Akif Beki referandum filmini köşesine taşıdı: Reklamcıların mı kehaneti tuttu yoksa Yılmaz Özdil'inki mi?
Hürriyet gazetesi yazarı Akif Beki, Sözcü yazarı Yılmaz Özdil'in "maçlı" referandum reklamı yazısı ve o reklamın dönmeye başlamasını "evet" ve "hayır" üzerinden eleştirdi.
Hürriyet gazetesi yazarı Akif Beki, Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil'in Hollanda krizinin ardından gündeme getirdiği ve hafta içinde sosyal medyada dönmeye başlayan referandum reklam filmi ile ilgili "Reklamcıların mı kehaneti tuttu, Yılmaz Özdil’inki mi..." diye sordu.
"Senaristler mi Hollanda krizini önden bildi, Özdil mi onların bildiğini nasıl bildi, tartışmıyorum bile" diyen Akif Beki şöyle devam etti:
Kampanya için doğru seçilmiş bir senaryo mu bu, yoksa yanıltıcı reklama mı girer? Asıl onu konuşalım..."
Akif Beki yazısını da şöyle bitirdi: "Eğer bunda hemfikirsek, o filmdeki propaganda temelsizdir, tartışmak abesle iştigal."
İşte Akif Beki'nin "Evetle hayırla olmaz o işler" başlıklı bugünkü yazısı:
Yılmaz Özdil’in haftalar önce haber verdiği bir reklam filmi varmış. Evetçilerin bunu aylar evvelinden hazırlayıp beklemeye koyulduğunu yazıyormuş...
İşte o film sosyal medyada dönmeye başlamış...
Tıpkı yazıda anlatıldığı gibi, bir milli maç oynanıyor ama bizim takım karşı taraftan sürekli faul görüyormuş...
Hakem de satılık, göz göre göre karşı tarafı tutmaz mı, aleyhimize kasten düdük çalıyor, nahak yere habire kart yiyormuşuz...
Ta ki canına tak eden kırmızılı bir kız çocuğu, sahaya inip hakeme kırmızı kartı çekinceye kadar...Ondan sonra kaderi değişiyormuş maçın, gelsin gollerimiz...Tribünler ayakta, milli duygular şaha kalkıyor, alkış kıyamet, stadyum yıkılıyor, coşku sel, ne varsa katıp götürüyormuş önüne...
İMALAR İMA İÇİNDE
Yok, Hollanda krizinin çıkacağını reklamcılar nereden biliyormuş...
Yok, kadın bakanımız henüz ‘kapılarına dayanıp Avrupa’yı titreten fatih’ olmamışken geleceği nasıl görmüş bu senaristler...
Yok, kehanet gibi reklamın aynıyla çıkması, Özdil’in dediklerine harfiyen uyması bir tesadüf müymüş, bu kadar mı tutarmış be kardeşim vesair...
GOLSE KENDİMİZE GOL
Reklamcıların mı kehaneti tuttu, Yılmaz Özdil’inki mi...Senaristler mi Hollanda krizini önden bildi, Özdil mi onların bildiğini nasıl bildi, tartışmıyorum bile.
Kampanya için doğru seçilmiş bir senaryo mu bu, yoksa yanıltıcı reklama mı girer? Asıl onu konuşalım...
Nasıl yönetilmek istediğimize karar vermek için gittiğimiz bir sandıkta... Eveti ya da hayırı atılacak bir gol gibi göreceksek, o golü yiyecek olan bizden başkası mıdır?
Evet de çıksa hayır da çıksa Avrupa’ya bir şey olmayacak, dünyanın düzeni değişmeyecek, olan bize olacak.
Çıkan iyi bir şeyse evetçisi hayırcısıyla biz kazanıyoruz. Kötüyse yine evetçisine hayırcısına bakmaz, hep birlikte biz kaybetmiş oluyoruz.
Evetçi-hayırcı diye ayrılan herkes aynı tarafta olmuyor mu bu durumda?
Küresel müsabakaya çevriliyor ama çekişme kendi içimizde. Türkiye için en doğrusunu seçmeye gitmiyor muyuz?
Kararımız isabetsiz çıkıp da Türkiye kaybettikten sonra... Ha şu yenmiş, ha bu yenilmiş, hepimize geçmiş olsuna gelmiyor mu?
MİLLİ MAÇ OYNAMIYORUZ
Başbakan Avrupa’nın ‘hayır’a, Kılıçdaroğlu ‘evet’e çalıştığını söylüyor.
Anadolu Ajansı, Filistinli alimlerden Amerikalı ve Tayvanlı müslümanlara kadar, dünyadan Erdoğan’a destek haberleri yapıyor.
Hiçbiri oy kullanmayacak ve sonuç, onların hayatını değiştirmeyecek, bizimkini değiştirecek oysa.
Kandil’in bitmesi, PKK’nın yok olması, FETÖ’nün tarihten silinmesi de sandık sonucuna bağlı değil. Bunlar seçimle gelip seçimle gitmiyor.
Dünya taraf, Avrupa karşı taraf değil bu referandumda. Hele terör örgütlerini hiç koymayın öbür kefeye...
Kendimizi kandırmayalım; bu referandumu milli maç havasına sokmak, seçmeni yanlış motivasyona yönlendirmektir.
Terörle mücadele referandumu gibi sunmak da bir o kadar yanıltıcı...
Avrupa ile Türkiye arasında bir tercihte bulunmuyoruz. Terör örgütleriyle Türkiye arasında bir seçim yapmıyor, düşmana karşı Türkiye’yi tutup tutmadığımıza karar vermiyoruz.
Sadece ama sadece nasıl yönetileceğimizi belirliyoruz.
‘Evet şanımız olsun’ diyor reklam.
Kaderimizi tayin ediyoruz halbuki, kaderimizi; nispet olsun, şan olsun diye oy kullanılır mı?
İKİSİ DE İHANET DEĞİL DEMOKRATİK HAK
Ne Avrupa’ya had bildirmek, Osmanlıyı suratlarında patlatmak için... Ne işgalcileri denize sürmek, düşmanı def etmek için atıyoruz oylarımızı.
Zaten ‘evet’le ‘hayır’la olacak işler değil onlar.
‘Evet’ bir şamar, ‘hayır’ bir tokat değil. Öyle olsa bile, seçimimiz yanlışsa tokadı kendimizden başkasına atmış olmuyoruz.
‘Hayır’ı kriminalize etmek, terörden ve Haçlı’dan yana olma suçu gibi göstermek ne derece yanlışsa.... ‘Evet’i düşmanlaştırmak, denize dökülecek ecnebi gibi görmek de o derece yanlış.
Eğer bunda hemfikirsek, o filmdeki propaganda temelsizdir, tartışmak abesle iştigal.
"Senaristler mi Hollanda krizini önden bildi, Özdil mi onların bildiğini nasıl bildi, tartışmıyorum bile" diyen Akif Beki şöyle devam etti:
Kampanya için doğru seçilmiş bir senaryo mu bu, yoksa yanıltıcı reklama mı girer? Asıl onu konuşalım..."
Akif Beki yazısını da şöyle bitirdi: "Eğer bunda hemfikirsek, o filmdeki propaganda temelsizdir, tartışmak abesle iştigal."
İşte Akif Beki'nin "Evetle hayırla olmaz o işler" başlıklı bugünkü yazısı:
Yılmaz Özdil’in haftalar önce haber verdiği bir reklam filmi varmış. Evetçilerin bunu aylar evvelinden hazırlayıp beklemeye koyulduğunu yazıyormuş...
İşte o film sosyal medyada dönmeye başlamış...
Tıpkı yazıda anlatıldığı gibi, bir milli maç oynanıyor ama bizim takım karşı taraftan sürekli faul görüyormuş...
Hakem de satılık, göz göre göre karşı tarafı tutmaz mı, aleyhimize kasten düdük çalıyor, nahak yere habire kart yiyormuşuz...
Ta ki canına tak eden kırmızılı bir kız çocuğu, sahaya inip hakeme kırmızı kartı çekinceye kadar...Ondan sonra kaderi değişiyormuş maçın, gelsin gollerimiz...Tribünler ayakta, milli duygular şaha kalkıyor, alkış kıyamet, stadyum yıkılıyor, coşku sel, ne varsa katıp götürüyormuş önüne...
İMALAR İMA İÇİNDE
Yok, Hollanda krizinin çıkacağını reklamcılar nereden biliyormuş...
Yok, kadın bakanımız henüz ‘kapılarına dayanıp Avrupa’yı titreten fatih’ olmamışken geleceği nasıl görmüş bu senaristler...
Yok, kehanet gibi reklamın aynıyla çıkması, Özdil’in dediklerine harfiyen uyması bir tesadüf müymüş, bu kadar mı tutarmış be kardeşim vesair...
GOLSE KENDİMİZE GOL
Reklamcıların mı kehaneti tuttu, Yılmaz Özdil’inki mi...Senaristler mi Hollanda krizini önden bildi, Özdil mi onların bildiğini nasıl bildi, tartışmıyorum bile.
Kampanya için doğru seçilmiş bir senaryo mu bu, yoksa yanıltıcı reklama mı girer? Asıl onu konuşalım...
Nasıl yönetilmek istediğimize karar vermek için gittiğimiz bir sandıkta... Eveti ya da hayırı atılacak bir gol gibi göreceksek, o golü yiyecek olan bizden başkası mıdır?
Evet de çıksa hayır da çıksa Avrupa’ya bir şey olmayacak, dünyanın düzeni değişmeyecek, olan bize olacak.
Çıkan iyi bir şeyse evetçisi hayırcısıyla biz kazanıyoruz. Kötüyse yine evetçisine hayırcısına bakmaz, hep birlikte biz kaybetmiş oluyoruz.
Evetçi-hayırcı diye ayrılan herkes aynı tarafta olmuyor mu bu durumda?
Küresel müsabakaya çevriliyor ama çekişme kendi içimizde. Türkiye için en doğrusunu seçmeye gitmiyor muyuz?
Kararımız isabetsiz çıkıp da Türkiye kaybettikten sonra... Ha şu yenmiş, ha bu yenilmiş, hepimize geçmiş olsuna gelmiyor mu?
MİLLİ MAÇ OYNAMIYORUZ
Başbakan Avrupa’nın ‘hayır’a, Kılıçdaroğlu ‘evet’e çalıştığını söylüyor.
Anadolu Ajansı, Filistinli alimlerden Amerikalı ve Tayvanlı müslümanlara kadar, dünyadan Erdoğan’a destek haberleri yapıyor.
Hiçbiri oy kullanmayacak ve sonuç, onların hayatını değiştirmeyecek, bizimkini değiştirecek oysa.
Kandil’in bitmesi, PKK’nın yok olması, FETÖ’nün tarihten silinmesi de sandık sonucuna bağlı değil. Bunlar seçimle gelip seçimle gitmiyor.
Dünya taraf, Avrupa karşı taraf değil bu referandumda. Hele terör örgütlerini hiç koymayın öbür kefeye...
Kendimizi kandırmayalım; bu referandumu milli maç havasına sokmak, seçmeni yanlış motivasyona yönlendirmektir.
Terörle mücadele referandumu gibi sunmak da bir o kadar yanıltıcı...
Avrupa ile Türkiye arasında bir tercihte bulunmuyoruz. Terör örgütleriyle Türkiye arasında bir seçim yapmıyor, düşmana karşı Türkiye’yi tutup tutmadığımıza karar vermiyoruz.
Sadece ama sadece nasıl yönetileceğimizi belirliyoruz.
‘Evet şanımız olsun’ diyor reklam.
Kaderimizi tayin ediyoruz halbuki, kaderimizi; nispet olsun, şan olsun diye oy kullanılır mı?
İKİSİ DE İHANET DEĞİL DEMOKRATİK HAK
Ne Avrupa’ya had bildirmek, Osmanlıyı suratlarında patlatmak için... Ne işgalcileri denize sürmek, düşmanı def etmek için atıyoruz oylarımızı.
Zaten ‘evet’le ‘hayır’la olacak işler değil onlar.
‘Evet’ bir şamar, ‘hayır’ bir tokat değil. Öyle olsa bile, seçimimiz yanlışsa tokadı kendimizden başkasına atmış olmuyoruz.
‘Hayır’ı kriminalize etmek, terörden ve Haçlı’dan yana olma suçu gibi göstermek ne derece yanlışsa.... ‘Evet’i düşmanlaştırmak, denize dökülecek ecnebi gibi görmek de o derece yanlış.
Eğer bunda hemfikirsek, o filmdeki propaganda temelsizdir, tartışmak abesle iştigal.