Ahmet Taşgetiren'den sert ajanlık soruları! Arkadaş bir İslamcı olarak...
Türkiye'de bazı İslamcıların devlet içinde ajanlık görevinde bulunduklarına dair tartışmalara Ahmet Taşgetiren de katıldı.
Star Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, bugünkü "Ajan" başlıklı yazısında Mümtazer Türköne ve Ali Bulaç'ın başlatmış olduğu İslamcılık ve Ajanlık tartışmalarına daha sonra katılan Altan Tan'a sert sorular yöneltti.
Devletin ajanı, İslami yapılanmalar içinde de yer almış mıdır? sorusuyla başlayan Taşgetiren, "Ali Bulaç ve Altan Tan'a söylenecek olan şey, varsa kişiler hakkında net bir bilginiz, bunu açıklayın, demektir. Çünkü öyle ortaya karışık laflarla ajanlık suçlaması yapmanın kendisi de bizatihi, devlet ajanlığının bütün yapılar üzerinde şüphe uyandırma politikasının uzantısı olarak okunabilir" yazdı.
Ali Bulaç'a "insan salya sümük ağlıyor diye en aşağılayıcı ifadelerle eleştirdiği birisinin gazetesine neden döner? Orada görevli olduğu için mi?" diye sorarak Bulaç'a ait eski defterleri açan ve onu ajanlık ile itham eden Taşgetiren, Altan Tan'a ise "Arkadaş bir islamcı olarak PKK güdümündeki bir siyasi hareket içinde iki defa milletvekili seçilmek nasıl bir şeydir?" diye sordu.
DEVLET İÇİN KURŞUN ATAN DA YİYEN DE...
Mümtazer Türköne'nin DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in danışmanı olduğu dönemde, Çiller'in kullandığı "devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir" cümlesini kaleme aldığını da üstü örtük bir şekilde anımsatan Taşgetiren; "onun adı modern jargonda ajanlık değil, danışmanlık diye tanımlanıyor." yorumunu yaptı.
İŞTE AHMET TAŞGETİREN'İN ALİ BULAÇ VE ALTAN TAN'A SORULARI:
Sonra insanlar size dönüp sorarlar, çünkü bu işler, iki tarafı da kesen bıçak gibidir. Mesela Altan Tan’a sorulsa:
- Arkadaş bir islamcı olarak PKK güdümündeki bir siyasi hareket içinde iki defa milletvekili seçilmek nasıl bir şeydir? O yapıda zatı aliniz hakkında böyle bir devlet uzantısı kaygısı bulunduğu endişesini taşımaz mısınız?
- Arkadaş, Kürt hareketi içindeki ajanlardan bahsediyorsunuz. Bu sizin siyasi bilinç diriliğinizin yansıması olmalı. Acaba kendi kendinize sormakta mısınız, bu ajanlar kimler? Hangi seviyede -tabii içinde bulunduğunuz parti dahil- Kürt hareketine müdahil oluyorlar? Kandil’de ne kadar var, kimler? İmralı nedir? Elinizde ajanları belirleyecek bir ölçme-değerlendirme kriteri var mı ve siz Kürt hareketi içinde yer alan ajanlar hangi seviyede olduğunda onlarla aranıza mesafe koyarsınız?
Mesela Ali Bulaç’a sorulsa:
- Arkadaş, bir insan, “salya - sümük ağlıyor” diye en aşağılayıcı ifadelerle eleştirdiği birisinin gazetesine neden döner? Orada bir görevi olduğu için mi?
- Bir insan en radikal islamcılıkla çıktığı yolun ileri safhalarında “Biz asla islamcı bir kadroya oy vermedik” diyenlerin yanında neden saf tutar?
- Bir insan, neredeyse dünyanın bütün islamcılarının başarısı için dua ettiği, buna karşılık, dünyanın bütün islam karşıtlarının çökmesi için çalıştığı bir siyasi hareketin, üstelik islamcılık adına ana muhalifi olmaya neden soyunur? Bu rol Amerika’dan nasıl görünür acaba?
Ajanlık tartışmasına en çok zemin sunan Camia medyasına da birkaç sorum var bu arada:
- Arkadaşlar, bu ajanlık işi sizin için çok daha iki tarafı keskin bıçak niteliğinde. Bir bakın kendinize: Camia, içinden en tepe noktalarda tasfiyeler gerçekleştirmiş bir camia. Kaç tane ikinci adam gitti. Üçüncü beşincilerin tasfiyesi sıradan bir olay. Camia bünyesindeki tedavülde bunların her birine “İhanet” suçlaması yapıldığı, dün “Abi-İmam” olanların yarın “Hain-Ajan” olduğu cümlenin malumu. Şimdi buradan yola çıkıldığında şu andaki Abi ve İmamların hangi güvene mazhar olduklarını, ya da ne zaman hain ve ajan kategorisine gireceklerini sorgulamak gerekmez mi? Ajanlık uçurumuna gelip de ipten dönenenleri saymıyorum bile.
Sonra işin içinde bir de üstlendiğiniz rol ve sürdürdüğünüz politika gereği “küresel ajan” olmak var. Küresel bir güç ile işbirliği herhangi bir ülke için “ayı ile aynı çuvala girmek” demekse, ülkesi ile kavgalı bir örgüt ve hele onun sunduğu imkanlarla perverde olan lideri için ne anlam taşır?
İşin bir de “Devlet adına kurşun atan da yiyen de şereflidir” boyutu var ki onun adı modern jargonda ajanlık değil, danışmanlık diye tanımlanıyor. Ne demezsin ki!
Devletin ajanı, İslami yapılanmalar içinde de yer almış mıdır? sorusuyla başlayan Taşgetiren, "Ali Bulaç ve Altan Tan'a söylenecek olan şey, varsa kişiler hakkında net bir bilginiz, bunu açıklayın, demektir. Çünkü öyle ortaya karışık laflarla ajanlık suçlaması yapmanın kendisi de bizatihi, devlet ajanlığının bütün yapılar üzerinde şüphe uyandırma politikasının uzantısı olarak okunabilir" yazdı.
Ali Bulaç'a "insan salya sümük ağlıyor diye en aşağılayıcı ifadelerle eleştirdiği birisinin gazetesine neden döner? Orada görevli olduğu için mi?" diye sorarak Bulaç'a ait eski defterleri açan ve onu ajanlık ile itham eden Taşgetiren, Altan Tan'a ise "Arkadaş bir islamcı olarak PKK güdümündeki bir siyasi hareket içinde iki defa milletvekili seçilmek nasıl bir şeydir?" diye sordu.
DEVLET İÇİN KURŞUN ATAN DA YİYEN DE...
Mümtazer Türköne'nin DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in danışmanı olduğu dönemde, Çiller'in kullandığı "devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir" cümlesini kaleme aldığını da üstü örtük bir şekilde anımsatan Taşgetiren; "onun adı modern jargonda ajanlık değil, danışmanlık diye tanımlanıyor." yorumunu yaptı.
İŞTE AHMET TAŞGETİREN'İN ALİ BULAÇ VE ALTAN TAN'A SORULARI:
Sonra insanlar size dönüp sorarlar, çünkü bu işler, iki tarafı da kesen bıçak gibidir. Mesela Altan Tan’a sorulsa:
- Arkadaş bir islamcı olarak PKK güdümündeki bir siyasi hareket içinde iki defa milletvekili seçilmek nasıl bir şeydir? O yapıda zatı aliniz hakkında böyle bir devlet uzantısı kaygısı bulunduğu endişesini taşımaz mısınız?
- Arkadaş, Kürt hareketi içindeki ajanlardan bahsediyorsunuz. Bu sizin siyasi bilinç diriliğinizin yansıması olmalı. Acaba kendi kendinize sormakta mısınız, bu ajanlar kimler? Hangi seviyede -tabii içinde bulunduğunuz parti dahil- Kürt hareketine müdahil oluyorlar? Kandil’de ne kadar var, kimler? İmralı nedir? Elinizde ajanları belirleyecek bir ölçme-değerlendirme kriteri var mı ve siz Kürt hareketi içinde yer alan ajanlar hangi seviyede olduğunda onlarla aranıza mesafe koyarsınız?
Mesela Ali Bulaç’a sorulsa:
- Arkadaş, bir insan, “salya - sümük ağlıyor” diye en aşağılayıcı ifadelerle eleştirdiği birisinin gazetesine neden döner? Orada bir görevi olduğu için mi?
- Bir insan en radikal islamcılıkla çıktığı yolun ileri safhalarında “Biz asla islamcı bir kadroya oy vermedik” diyenlerin yanında neden saf tutar?
- Bir insan, neredeyse dünyanın bütün islamcılarının başarısı için dua ettiği, buna karşılık, dünyanın bütün islam karşıtlarının çökmesi için çalıştığı bir siyasi hareketin, üstelik islamcılık adına ana muhalifi olmaya neden soyunur? Bu rol Amerika’dan nasıl görünür acaba?
Ajanlık tartışmasına en çok zemin sunan Camia medyasına da birkaç sorum var bu arada:
- Arkadaşlar, bu ajanlık işi sizin için çok daha iki tarafı keskin bıçak niteliğinde. Bir bakın kendinize: Camia, içinden en tepe noktalarda tasfiyeler gerçekleştirmiş bir camia. Kaç tane ikinci adam gitti. Üçüncü beşincilerin tasfiyesi sıradan bir olay. Camia bünyesindeki tedavülde bunların her birine “İhanet” suçlaması yapıldığı, dün “Abi-İmam” olanların yarın “Hain-Ajan” olduğu cümlenin malumu. Şimdi buradan yola çıkıldığında şu andaki Abi ve İmamların hangi güvene mazhar olduklarını, ya da ne zaman hain ve ajan kategorisine gireceklerini sorgulamak gerekmez mi? Ajanlık uçurumuna gelip de ipten dönenenleri saymıyorum bile.
Sonra işin içinde bir de üstlendiğiniz rol ve sürdürdüğünüz politika gereği “küresel ajan” olmak var. Küresel bir güç ile işbirliği herhangi bir ülke için “ayı ile aynı çuvala girmek” demekse, ülkesi ile kavgalı bir örgüt ve hele onun sunduğu imkanlarla perverde olan lideri için ne anlam taşır?
İşin bir de “Devlet adına kurşun atan da yiyen de şereflidir” boyutu var ki onun adı modern jargonda ajanlık değil, danışmanlık diye tanımlanıyor. Ne demezsin ki!