Akif Beki İsmail Saymaz'ın kitabını anlattı: Dudak uçuklatan cinsten

Karar yazarı Akif Beki bugünkü yazısında İsmail Saymaz'ın yeni çıkan kitabı "Şehvetiye Tarikatı"nı köşesine taşıdı.

İsmail Saymaz'ın kitabı için "Her biri dava konusu olmuş dört sahte şeyh vakasıyla bir cinci hoca, bir de hokkabaz kerametçinin üçkağıtçılık ve cinsel istismar hikayelerini toplu sunuyor." diyen Akif Beki "Hepsi dudak uçuklatacak cinsten" ifadesini kullandı.

Kitaptaki mahkeme kayıtlarına da yer veren Beki, mahkeme kararı için "Bilinç kaydırma, göz boyama ve kandırmacalarla 'iradeyi fesada uğratmak' suç kapsamına girince, rıza ve özgür irade sığınağı da yıkılmış oldu" yorumunda bulundu.

İŞTE AKİF BEKİ'NİN O YAZISI

İsmail Saymaz'ın yeni kitabı Şehvetiye Tarikatı'nı okuyorum. Her biri dava konusu olmuş dört sahte şeyh vakasıyla bir cinci hoca, bir de hokkabaz kerametçinin üçkağıtçılık ve cinsel istismar hikayelerini toplu sunuyor.

Hepsi dudak uçuklatacak cinsten. Fakat biri var ki kıyas kabul etmez, dehşet hayretengiz... Hani şu 'badeciyan' ya da 'badeciler' diye alaycı isimlendirmelere konu olan güruhun sapkınlıkları...

Saymaz, mahkeme kayıtlarıyla çarpık ilişkiler ağının boyutlarını sergilerken bir ayrıntıya dikkat çekiyor: Karar sürecinde savcı, hakim ve Yargıtay arasında yaşanan 'özgür irade' tartışması...

Savcı, sapık şarlatan Korkmaz'ın "telkin, ikna ve hipnoz yöntemleriyle mağdurların iradesini yok ettiği için, hukuken geçerli bir rıza olmadığına ve sanığın cinsel saldırı suçunu işlediğine" hükmedilmesini istiyor.

Mahkeme ise rızalarıyla, sevap kazanmak için 'şeyh'leriyle ilişkiye girdiklerini söyleyen müritlerin beyanına dayanarak cinsel saldırıdan ceza vermiyor.

İşte bu noktada yepyeni bir içtihatla karşılaşıyoruz. Mağdur mağduriyetini kabul etmezken cezaya yer var mı, yok mu?

Yargıtay 14. Ceza Dairesi, bu açmaza farklı bir yorum getirerek kararı bozuyor. "Sanığın dini duyguları istismar ederek mağdurların iradesini fesada uğratıp hileyle elde ettiği için karşılıklı rıza açıklamalarına itibar edilemeyeceği" sonucuna varıyor. Ve müritlerinin ifsat edilmiş rızaları üzerinden gerçekleştirdiği tüm cinsel eylemlerden ayrı ayrı cezalandırılmasını istiyor.

Bursa'daki mahkeme de uyuyor Yargıtay görüşüne. Erkek müritlerin, kendileri dışında eşleri, kardeşleri ve nişanlılarını da şarlatanın 'sır odası'na teslim etmesini, fesada uğratıldıklarının kanıtı sayıyor. "Mağdurların Korunmaz'a bağlılıkları ile sanığın kişiler üzerindeki hakimiyeti, bilgisizliklerinden yararlanarak din ile inandırıp aldatması, oluşturduğu inançla iradelerini ortadan kaldırması göz önüne alındığında gerçek bir iradenin ve hukuken geçerli bir rızanın mevcut olmadığı" yönünde değiştiriyor kararını.

Mahkeme Başkanı, bu yorumu benimsemiyor gerçi. Toplumdaki orta zekalı hiç kimseyi kandırarak bu sapkınlıklara razı edemeyeceğinizden hareketle iradeyi köreltme ve zorla cinsel saldırı suçundan cezalandırmaya şerh koyuyor.

Sonuçta, üç-beş yılla yırtamıyor sapık şarlatan, 182 yıla mahkum ediliyor. Ne ki dışardaki müritlerinin hala bu sahtekara bağlılıklarını koruduğunu öğreniyoruz kitaptan. Ağızları açık bırakan da bu.

Din bezirganlığı, inanç sömürüsü, hurafe tacirliği bu kitaptaki hokkabazlık örneklerini açıklamakta yetersiz kalır kalmasına da...

Yahu, din ile basiretlerini bağladığı müritlerini aile boyu iğfal eden bu kara cehalet dolandırıcısı karşısında ceza hukukumuz bile acze düşmüş, içinden çıkmakta nasıl zorlandığına baksanıza!

'Alanın da satanın da razı olması'ndan yararlanıp birkaç yılla sıyrılıyormuş neredeyse düzenbaz...

Yetişkin müritlerinin 'özgür irademizle yaptık, biz şikayet etmezken size ne oluyor, devlet ne karışır' yollu savunmaları, kurtarıyormuş az daha herifçioğlunu...

Neyse ki şavalaklığın bu raddesine geçit vermeyen bir Yargıtay içtihadı, imdada yetişiyor.

Bilinç kaydırma, göz boyama ve kandırmacalarla 'iradeyi fesada uğratmak' suç kapsamına girince, rıza ve özgür irade sığınağı da yıkılmış oldu.

Realiteden kopardıkları kitleleri alternatif gerçeklik dünyalarına sürükleyerek zarara uğratan popülist şarlatanlara da uzanır mı, belki!