'Ahmet Şık, öldüremedikleri Metin Göktepe’dir!'
Meryem Göktepe: Metin yaşıyor olsa, belki de Ahmet’in yanında olacaktı.
8 Ocak 1996’da polislerin işkence ederek öldürdüğü Evrensel gazetesinin muhabiri Metin Göktepe'nin ablası Meryem Göktepe, “Tam da slogan olduğu gibi… Ahmet Şık, öldüremedikleri Metin Göktepe’dir. Bir gazeteciyi neden öldürürler, neden gözaltına alırlar, buna bakmak lazım. Aslında öldürmek istedikleri, tutsak yapmak istedikleri gerçeklerdir. Onların şahsında ‘haber’ ve halkın bir bölümü yok edilmek istenir" dedi.
“Metin yaşıyor olsa, belki de Ahmet’in yanında olacaktı” diyen Meryem Göktepe, “Biz hiçbir zaman farklı noktalarda olmadık. Sapmadık, satmadık, eğilip bükülmedik. Gerçeğin, adaletin, insanın peşinden gittik. Metin’in öldüğünü ilk öğrendiğimde Gazeteciler Cemiyeti’ne gittim. Ahmet’le karşılaşmam böyledir. Elinde Metin’in fotoğrafı vardı. İşte o an anladım ki Metin gerçekten de ölmüştür. Ahmet haykırıyordu. Onu sakinleştirmek bize düştü" ifadesini kullandı.
Meryem Göktepe'nin görüşlerini de aktaran Birgün gazetesinden Erk Acarer'in haberi şöyle:
Hesap sorulsaydı…
“O insanların hesabı sorulabilseydi, bugün bu halde olmayacaktık. Hepsi birer istatistik olarak kaldılar. O gün orada büyük bir suç vardı. Metin bunu ifşa etmek istedi. Gerçeği açığa çıkarmak isteyen gazetecilerden biriydi. Canıyla ödedi. Tanıklar konuşmasaydı, belki Metin de faili meçhul olarak kalacaktı. Bu nedenle, gerçeklerin peşinden gitmek ve konuşabilmek sadece gazetecilerin işi değil. Topluma da sorumluluk düşüyor.”
Geçmişten bugünlere değişen bir şey yok mu?
“O gün gizli olan bugün açık açık yapılıyor. O günün iktidarı özür diliyordu. Hukuk doğrudan değil ama baskıyla da olsa işliyordu. Elbette sağlıklı değildi. Ancak bugün bunlar da yok!"
Yaşıyor olsa...
“Metin yaşıyor olsa, belki de Ahmet’in yanında olacaktı” diye devam ediyor Meryem Göktepe:
“Biz hiçbir zaman farklı noktalarda olmadık. Sapmadık, satmadık, eğilip bükülmedik. Gerçeğin, adaletin, insanın peşinden gittik. Metin’in öldüğünü ilk öğrendiğimde Gazeteciler Cemiyeti’ne gittim. Ahmet’le karşılaşmam böyledir. Elinde Metin’in fotoğrafı vardı. İşte o an anladım ki Metin gerçekten de ölmüştür. Ahmet haykırıyordu. Onu sakinleştirmek bize düştü.”
Göktepe Ahmet’ten söz ediyor:
“Elinde kardeşimin fotoğrafı. Kardeş yadigârı bir kardeş. O günden beri benim seçilmiş kardeşim.”
Meryem Göktepe, Fadime Ana’nın mesajını da iletiyor:
“Annem, Ahmet’in annesine sesleniyor; “O benim de oğlum, onunla gurur duy” diyor. “Çalmadı, çırpmadı, öldürmedi… Halkın yanında olduğu için tutsak edildi.”
Unutamadığımız Metin Göktepe’nin önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz. Ahmet’e de sübliminal bir mesajımız var:
Hani Mustafa Kemal Erdemol’la kulağımıza eğilip soruyordun ya… Nerde be Ahmet, keyfimiz mi var!
“Metin yaşıyor olsa, belki de Ahmet’in yanında olacaktı” diyen Meryem Göktepe, “Biz hiçbir zaman farklı noktalarda olmadık. Sapmadık, satmadık, eğilip bükülmedik. Gerçeğin, adaletin, insanın peşinden gittik. Metin’in öldüğünü ilk öğrendiğimde Gazeteciler Cemiyeti’ne gittim. Ahmet’le karşılaşmam böyledir. Elinde Metin’in fotoğrafı vardı. İşte o an anladım ki Metin gerçekten de ölmüştür. Ahmet haykırıyordu. Onu sakinleştirmek bize düştü" ifadesini kullandı.
Meryem Göktepe'nin görüşlerini de aktaran Birgün gazetesinden Erk Acarer'in haberi şöyle:
Hesap sorulsaydı…
“O insanların hesabı sorulabilseydi, bugün bu halde olmayacaktık. Hepsi birer istatistik olarak kaldılar. O gün orada büyük bir suç vardı. Metin bunu ifşa etmek istedi. Gerçeği açığa çıkarmak isteyen gazetecilerden biriydi. Canıyla ödedi. Tanıklar konuşmasaydı, belki Metin de faili meçhul olarak kalacaktı. Bu nedenle, gerçeklerin peşinden gitmek ve konuşabilmek sadece gazetecilerin işi değil. Topluma da sorumluluk düşüyor.”
Geçmişten bugünlere değişen bir şey yok mu?
“O gün gizli olan bugün açık açık yapılıyor. O günün iktidarı özür diliyordu. Hukuk doğrudan değil ama baskıyla da olsa işliyordu. Elbette sağlıklı değildi. Ancak bugün bunlar da yok!"
Yaşıyor olsa...
“Metin yaşıyor olsa, belki de Ahmet’in yanında olacaktı” diye devam ediyor Meryem Göktepe:
“Biz hiçbir zaman farklı noktalarda olmadık. Sapmadık, satmadık, eğilip bükülmedik. Gerçeğin, adaletin, insanın peşinden gittik. Metin’in öldüğünü ilk öğrendiğimde Gazeteciler Cemiyeti’ne gittim. Ahmet’le karşılaşmam böyledir. Elinde Metin’in fotoğrafı vardı. İşte o an anladım ki Metin gerçekten de ölmüştür. Ahmet haykırıyordu. Onu sakinleştirmek bize düştü.”
Göktepe Ahmet’ten söz ediyor:
“Elinde kardeşimin fotoğrafı. Kardeş yadigârı bir kardeş. O günden beri benim seçilmiş kardeşim.”
Meryem Göktepe, Fadime Ana’nın mesajını da iletiyor:
“Annem, Ahmet’in annesine sesleniyor; “O benim de oğlum, onunla gurur duy” diyor. “Çalmadı, çırpmadı, öldürmedi… Halkın yanında olduğu için tutsak edildi.”
Unutamadığımız Metin Göktepe’nin önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz. Ahmet’e de sübliminal bir mesajımız var:
Hani Mustafa Kemal Erdemol’la kulağımıza eğilip soruyordun ya… Nerde be Ahmet, keyfimiz mi var!