AK Parti'deki tribün şovları bitiyor!
Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdulkadir Selvi, AKP grup toplantılarında artık slogan atılmayacağını belirtti.
Selvi, Başbakan Davutoğlu’nun konuşmasıyla ilgili olarak, "Recep Tayyip Erdoğan, Recep Tayyip Erdoğan olacak, Ahmet Davutoğlu da Ahmet Davutoğlu olacak" görüşünü dile getirdi.
Abdulkadir Selvi’nin Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (2 Eylül 2014) nüshasında yayımlanan "Davutoğlu'nun Meclis performansı nasıldı?" başlıklı yazısı şöyle:
'Davutoğlu'nun Meclis performansı nasıldı?'
Başbakan Davutoğlu, Bakanların görev dağılımı sırasında iki kritik değişiklik yaptı.
1-Diyanet İşleri Başkanlığı'nı doğrudan kendisine bağladı.Böylece Diyanet, Genelkurmay ve MİT Müsteşarlığı gibi doğrudan Başbakan'a bağlı kurum statüsüne yükseldi.
2-Çözüm sürecini kendisine bağladı. Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde de çözüm süreci sürekli olarak Başbakan'ın ilgi alanındaydı.Çözüm süreci Başbakan'a bağlı olmayı çoktan hak eden bir süreç. 2015'in çözümün final yılı olmasının arzu edildiği kritik bir dönemde ise Davutoğlu, bu kararıyla hem çözüm sürecinin seviyesini Başbakan düzeyine çekti hem de siyaseten de kendisini çözümün adresi yaptı.
Başbakan yardımcısı Bülent Arınç deneyimi ve bölge halkındaki karşılığı nedeniyle sürecin koordinasyonunda yerinde bir tercih oldu. Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan ise zaten Başdanışman olduğu günlerden beri sürecin içinde olan bir isim. Bu yönüyle canlı hafıza. Çözüm sürecinin parlamento ayağını yürütecek isimlerden.
Burada Başbakan Davutoğlu'nun AK Parti grubundaki performansına ilişkin gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.
Grup toplantısı öncesinde kuliste Başbakanı bekliyorduk.
Bakanlar Kurulu toplantısı yeni dağılmış, bakanlar hızlı adımlarla grup toplantısına yetişmeye çalışıyorlardı.
Yıllardır Erdoğan'ın girdiği kapıdan bu kez Başbakan Davutoğlu girdi. Kalabalık bir heyetle kulisi geçip, grup salonuna girdi.
Daha önce salona giren yeni bakanları alkışlayan, bağrına basan, kıpır kıpır, heyecanlı bir grup vardı.
Başbakan alkışlar arasında ve coşkulu bir şekilde girdi salona.
12 yıldır Erdoğan'ı izlediğimiz kürsüde bu kez Ahmet Davutoğlu vardı.
Ahmet Davutoğlu nasıl konuştu? Ahmet Davutoğlu gibi konuştu.
Biz Ahmet Davutoğlu'nun Recep Tayyip Erdoğan olmasını ve onun gibi konuşmasını beklemiyoruz.
Recep Tayyip Erdoğan, Recep Tayyip Erdoğan olacak.
Ahmet Davutoğlu da Ahmet Davutoğlu olacak.
İki değere de ihtiyacımız var.
AK Parti siyasete kendi değerlerini taşıyan biri hareket.
Yola çıkarken onlara, 'Yenilikçiler' dediler ama onlar kendilerini, 'Erdemliler hareketi' olarak tanımladı.
Davutoğlu belki o günlerde milletvekili olarak bu hareketin içinde değildi ama 'Erdemliler hareketini' şekillendiren düşünce adamlarının başında geliyordu. O nedenle de AK Parti'nin kuruluşu sırasında Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından ziyaret edilip, 6- 7 saat süren ikna seanslarıyla partiye davet edildi.
Davutoğlu'nun grup konuşmasından o günlerin havasını edindim.
'Biz bir aileyiz' dedi. Ve hareketin lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan bayrağı devralan Genel Başkan ve Başbakan olarak, 'Yanımda durmanızı istiyorum' diye seslendi.
Kongre konuşmasında, 'Vefa' üzerinde durmuştu.
Allah vergisi bir hitabete sahipti Cumhurbaşkanı Erdoğan. Gümbür gümbür konuşurdu. Promter'i çok iyi kullanırdı. Yazılı metin üzerinden konuşur, kimi zamanlar metin dışına çıkardı. Ama her halükarda etkili bir konuşmacıydı.Davutoğlu ise irticalen konuşmayı tercih ediyor. Sesini yükseltmiyor. Akılcı konuşuyor ama gönüllere de hitap etmeyi ihmal etmiyor. 'Biz gönül diliyle konuşuruz' dedi birkaç kez. Siyasetin polemik diline uzak değil. Pek tercih etmese de kullanmayı biliyor. Grupta atılan sloganlara da ustaca karşılıklar verdi.
Bu arada benden duymuş olmayın ama yakında AK Parti grubunun tribünlerindeki, sloganlı nümayişler kaldırılıyor.
Bazen bir hareketin Genel Başkanı olarak siyasi hedefler veriyor, bazen Başbakan olarak ülke sorunlarına dair değerlendirmeler yapıyor. Bazen sentez ve analizlere giriyor, bir ara 'Hoca' oluyor bazen de muhalefete çok ağır eleştiriler yönelten bir siyasi kimlik.
Bu geçişleri rahatsız edici değil, şiir gibi. CHP'li Engin Altay'ın, Anayasa kitapçığını fırlatmasını dahi, 'Vay nasipsiz vay' sözleriyle değerlendirdi. Tabi hayatının en özel anlarından biri kitaplarıyla baş başa olduğu anlar olan biri için kitabı yere atmak demek büyük bir cinayetle eşdeğer.
Bir defasında anlatmıştı. Kendisi gibi kitap aşığı olan büyük kızı Sefure ile eski bir kitapçıya gitmiş. Orada birkaç saat geçirdikten sonra kitaplar karşısında öyle heyecanlanmış ki, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'yı aramış. 'Nabi hoca, müthiş kitaplar var burada' demiş. Nabi Avcı'nın da katılımıyla 6-7 saat geçirmişler. Bunu paylaşırken nasıl keyifliydi anlatamam.
Davutoğlu'nun içinde her zaman siyasi bir damar bulunmuş. Bunu konuşmalarını dinlerken daha iyi anlıyoruz. Partisine siyasi hedefler veriyor, siyasi gündemi şekillendiriyor ve muhalefete zaman zaman etkili darbeler indiriyor. Kürsüde sesini yükseltmeden tatlı tatlı konuşurken, konuşmasını dozunu yükseltmeye ve Kılıçdaroğlu'na yönelik eleştirileri birbiri ardına sıralamaya başladı. Cumhurbaşkanı ile görüşmeyeceğini açıklayan CHP liderine, 'Ben 'tıpış tıpış konuşacaksın' demem ama göreceksiniz, öyle ya da böyle konuşacak' diye seslendi.
Davutoğlu, Başbakan olarak siyasete bir değer ve seviye kazandıracağından şüphem yok. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve millet iradesinin hukukunu koruma noktasında en ufak bir tereddüdü olmaz. O zaman, 'Sakin güç'ün, 'Şahin güç' olmasını kimse engelleyemez.
Dünkü grup konuşması Davutoğlu'nun sınavlarından biriydi. Hoca sınavı başarıyla geçti.
Abdulkadir Selvi’nin Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (2 Eylül 2014) nüshasında yayımlanan "Davutoğlu'nun Meclis performansı nasıldı?" başlıklı yazısı şöyle:
'Davutoğlu'nun Meclis performansı nasıldı?'
Başbakan Davutoğlu, Bakanların görev dağılımı sırasında iki kritik değişiklik yaptı.
1-Diyanet İşleri Başkanlığı'nı doğrudan kendisine bağladı.Böylece Diyanet, Genelkurmay ve MİT Müsteşarlığı gibi doğrudan Başbakan'a bağlı kurum statüsüne yükseldi.
2-Çözüm sürecini kendisine bağladı. Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde de çözüm süreci sürekli olarak Başbakan'ın ilgi alanındaydı.Çözüm süreci Başbakan'a bağlı olmayı çoktan hak eden bir süreç. 2015'in çözümün final yılı olmasının arzu edildiği kritik bir dönemde ise Davutoğlu, bu kararıyla hem çözüm sürecinin seviyesini Başbakan düzeyine çekti hem de siyaseten de kendisini çözümün adresi yaptı.
Başbakan yardımcısı Bülent Arınç deneyimi ve bölge halkındaki karşılığı nedeniyle sürecin koordinasyonunda yerinde bir tercih oldu. Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan ise zaten Başdanışman olduğu günlerden beri sürecin içinde olan bir isim. Bu yönüyle canlı hafıza. Çözüm sürecinin parlamento ayağını yürütecek isimlerden.
Burada Başbakan Davutoğlu'nun AK Parti grubundaki performansına ilişkin gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.
Grup toplantısı öncesinde kuliste Başbakanı bekliyorduk.
Bakanlar Kurulu toplantısı yeni dağılmış, bakanlar hızlı adımlarla grup toplantısına yetişmeye çalışıyorlardı.
Yıllardır Erdoğan'ın girdiği kapıdan bu kez Başbakan Davutoğlu girdi. Kalabalık bir heyetle kulisi geçip, grup salonuna girdi.
Daha önce salona giren yeni bakanları alkışlayan, bağrına basan, kıpır kıpır, heyecanlı bir grup vardı.
Başbakan alkışlar arasında ve coşkulu bir şekilde girdi salona.
12 yıldır Erdoğan'ı izlediğimiz kürsüde bu kez Ahmet Davutoğlu vardı.
Ahmet Davutoğlu nasıl konuştu? Ahmet Davutoğlu gibi konuştu.
Biz Ahmet Davutoğlu'nun Recep Tayyip Erdoğan olmasını ve onun gibi konuşmasını beklemiyoruz.
Recep Tayyip Erdoğan, Recep Tayyip Erdoğan olacak.
Ahmet Davutoğlu da Ahmet Davutoğlu olacak.
İki değere de ihtiyacımız var.
AK Parti siyasete kendi değerlerini taşıyan biri hareket.
Yola çıkarken onlara, 'Yenilikçiler' dediler ama onlar kendilerini, 'Erdemliler hareketi' olarak tanımladı.
Davutoğlu belki o günlerde milletvekili olarak bu hareketin içinde değildi ama 'Erdemliler hareketini' şekillendiren düşünce adamlarının başında geliyordu. O nedenle de AK Parti'nin kuruluşu sırasında Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından ziyaret edilip, 6- 7 saat süren ikna seanslarıyla partiye davet edildi.
Davutoğlu'nun grup konuşmasından o günlerin havasını edindim.
'Biz bir aileyiz' dedi. Ve hareketin lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan bayrağı devralan Genel Başkan ve Başbakan olarak, 'Yanımda durmanızı istiyorum' diye seslendi.
Kongre konuşmasında, 'Vefa' üzerinde durmuştu.
Allah vergisi bir hitabete sahipti Cumhurbaşkanı Erdoğan. Gümbür gümbür konuşurdu. Promter'i çok iyi kullanırdı. Yazılı metin üzerinden konuşur, kimi zamanlar metin dışına çıkardı. Ama her halükarda etkili bir konuşmacıydı.Davutoğlu ise irticalen konuşmayı tercih ediyor. Sesini yükseltmiyor. Akılcı konuşuyor ama gönüllere de hitap etmeyi ihmal etmiyor. 'Biz gönül diliyle konuşuruz' dedi birkaç kez. Siyasetin polemik diline uzak değil. Pek tercih etmese de kullanmayı biliyor. Grupta atılan sloganlara da ustaca karşılıklar verdi.
Bu arada benden duymuş olmayın ama yakında AK Parti grubunun tribünlerindeki, sloganlı nümayişler kaldırılıyor.
Bazen bir hareketin Genel Başkanı olarak siyasi hedefler veriyor, bazen Başbakan olarak ülke sorunlarına dair değerlendirmeler yapıyor. Bazen sentez ve analizlere giriyor, bir ara 'Hoca' oluyor bazen de muhalefete çok ağır eleştiriler yönelten bir siyasi kimlik.
Bu geçişleri rahatsız edici değil, şiir gibi. CHP'li Engin Altay'ın, Anayasa kitapçığını fırlatmasını dahi, 'Vay nasipsiz vay' sözleriyle değerlendirdi. Tabi hayatının en özel anlarından biri kitaplarıyla baş başa olduğu anlar olan biri için kitabı yere atmak demek büyük bir cinayetle eşdeğer.
Bir defasında anlatmıştı. Kendisi gibi kitap aşığı olan büyük kızı Sefure ile eski bir kitapçıya gitmiş. Orada birkaç saat geçirdikten sonra kitaplar karşısında öyle heyecanlanmış ki, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'yı aramış. 'Nabi hoca, müthiş kitaplar var burada' demiş. Nabi Avcı'nın da katılımıyla 6-7 saat geçirmişler. Bunu paylaşırken nasıl keyifliydi anlatamam.
Davutoğlu'nun içinde her zaman siyasi bir damar bulunmuş. Bunu konuşmalarını dinlerken daha iyi anlıyoruz. Partisine siyasi hedefler veriyor, siyasi gündemi şekillendiriyor ve muhalefete zaman zaman etkili darbeler indiriyor. Kürsüde sesini yükseltmeden tatlı tatlı konuşurken, konuşmasını dozunu yükseltmeye ve Kılıçdaroğlu'na yönelik eleştirileri birbiri ardına sıralamaya başladı. Cumhurbaşkanı ile görüşmeyeceğini açıklayan CHP liderine, 'Ben 'tıpış tıpış konuşacaksın' demem ama göreceksiniz, öyle ya da böyle konuşacak' diye seslendi.
Davutoğlu, Başbakan olarak siyasete bir değer ve seviye kazandıracağından şüphem yok. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve millet iradesinin hukukunu koruma noktasında en ufak bir tereddüdü olmaz. O zaman, 'Sakin güç'ün, 'Şahin güç' olmasını kimse engelleyemez.
Dünkü grup konuşması Davutoğlu'nun sınavlarından biriydi. Hoca sınavı başarıyla geçti.