsüz ayırt etmiyor.
Sosyal paylaşım mecralarında, ağayla gedayı mutlu mesut dolaştırıyor kol kola.
Sınıfsız toplum, eşitlikçi demokrasi ütopyası, gerçek oluyor sanki.
İletişim teknolojisi ya gözümüzü boyuyor, yahut sanal evrende bir komünist devrime tanık oluyoruz.
‘Twitter yavşaklığı’nı yazarken dedim ki; yazarla okuru, TV yıldızıyla izleyiciyi eşitliyor.
Bazıları alındı...
Çünkü samimiyet ve şeffaflığı, teşhircilik ve dikizciliğe cevaz gibi algılıyorlar.
İnternetin imkânları, okurla izleyiciyi de katıyor içerik oluşturma sürecine.
Medyanın demokratlaşması sayesinde, bir cep telefonu olan herkes oyuna dahil...
Ama enseye tokat kabilinden bir bayağılaşma şeklinde tezahür ediyor bu devrim.
Okur da yazıyor artık, seyirci de oynuyor.
O kadim sorun gelip, herkesin yakasına yapışıyor bu karmaşada.
Yazarın sancısını nereden bilecek, okur?
***
İlhan Selçuk’un eski yazılarını veriyor, Cumhuriyet.
21 Aralık 1996 tarihli yazısını, 14 yıl sonra, 18 Temmuz pazar günü okudum.
2 gün önce ölen efsane aktör Marcello Mastroianni’ye ağıt yakmış.
Röportajlarından birinde, şunu söylüyormuş Marcello;
‘’Bu mesleği seçerken, insan bilmeden sürekli bir kaçışa da angaje olmuş oluyor.
Çünkü başkalarının başına gelmiş olan olayları, sorunları yaşamak daha kolay.
Bir anlamda siz gerçeklerden kaçmış oluyorsunuz.’’
Latin âşık Marcello!...Fellini’nin Tatlı Hayat’ındaki baş kahraman...
İyi bir oyuncu olmayı, kendine yabancılaşmasına borçluymuş meğer.
Yabancılaştıkça tatlanıyor demek ki, hayat...
‘La Dolce Vita’ da, yabancılaşma sinemasının başyapıtı o zaman.
Oynamak, kendinden, kendi hayatının zorluklarından kaçış, Marcello için.
Hayatıyla yüzleşmeden, hesaplaşmadan mı gitti?
Orası meçhul...
Ama İlhan Selçuk, Marcello’nun ardından kendi hesabını kapatmış, hayatla ve okurla...
‘’Evet, her şey oyun...’’ demiş, o yazıda.
‘’Ancak oyun öylesine dallı budaklı, çok boyutlu, girdili çıktılı bir sözcük ki nerede başlıyor nerede bitiyor, saptamak olanaksız...
Belki ölüm de bir oyun.’’
Devamında, şöyle bir sorgulamaya girişmiş;
‘’Sahnede Hamlet’i oynarken aktörün midesi ağrısa, Hamlet mi acı çeker oyuncu mu?
İzleyici, oyuncunun midesinin ağrıdığını nereden bilecek?
Seyirci, pek iyi tanıdığı sanatçıyı, ‘Hamlet’i iyi oynuyor mu’ diye seyrediyor; ne oyuncunun bedenindeki ağrıdan haberi var, ne ruhundaki gerilimden payını alıyor.
İzleyici dışsal bir yaklaşımla yüzeysel duygularıyla seyirliğe pay biçiyor.
Shakespeare, ‘Dünya büyük bir tiyatro sahnesi’ demişti.
Dünya o günden bu yana, yalnız tiyatro sahnesi değil, sinema perdesi ve televizyon ekranı oldu.’’
Bu arada Facebook da oldu, Twitter da...
***
Hem sosyal, hem paylaşımcı, hem eşitlikçi ve dahi demokrat bir sanal alem...
Bir dünya düşünün, başka hayatları oynamaya soyunmuş olsun herkes...
Hepsi oyuncu; kaçış başlamış, kimsenin gözü kendinde değil...
Öksüz kalmışa benzemiyor mu, gerçek hayat?
Şimdi söyleyin; hayatınız tatlı mı ve eğer öyleyse, siz kimi canlandırıyorsunuz?

Akif Beki/ Radikal Gazetesi

İşte Akif Beki kaleminden çıkmış Hakkı Devrim köşesi...