Ahmet Kekeç'ten Yeni Asya'ya: Geçmişinizden bana ne, Müslüman'a küfretmek yakışıyor mu?
Star yazarı Ahmet Kekeç ile Yeni Asya Genel Yayın Yönetmeni arasında patlak veren ve daha sonra gazetenin bir yazarının da dahil olduğu kavgada cevap verme sırası Ahmet Kekeç'te...
Star yazarı Ahmet Kekeç ile Nur cemaatinin Yeni Asya koluyla aynı adı taşıyan gazetenin yayın yönetmeni Kâzım Güleçyüz carasındaki polemik devam ediyor. Kekeç, kendisine "Müslüman hiç yalan söyler mi?" diye soran Yeni Asya yazarı Mustafa Özbek'e yönelik olarak "Cevaplarından bir şey anlamadım. Sadece 'yalancı' ve 'müfteri' olduğumu söylüyor. Hızını alamıyor, 'edepsiz' filan gibi bir avukata ve münevvere yakışmayacak çirkinlikte sözler sarf ediyor" dedi. "Ben sizin geçmişinizle ya da yaşadığınız 'bölünmeler'le ilgili değilim. Bana ne" diyen Kekeç, "Cevabî yazınızda 'Müslüman’a yalan söylemek yakışmaz' buyuruyorsunuz. Peki, Müslüman’a küfretmek yakışıyor mu beyefendi?" ifadesini kullandı.
Ahmet Kekeç, polemiği başlatan yazısında Kâzım Güleçyüz'le ilgili olarak "Biz bu Kâzım’ı, 17/25 Aralık sürecinde yazdığı heyheyli ve celadetli yazılardan hatırlıyoruz... 'Ateş parçası'ydı... Hükümete ve Erdoğan’a demediğini bırakmıyordu" diyerek tepki göstermiş, Rus Büyükelçi Andrey Karlov'u öldüren polis Mevlüt Mert Altıntaş'la ilgili yazısında, katil hakkındaki 'FETÖ' iddialarına değinmemekle eleştirmişti.
Ahmet Kekeç'in "Bozacı Kâzım, Şıracı Mustafa!" başlığıyla yayımlanan (27 Aralık 2016) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Kâzım Güleçyüz’e sorduğum ve cevap alamadığım sorulara Mustafa Özbek isimli avukat cevap vermiş.
Hemen belirteyim:
Mustafa Bey’in cevaplarından bir şey anlamadım.
Sadece “yalancı” ve “müfteri” olduğumu söylüyor. Hızını alamıyor, “edepsiz” filan gibi bir avukata ve münevvere yakışmayacak çirkinlikte sözler sarf ediyor.
Bir tarihte, merhum Erbakan’ın Deniz Gezmiş’in idamına el kaldırmadığını yazmışım... Erbakan o gün genel kurulda değilmiş. Dolayısıyla el kaldırması zaten teknik olarak mümkün değilmiş.
Bunları hatırlatıyor ve bana cevap vermiş oluyor.
Bir de Nur camiasının geçmişine ve kimi bölünmelere ilişkin bilgiler sunuyor.
Bana ne!
Ben sizin geçmişinizle ya da yaşadığınız “bölünmeler”le ilgili değilim. Bana ne!
Çok basit sorular soruyorum:
Niçin Fetullah yancılığı yapıyorsunuz? Cürümleri ortaya çıktığı halde (en son “darbe”ye kalkıştılar) niçin FETÖ’ye toz kondurmamaya devam ediyorsunuz?
Dahası, niçin “FETÖ kumpası”nın kurbanı olduğu ortaya çıkmış arkadaşlarınıza (Mustafa Kaplan ve Bünyamin Ateş’e) sahip çıkmadınız, sahip çıkmıyorsunuz?
Mustafa Özbek “avukat” titri taşıdığına göre, muhtemelen Kazım Güleçyüz’ün de avukatlığını yapıyor.
Soralım o halde Avukat Bey’e:
Cevabî yazınızda “Müslüman’a yalan söylemek yakışmaz” buyuruyorsunuz.
Peki, Müslüman’a küfretmek yakışıyor mu beyefendi?
Şu sözler (muhtemelen) müvekkiliniz ve arkadaşınız Kazım Güleçyüz’e ait: “Ahmak... Adam değil... Divane... Safsatası... Hezeyanı... Köpek... İt gibi ürüyor...”
Küfretmeden, aşağılamadan, edep sınırlarını aşmadan meramınızı ifade edemiyor musunuz?
Bir de, haklıymış edalarıyla, “Basın Meslek Ahlak İlkeleri”ni hatırlatıyorsunuz.
O ilkeler karşısındaki pozisyonunuzu düşündünüz mü beyefendi?
Bakın bakalım, “Köpek... Edepsiz... İt gibi ürüyor” dediğinizde, hangi duruma düşmüş oluyorsunuz?
İkinci dalga küfürlerden sonra “Fethullah yancılığı”yla ilgili açıklama beklemekten vazgeçtim. Fetullah ve çetesi camianıza hayırlı olsun...
Edep dairesinde bir cümle kurun, kâfi.
Ahmet Kekeç, polemiği başlatan yazısında Kâzım Güleçyüz'le ilgili olarak "Biz bu Kâzım’ı, 17/25 Aralık sürecinde yazdığı heyheyli ve celadetli yazılardan hatırlıyoruz... 'Ateş parçası'ydı... Hükümete ve Erdoğan’a demediğini bırakmıyordu" diyerek tepki göstermiş, Rus Büyükelçi Andrey Karlov'u öldüren polis Mevlüt Mert Altıntaş'la ilgili yazısında, katil hakkındaki 'FETÖ' iddialarına değinmemekle eleştirmişti.
Ahmet Kekeç'in "Bozacı Kâzım, Şıracı Mustafa!" başlığıyla yayımlanan (27 Aralık 2016) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Kâzım Güleçyüz’e sorduğum ve cevap alamadığım sorulara Mustafa Özbek isimli avukat cevap vermiş.
Hemen belirteyim:
Mustafa Bey’in cevaplarından bir şey anlamadım.
Sadece “yalancı” ve “müfteri” olduğumu söylüyor. Hızını alamıyor, “edepsiz” filan gibi bir avukata ve münevvere yakışmayacak çirkinlikte sözler sarf ediyor.
Bir tarihte, merhum Erbakan’ın Deniz Gezmiş’in idamına el kaldırmadığını yazmışım... Erbakan o gün genel kurulda değilmiş. Dolayısıyla el kaldırması zaten teknik olarak mümkün değilmiş.
Bunları hatırlatıyor ve bana cevap vermiş oluyor.
Bir de Nur camiasının geçmişine ve kimi bölünmelere ilişkin bilgiler sunuyor.
Bana ne!
Ben sizin geçmişinizle ya da yaşadığınız “bölünmeler”le ilgili değilim. Bana ne!
Çok basit sorular soruyorum:
Niçin Fetullah yancılığı yapıyorsunuz? Cürümleri ortaya çıktığı halde (en son “darbe”ye kalkıştılar) niçin FETÖ’ye toz kondurmamaya devam ediyorsunuz?
Dahası, niçin “FETÖ kumpası”nın kurbanı olduğu ortaya çıkmış arkadaşlarınıza (Mustafa Kaplan ve Bünyamin Ateş’e) sahip çıkmadınız, sahip çıkmıyorsunuz?
Mustafa Özbek “avukat” titri taşıdığına göre, muhtemelen Kazım Güleçyüz’ün de avukatlığını yapıyor.
Soralım o halde Avukat Bey’e:
Cevabî yazınızda “Müslüman’a yalan söylemek yakışmaz” buyuruyorsunuz.
Peki, Müslüman’a küfretmek yakışıyor mu beyefendi?
Şu sözler (muhtemelen) müvekkiliniz ve arkadaşınız Kazım Güleçyüz’e ait: “Ahmak... Adam değil... Divane... Safsatası... Hezeyanı... Köpek... İt gibi ürüyor...”
Küfretmeden, aşağılamadan, edep sınırlarını aşmadan meramınızı ifade edemiyor musunuz?
Bir de, haklıymış edalarıyla, “Basın Meslek Ahlak İlkeleri”ni hatırlatıyorsunuz.
O ilkeler karşısındaki pozisyonunuzu düşündünüz mü beyefendi?
Bakın bakalım, “Köpek... Edepsiz... İt gibi ürüyor” dediğinizde, hangi duruma düşmüş oluyorsunuz?
İkinci dalga küfürlerden sonra “Fethullah yancılığı”yla ilgili açıklama beklemekten vazgeçtim. Fetullah ve çetesi camianıza hayırlı olsun...
Edep dairesinde bir cümle kurun, kâfi.