AKİF BEKİ: HEDEF GÖSTERİLDİĞİMİ SÖYLEYEREK İMDAT ÇIĞLIKLARI ATMIYORUM
Radikal yazarı Akif Beki, Fırat Haber Ajansı'nın kendisyle ilgili verdiği “Molotofları Akif Beki'nin polis arkadaşları mı yerleştirdi?” başlıklı habere ilişkin isim vermeden kime gönderme yaptı?
Fırat Haber Ajansı'nın kendisyle ilgili verdiği “Molotofları Akif Beki’nin polis arkadaşları mı yerleştirdi?” başlıklı habere ilişkin isim vermeden Sırrı Süreyya Önder'e gönderme yapan Beki, bugünkü köşe yazısında görüşlerini şöyle aktardı:
Gazetecilerin oyu ve şeffaflık
Okuru aldatan kapalı medya rejimi çöküyor. Medyadaki bu açıklık politikası ve şeffaflaşmayı destekliyorum.
Çeşitli gazetelerden yazarlar hangi partiye, hangi adaya oy vereceklerini açıkça ilan ediyor köşelerinde. Niye ihsas-ı reyde bulunuyorlar demiyorum. Oylarının rengini beğenmeyebilirsiniz, eleştirebilirsiniz de. Ama rahatsız olmayın bundan. Yargıç değil ki gazeteciler, siyasi tercihlerini neden açık ettiklerini sorgulayalım.
Haber dili nesnel olmak zorunda, kabul. Fakat yazarların sübjektif kanaat açıklaması yapmalarından daha doğal ne olabilir?
‘Yazar tarafsızlığı’ palavrasıyla birlikte ‘maskeli yandaş’ kandırmacası da iflas ediyor böylece. Okuru aldatan kapalı medya rejimi çöküyor. Medyadaki bu açıklık politikası ve şeffaflaşmayı destekliyorum.
Kimse baskı altında ikiyüzlülüğe zorlanmamalı. Dürüstçe kendini tanıtan yazarlar, siyasi kimliğini saklayarak okuru yanıltanlardan yeğdir her zaman.
Ama sözlü şiddet mi dediniz?
O, en çok gazetecilerin meslek kusurudur. Çünkü gazetecinin tek silahıdır dil. Hiddetini, çoğu kere sözünün şiddeti ile vurur dışarıya. Kontrolsüz tepkiler, aşırı ve orantısız söz kullanımı, medyadaki itibar aşınmasının da sebebi. Kamuoyu yoklamaları, mağdur okurların şikâyetnamesi gibi. Güvenilirlik sıralamasında en aşağılarda medya. Antipatiklikte, ABD ile liste başına yarışıyor. Daha nasıl yıpratılır bir meslek?
Sözlü şiddet, muhatabını acıtmak, canını yakmak, hakaretle aşağılamak, üstünde tepinmek için söz söylemeyi anlatıyor.
Keşke mesele bununla kalsaydı. Keşke mesele öfke belagatinden ibaret olsaydı. Mevzu daha derin. Dağarcıkların mühimmat cephaneliğine dönmesinden daha tehlikelisi de var. O da, terörü yöntem belleyenlerin önüne gerekçesiyle birlikte bir hedef atmaktır.
Fiziksel şiddet mi dediniz?
Sözlü şiddet, fiziki şiddetin öncüsü, davetçisi, kışkırtıcısı, şakşakçısı olursa daha kötü. Yoksa alternatifi olmakla kalmış, ne âlâ!
İsmi lazım değil, bir bağımsız adayın seçim bürosunda molotof yığınağı ele geçiriliyor. İsmi lazım değil diyorum, çünkü konumuz o değil. Konumuz, bazı meslektaşların bu habere karşı sergiledikleri yaklaşım tarzı.
Hedef gösterilmek mi dediniz?
Kandil’in yayın organı Fırat Haber Ajansı, “Molotofları Akif Beki’nin polis arkadaşları mı yerleştirdi?” diyerek servis ediyor haberi. Adımın geçtiği tek satır, başlıktaki bu cümle. O haberde adımın ne aradığına dair başka hiçbir detay, konuyla nasıl ilişkilendirildiğim hakkında hiçbir izahat yok.
Ama sebebini biliyorum ben. Siyaset yapma aracı olarak şiddeti dışlamayanlara oy vermeyeceğimi yazmıştım çünkü. Yine de, hedef gösterildiğimi söyleyerek vaveyla koparmıyorum. İmdat çığlıkları atmıyor, mesleki dayanışma çağrıları yapmıyor, kimseden de arka çıkmasını beklemiyorum bunun için.
Hatta, sanki bunlar arka plandaki siyasi organizasyonun hiç bulaştığı işler değilmiş gibi molotofların orada bulunmasına hayret edenler, komplo senaryoları yazıyor.
Daha baştan hiç kimseyi töhmet altında bırakmamak için suçlayıcı bir dilden sakınıyorum kendimi. Haksız yere birilerini itham edip yanılmaktan, yalan atmaktan, iftiracı durumuna düşmektense soruşturmanın sonuçlandırılmasını bekliyorum.
Fakat herkes gerçeklerin ortaya çıkmasını bekleyecek kadar sabırlı olamıyor. Bazı yazarlar, BDP destekli bağımsız adayın bürosundan çıkan molotofların polis komplosuyla oraya konulduğuna peşinen hükmedebiliyor. Bu da siyasi yandaşlığın bir yansımasıdır deyip geçiyorum.
Daha da garibi, ilgili adayın kendisinden böyle bir beyanat sadır olmaması. Bürosuna o molotofları polisin koyduğunu söyleyen bir cümlesine rastlayamadım ben.
Bazı meslektaşlar, adaydan fazla adaycı çıkıyor. O da haklarıdır, ne yeriyor ne kınıyorum. İdeolojik zanlardan hareketle iftiraya müracaat etmeleri bir kenara, açık ve şeffaf davranmalarını sevinçle karşılıyorum.
Gazetecilerin boyu posu kendilerine ama oylarının rengini bilmek istiyorum. Ne sözlü ne fiziki şiddete maruz kalmadan, özgürce kendini ifade edebilmeli herkes.