AK Parti “muhasebe” çıkartıyor!.. İlk sonuç “yumuşama” mı?..

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, AK Parti’nin seçim yenilgisi sonrası ortaya çıkan durumu aşıp aşamayacağını ve ilk değerlendirme sonucunun muhtemelen “Yumuşama” yönünde olduğu tespitini yazdı…

ATİLLA AKAR atilla.akar@medyaradar.com

Efendim: insanoğlu garip bir yaratıktır. Hepimiz için böyle. Herhangi bir konuda hatamız hele günahımız varsa onun nedenini önce kendimizden çok dışımızda ararız. Böylesi hem daha kolaydır hem de bizi rahatlatır. İlginç bir psikolojidir bu.

Bu durum kişiler için olduğu kadar partiler içinde geçerlidir. Siz “Ortak akıl” gibi afili laflara bakmayın. Hele de olaya tarafgirlikler, düşmanlıklar, önyargılar, rekabet, vb bolca gireceği için olay daha da zorlaşır. Ya dışa “Kötü düşmanlara” ya da içteki “Hainlere” bağlanır. Kimse açıktan sorumluluk almak istemez!..

Çuvaldızı Kendine İğneyi Başkasına Batır!..

Halbuki böylesi bir tercihte bulunarak başınızı deve kuşu gibi kuma gömersiniz. Çok kez sorun daha derindedir ama insan zihni satha takılmayı sever. Gerçeklerle “Yüzleşme”yi istemez. Oysa ancak o cesareti kendinde bulanlar travmayı aşabilir, “Ders” çıkartabilir. Bazı şeyleri halının altına süpürmek zaten mümkün değildir.

İşte böylesi bir durum son seçim sonuçları dolayısıyla şu an AK Parti’nin de başında var görünüyor. Ancak gelen ilk sinyaller başta Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı olan Tayyip Erdoğan olmak üzere daha “Soğukkanlı” bir değerlendirme yapmak istedikleri yönünde. AK Parti sanki bu kez kendisiyle “Hesaplaşma” cesareti buluyor gibi sanki:

“Açık söylüyorum, şahsım dâhil bu masanın etrafında oturan hiçbir arkadaşım, 31 Mart seçim sonuçlarının sorumluluğundan kaçamaz… Ya hatalarımızı görerek kendimizi toparlarız ya da güneşi gören buz misali erimeye devam ederiz…”

Anketler Neyi söyler?..

Anlaşıldığı kadarıyla ilk etapta bunu vatandaşlara sorarak yapacaklar. Yapılacak anket çalışmasının çatısını “Ne beklentiniz var?”, “Ak Parti belediyesinden memnun muydunuz?”, “Neden sandığa gitmediniz?” soruları teşkil edecek.

Bu sorulardan en ilgi çekici olanı “Neden sandığa gitmediniz?” şeklinde olanı herhalde. Çünkü yenilgiye sebep olarak AK Parti’ye oy veren seçmenin sandığa gitmeyip kendilerini cezalandırdıklarını düşünüyor olmalılar ki bence haklılar.

Odaklandıkları ikinci konu ise “Ekonomi” olmalı herhalde. (Bence birinci konu bu olmalıydı o başka!) Bunu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en son beyanından anlıyoruz. Erdoğan, kurmaylarıyla yaptığı toplantıda önümüzdeki döneme ilişkin şu mesajları vermekteydi: "İnanan insanlarız, 'Bunda da hayır var' diyeceğiz. Artık ekonomiye odaklanacağız. Mağduriyetleri giderecek çalışmalarımız olacak"

AK Parti Kendini Sorgulayabilecek mi?..

Öyle görünüyor ki, AK Parti bu kez ve tarihinde belki de ilk defa şapkayı önüne koyup, düşünme, kendini sorgulama imkânı elde etmiş görünüyor. Bunu da bir “fırsat” gibi düşünürsek, nasıl ve hangi kapsamda kullanacağı onun için hayati önemde görünüyor. Çünkü aynı hataları ikinci kez tekrarlama şansı hiç yok görünüyor. Çarçurda edebilir derste alabilir. Şimdilik bunu yapmaya “İstekli” görünüyor!

Burada önemli olan temel hataları doğru saptamaktır. Örneğin “Doğru aday seçimi yapamamak” bir neden olabilir. Lakin bu önem sıralamasında kaçtadır acaba? Soruyu şöyle de sorabiliriz: “Doğru aday seçilseydi sonuç değişir miydi?” Belki birkaç bölgede değişirdi ancak bu halen esasa ilişkin bir saptama gibi durmuyor. Çünkü ortada adayları da aşan bir sorun var gibi duruyor…

“Esas”ı Kaçırmamak!..

Peki “Esasa ilişkin” olan nedir o zaman? Kabaca “En belirleyici” hatalar diyebiliriz. Diğerleri onun yanında önemsiz olmasa da oldukça “Tali” kalan hatalar arasındadır. Örneğin ekonomi ilk sırada olandır. Toplum “Nas” denildiği günden beri her şeyin tepetaklak oluşunun farkındadır. (Ancak burada da aldatıcı bir yan var. Ekonomi ideolojik yahut inançsal yargılara göre değil kendi kural ve mecrasına göre şekillenir.) Demek ki esas sorun “Olaya bakış” tadır. Ekonomik bozulma sadece sonuçtur!..

Hadi daha siyasi bir neden bulalım. Mesela Yeniden Refah Partisi’nin ittifaktan kopması ve kendi başına seçime girmesi gibi. Lakin bu bile asıl neden sayılamaz. Çünkü o zaman şu soru açıkta kalır: “İyi ama o seçmenler niçin AK Parti’yi terk edip YRP’yi desteklediler. Artık AK Parti’de bulamadıkları neydi?” Bu soruyu sorduğumuzda durum farklılaşıyor.

“Yumuşama” Sinyalleri mi?..

Her zaman daha sert söylemler yayan Erdoğan bu kez “Şaşırtıcı” bir davranış sergileyecekti. Ramazan Bayramı dolayısıyla liderleri arayan Erdoğan ilk kez olarak Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’i de arayacaktı. Üstelik diyaloğu sürdürme kararı aldıkları söyleniyordu. Bu “Yakınlaşma” nın daha da gelişeceğini, ilerideki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik –her iki taraf açısından da- bir “Hesap” boyutu taşıdığını varsayabiliriz. Bundan ne kastettiğim ayrı bir yazı konusu. Şimdilik bu kadar diyelim!..

Elbette bunlar sıradan bir bayram görüntüsü de olabilirdi. Lakin ben öyle olduğunu sanmıyorum. Erdoğan bu kez araştırma ve istişarelerden çıkan nabız ve tavsiyelere uymaya çalışıyor sanırım. Tahminim o yöndedir ki kendisine “Bugüne kadar izledikleri sertlik stratejisinin artık ters sonuçlar vermeye başladığı, daha ılıman bir çizgiye geçmeleri gerektiği” yönünde telkinler yapılmış görünüyor. Bu anlayışı yaygınlaştırırlar mı yoksa vazgeçerler mi onu bilemem.

Metal Yorgunluğu Gibi!..

Anladığım o ki, bu yönde bir “Tavsiye” kendisine iletilmiş olmalı. Elbette böyle bir saptama yapılsa bile uymayabilir. Lakin bu kez durum farklı. “Bu saatten sonra ağzıyla kuş tutsa farketmez” diyenlerde var elbette!..

Sanırım artık eskisi kadar bir desteğe sahip olmadığının kendileri de farkında. Durumu aşabilmek için şu ana kadar pek aklına getirmek istemediği “Yeni yollar denemeye” karar vermiş olabilir. Sürekli çatışma, sürekli kavga nereye kadar? Sonuç metal yorgunluğu gibi seçim yorgunluğu oluyor işte!..

Siyasi “Kibir”in bedeli mi Bu?..

Yazının sonlarına geldik. Şimdi birazda kendi kanaatimi belirteyim bari. Çünkü bana kalırsa derinlerde çok daha “köklü nedenler” yatıyor. Diğer her şey bunun bir uzantısı. O da yönetim ve parti kadrolarının bilhassa sürekli iktidar olmaktan mütevellit bir “Kibre” kapılmış olmaları oluyor herhalde. Genelde topluma özelde kendilerini destekleyen “Altta kalan” kitleye karşı bir tepeden bakma, umursamama, psikolojik kopma, “Nasıl olsa bugüne kadar hep bizi desteklediler, bundan sonrada desteklerler” rehaveti ve tabii onların sıkıntılarına “Yabancılaşmaları” yatıyor.

Kendini “seçkin” zanneden, kültürel arka planı olmayan ve devlet imkânlarıyla palazlanmış “Yeni kibirli muhafazakâr seçkinler” zihniyet olarak mutasyon geçirmişe benziyorlar. Özünde halen avam olan, küpünü doldurma gayretindeki bu yeni-sınıfa dayalı “Çakma elitler” geldikleri yerden çoktan uzaklaşmışlardı. Ancak diğerlerine karşı “bizde sizdeniz” taklidi yapıyorlardı. Artık diğerlerinin acıları onları fazla ilgilendirmiyordu. Tek dertleri önce partide iyi bir pozisyon kapıp sonra onu ranta çevirmekti. Esasta başlarına gelen budur!..

Hülasa: bazen hakikaten “Bir musibet bin nasihatten iyidir” mi oluyor ne acaba?..

12.04.2024

NOT: Bu yazı yazılıp bitirildikten sonra medyada bir haber yer aldı. Buna göre AK Parti kurmayları durumu “Partinin eski reflekslerine dönemeyeceği” şeklinde ifade etmişler. İsteseler bile eski çatışmacı, kavgacı çizgiyi koruyamazlar artık. Bütün bunlar hem kanaatlerimi destekler nitelikte hem de özeleştiri çabasının şimdilik “Ciddi” olduğunu düşündürüyor.

Tüm yazılarını göster