Efendim: dün öğleden sonra takıldığım kahvede sağ olsunlar fikrime önem veren kimi arkadaşlar “Sonuçlar ne olacak?” diye sordular. Vakit henüz öğle vakti idi ve sandık aşaması sürüyordu. Bunun üzerine bende “AK Parti çoğu yerde oy kaybına uğrayacak. Ancak bu oy kaybının ne kadar olacağı önemli.” dedim. “Niye?” diye sordular ve ona da “Birçok neden sayılabilir ama temel neden ekonomi” dedim. Şimdi neden böyle dediğimi izah etmeye çalışayım…
“Cicim Yılları” Bitiyor mu?..
Toplum ilginç bir varlıktır. Psikolojisine yön veren unsurlar ama ağır ama hızlı sürekli değişir. Kimi yücelteceği kimi aşağı çekeceği hiç belli olmaz. Dün el üstünde tuttuğunu, “vazgeçilmez” saydığını birden bire çelmeler. Açtığı kredinin, sabrının, desteğinin –artık ne derseniz deyin- bir sınırı vardır. Demokrasilerde böyle olması da normaldir. Anormal olan bu desteğin hiç bitmeyeceğini düşünmektir!..
İktidar, hele de uzun süren bir iktidar adeta “Aşınmaya” mahkumdur. (Bilhassa işi vurdumduymazlığa bağlamışsa!) İktidarla partilerin evliliği böyledir. “Cicim ayları” çabuk biter. (Bu örneğimizde “Cicim Yılları” demek gerekecektir herhalde!) İktidar evlilikleri toplumun beklentilerini karşılayabildiği ölçüde sürer, karşılayamazsa önce sıkıntılar, tartışmalar zoraki barışmalar başlar sonra durum toplumla boşanmaya kadar gidebilir. Kavgalı mı anlaşmalı mı olacağını süreç belirler. Bazen de uyarır ama karşı taraf anlar mı anlamaz mı, gereken dersleri çıkarır mı bilinmez!..
Toplum Son Kredisini 2023 Seçimlerinde Açtı!..
Aslında toplum “Nas beyanı” ile başlayan ve derinleşen krizden bu yana –hangi partiden olursa olsun- izlenen politikadan rahatsızdı. Bunun faturası ağır oldu. Ve faturayı hep kısıtlı gelire sahip insanlar ödemek zorunda kaldı. Burada tarihi bir ders vardır. İdeolojik ya da inançsal yargılarla toplum yönetilmez. Hele ekonomi hiç. Onun realiteleri farklıdır. (Faize karşı çıkayım derken faizi kaça zıplattılar!) Tam bu noktada Ekonomist Özgür Demirtaş’ın tespiti isabetli ve yerindedir: “İktidar partisine tarihi bir ders verilmiş gibi gözüküyor. Nas ekonomi politikası duvara tosladı.”
Doğruyu söylemek gerekirse AK Parti iktidar imkân ve iradesini sadece aynı konuda değil ama özellikle bu noktada oldukça “Hoyratça ve keyfi” kullandı. Buna rağmen insanlar çok başka endişelerle gene de desteklerini esirgemediler. Katlandılar, sabrettiler, “Reis düzeltir” diye beklediler…
“Onlar Bozdu Ama Gene Onlar Düzeltir!” Anlayışı İflas Etti!..
İlginçtir, çoğu insan o süreçte “Tamam, ekonomiyi onlar bozdu ama gene onlar düzeltebilir” şeklinde düşündü. (Bunda “6’lı masa” fiyaskosunun güven verememesi de etkili oldu) Ancak o günden bugüne dişe dokunur bir değişiklik olmaması toplumun sabrını çatlattı. İleriye dair hiçbir ışık göremediler. Bunun ,hesabını sormak için ellerindeki tek silah olan seçimi bu kez kullandılar.
Bilhassa enflasyonun iyice gemi azıya alması, orta sınıfın erimesi, kiraların sapıtması, basitçe iki lahmacun bir döner dürüm yemenin bile artık tonla para gerektirmesi, temel ihtiyaç maddeleri ve sebze-meyve fiyatlarındaki olağanüstü artışlar, altta kalanın canı çıksın mantığının tüm topluma yayılması, insanların gelecek umutlarını kaybetmesi (Ev, araba alamamak, bir yana neredeyse ev bile tutamaz duruma düşülmesi, tatile gidememesi), “Fırsatçılık ekonomisi”nin başat hale gelmesi, fiyatların reel değil keyfi artışı, herkesin “küpünü doldurma” derdine düşmesi, çakallaşmanın artması, ahlaki çöküntünün had safhaya gelmesi, emeklilerin durumu, vb gibi nedenlerle dipten gelen bir “Tepki dalgası” oluştu. Bunu anlamadılar, anlamak istemediler ya da anlamak işlerine gelmedi. Göstermelik ve göz boyama tedbirlerle tam bir “Saldım çayıra Mevla’m kayıra” hali oluştu!..
Önce Umutlar Tükendi!..
Üstelik sadece bunlardan oluşan durumdan dolayı rahatsızlığın artması değil, mevcut durumun “Aşılabileceğine” olan güvende giderek aşındı ve kitleler yavaşça AK Parti’ye yüzlerini dönmeye başladılar. Olay giderek bir güven yitiminden, umut yitimine doğru evrildi. AK Parti’ye öfkeli, kırgın, hayal kırıklığı ve terk edilmişlik hissi yaşayan geniş bir toplumsal kesim oluştu. Huzursuzluk gittikçe arttı!..
Daha birçok neden sayılabilir ama anormal ekonomik gidişatın başat neden olduğu söylenebilir. Dolayısıyla bu “yenilgi”nin filanca yerde falanca adayı doğru yere yerleştirip yerleştirememekle fazla bir ilgisi yoktur. Ayrıntıdır, kendini kandırmadır. AK Parti kendi yarattığı sürecin bedelini ödemiştir. (Ki, bu sonuç bile onun için iyi sayılır aslında) Toplum ekonominin intikamını aldı. Yanlışta ısrarı cezalandırdı. Çünkü bıçak kemiğe dayanmıştı!
Bana göre “Perşembenin gelişi Çarşambadan belli “idi. Ya da “Görünen köy kılavuz istemez”di. Toplumdaki derin küskünlüğü, incinmeyi görmezden gelenler ağızlarıyla kuş tutsalar başka bir sonuç alamazlardı. Şaşırana şaşırmalı!..
Peki mevcut durum başlıkta sorduğumuz gibi AK Parti’nin “toplumsal kredisinin tükendiği” anlamına gelir mi? Henüz tam değil. Ancak ciddi bir aşınma yaşandığı da aşikâr. Aşılabilir mi? Bilemiyorum, göreceğiz!..
Kısaca yaşananların özeti şudur: “Rant ekonomisi”ne, kuralsız liberalizme, cangıl kapitalizmine, üretimsiz ekonomiye, kolay paracılığa demir atanlar sandıkta cevabını aldılar!..
01. 04. 2024
NOT 1: Lütfen bu yazıyı ilk anda, sadece sıcağı sıcağına yazılmış bir intibaı yazısı olarak düşünün. Kısmetse sonuçların daha ayrıntılı analizini, özellikle İstanbul’da İmamoğlu’nun niçin kazandığını ayrıca yazacağım.
NOT 2: Bu sonuçlar ve CHP’nin birinci parti durumuna gelmesi muhtemelen “Erken seçim” tartışmalarını beraberinde getirecektir. İlaveten CHP büyük bir fırsat yakalamış görünüyor. Bakalım bunu çarçur mu edecek yoksa bu sefer akıllıca kullanacak mı?