Akif Beki, 'Nihal Olçok'a yapılan ayıba' patladı: "Rahmetlinin de mi hiç hatırı yok?"

Bir dönem Erdoğan'ın danışmanlığını yapan Karar yazarı Akif Beki, Ahmet Davutoğlu'nun yeni kuracağı partinin kurucular kurulunda yer alması nedeniyle eleştirilerin hedefine konulan Nihal Olçok'a sahip çıktı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde danışmanlığını yapan Karar gazetesi yazarı Akif Beki, 15 Temmuz’da AKP’nin kampanya direktörü eski eşi Erol Olçok ve oğlunu kaybeden Nihal Olçok’un eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun partisinin kurucular kurulunda yer aldığı için eleştirilmesinin yersiz olduğunu belirtti.

İşte Beki'nin bugünkü yazısından "Nihal Hanım'a yapılan ayıp" başlıklı bölüm:

Davutoğlu'nun kuracağı partiden siyasete girecekmiş, hatta kurucular arasında yer alacakmış. Vay sen misin!...

Rahmetli Erol Olçok'un ahbabı ve bir aile dostları olarak fikrimi sorsaydı, 'girme' derdim. Yorarlar, üzerler diye siyasetten uzak durmasını tavsiye ederdim.

Dinler miydi bilmem. Son dönemlerde attığı tivitler, rijit çıkışları pek dinlemeyeceğini gösteriyor. O eşiği sanki geçti.

Muhtemelen, uyarıma rağmen gözü kapalı siyasete atılırdı. Ama sormadı da zaten...

Ayrıca ben gerekli bulmasam, getireceği belalardan sakınsın diye onaylamasam bile hakkı, en doğal hakkı.

Kendisi için neyin doğru olduğuna Nihal Hanım karar verir. Riskini, başa açabileceği işleri o göze aldıktan sonra bana saygıyla karşılamak düşer.

Fakat güya şehit Erol Olçok'un hatırasına saygı, emanetine sahiplenme adına, ona hayat arkadaşlığı yapmış, üç evladının annesinden bu kadar saygıyı esirgeyenler terör estiriyor.

Ağza alınmayacak galiz küfür ve hakaretlerle saldırıyorlar.

Rahmetlinin de mi hiç hatırı yok, şehit oğlu Abdullah Tayyip'in de mi?

Hayatta olsalar izin verirler miydi iffetine bile dil uzatmanıza, göz yumarlar mıydı şerefine leke sürmenize, adını ayaklar altına almanıza?

Ne 'kadındır', ne 'travması ömür boyu atlatılamayacak acılı bir şehit annesidir' diyorlar, partizanlıklarının gözü hiçbir şey görmüyor.

Çiğnedikleri kendi onurları, saygısızlık ve şirretlikleri kendi şanlarındandır, bu çirkeflikler muhatabından bir şey eksiltmez de...

Altı üstü üç günlük dünya için verilen bir siyasi mücadele, değer mi yahu bu kadar insanlıktan çıkmaya?

Yeryüzünün en alçak noktası Mariana Çukuru bile bu kadar alçak değil, hani Allah korkusu, ayıptır günahtır...

Olçok ailesi de dün Anadolu Ajansı'na zorunlu bir açıklama yaptı. Nihal Hanım'ın beyanlarını tasvip etmediklerini, Erol Olçok'la 2013'te resmen boşandıklarını, görüşlerinin rahmetlinin değerleriyle örtüşmediğini söylüyorlar. Ve Olçok soyadını kullanmamasını, şahsi görüşlerini açıklarken kendi kızlık soyadıyla kendi adına konuşmasını istiyorlar.

Ailenin bileceği şeydir. Ama...

Olçok soyadını ve eş sıfatını ondan alabilirler ama şehit Abdullah Tayyip'in anneliğini de, eski eş sıfatını da geri alabilirler mi?

Soyadı değişince şehit annesi olduğu gerçeği de değişecek mi?

Olçok ailesini bağlamaz, kendisini bağlar beyanları, haklılar.

Rahmetlinin görüşlerini temsil etmez çıkışları, aramızda değil çünkü, haklılar.

Ama çocukların velayeti amcasında diye şehit oğlunu da mı temsil etmiyor artık, şehit annesi olmak adına da mı konuşamaz, o haklarını da mı kaybetti?

Cumhuriyet'te röportajı vardı dün, Nihal Hanım boşandığını da travmasını da saklamıyor.

Olçok ailesinin rahatsızlığını, ayrışma ve mesafe koyma ihtiyacını anlıyorum.

Ancak psikolojisi onulmaz bir yara almış Nihal Hanım'ı da anlıyorum.

Velev ki yanlış karardı siyasete atılması, değer mi yahu?

Ne olacak yani Davutoğlu'nun partisinde siyaset yapsa? Dünyanın sonu mu, kıyamet mi kopar? Varsın yapsın; görmezden gelinemeyecek, tahammül edilemeyecek bir şey mi?

Yazının devamı için tıklayın