Ahmet Kekeç'ten Özkök'e rest; Sen hiç konuşma Ertuğrul!
Diliniz KABA Vicdanınız TAŞ başlıklı ortak bir yazıyla savunan 13 yazara tepki gösteren Ertuğrul Özkök için “Bu işlerde konuşacak en son kişi sensin Ertuğrul” dedi.
Bugün Star gazetesinde sert bir yazı kaleme alan Ahmet Kekeç, Kabataş'ta saldırıya uğradığını iddia eden Zehra Gelin ve onu Diliniz KABA Vicdanınız TAŞ başlıklı ortak bir yazıyla savunan 13 yazara tepki gösteren Ertuğrul Özkök için “Bu işlerde konuşacak en son kişi sensin Ertuğrul” dedi.
İşte Ahmet Kekeç'in o yazısından çarpıcı bir bölüm:
İNANIP İNANMAMAK SÜTÜNÜZE VE VİCDANINIZA KALMIŞ!
… Şerefsiz taifesine şunları söylemek isterim:
Kabataş konusunda müddei değilim. Hiç olmadım. "Görüntü var. Ne korkunç! Aman Allah'ım!" demedim. Ortada, aynı zamanda anne olan bir hanımefendinin beyanı var. Bir de Adli Tıp Kurumu'ndan alınmış darp raporu... İnanıp inanmamak sütünüze ve vicdanınıza kalmış. ("Beyan esas değildir" diyorsanız, karakolda çırılçıplak soyulduğunu söyleyen 20 Gezi'ci kadının beyanını esas kabul etmemeniz ve Adli Tıp Kurumu raporunu koyacak uygun bir menfez bulmanız gerekir.)
İkincisi...
Bu işin tekrar köpürtülmesinin arkasında bir talimat yok.
Bir telkin de yok.
Herkesi kendiniz gibi "kullanışlı" sanmayın.
Bu işin tekrardan köpürtülmesinin biricik mesulü, Kabataş saldırısı hakkında yazmış kadın gazetecilere parmağını sallayarak "yargılanacaksınız" diyen Enver Aysever adlı şahıstır.
KARARTILAN GÖRÜNTÜLER NEREDE?
Hisseme düşen kısmını yazayım:
Halime Kökçe, "Enver Aysever tarafından tehdit edildik. Nihal Bengisu Karaca ve Elif Çakır'la birlikte bir ortak başlık bulduk. Bu başlık altında Kabataş konusunda ne düşündüğünü yazabilir misin?" diye ricada bulundu.
Ben de seve seve kabul ettim. Budur...
Üçüncüsü... Her ağzınızı açtığınızda "kadına yönelik şiddet" diyorsunuz ama şu son bir haftada Kabataş saldırısı hakkında yazmış kadın gazetecilere yöneltmediğiniz şiddet kalmadı. Bir sürü de"mülaane"ci refik buldunuz.
Dördüncüsü... Kabataş saldırısının vuku bulmadığını kanıtlamak sizi temize çıkarmıyor. Mobese kayıtlarından alınmış ve "paralel" bir el tarafından ketmedildiği besbelli 1.5 dakikalık görüntüyle devriminizin nezahetini savunamazsınız.
Hiçbir steril görüntü cam-çerçeve indiren militanlarınızı, üçüncü köprüye olmadık isimler takan çiçek çocuklarınızı, "devrimciler burada, makarnacılar nerede" höykürtülerinizi, içinde başörtülü bulunan arabaların üzerinde tepinen kart devrimcilerinizi, "O... Ç... T..." pankartlarınızı, "Geber Tayyip" dövizlerinizi, "öteki"ne ölümü reva gören yaratıcı sloganlarınızı aklamıyor, aklamayacak. Kabasınız, çirkinsiniz, saldırgansınız.
SEN HİÇ AĞZINI AÇMA ERTUĞRUL ÖZKÖK!
Beşincisi...
Beşincisi de "Ya biat denen şahsiyetsizleşmenin en zavallı hali, ya da bir menfaat çeteleşmesinin saadet zinciri... 13 üstü çıplak, eli derili köşe tacizcisi" diyerek 13 yazara laf sokan Ertuğrul Özkök'e gelsin.
Sen hiç konuşma Ertuğrul.
Hiç ağzını açma...
Bu konularda konuşacak, hele "vicdan" diyecek en son kişisin.
Bırak "eli derili" köşe tacizcilerini de, sen önce elindeki kanı temizle.
İşte Ahmet Kekeç'in o yazısından çarpıcı bir bölüm:
İNANIP İNANMAMAK SÜTÜNÜZE VE VİCDANINIZA KALMIŞ!
… Şerefsiz taifesine şunları söylemek isterim:
Kabataş konusunda müddei değilim. Hiç olmadım. "Görüntü var. Ne korkunç! Aman Allah'ım!" demedim. Ortada, aynı zamanda anne olan bir hanımefendinin beyanı var. Bir de Adli Tıp Kurumu'ndan alınmış darp raporu... İnanıp inanmamak sütünüze ve vicdanınıza kalmış. ("Beyan esas değildir" diyorsanız, karakolda çırılçıplak soyulduğunu söyleyen 20 Gezi'ci kadının beyanını esas kabul etmemeniz ve Adli Tıp Kurumu raporunu koyacak uygun bir menfez bulmanız gerekir.)
İkincisi...
Bu işin tekrar köpürtülmesinin arkasında bir talimat yok.
Bir telkin de yok.
Herkesi kendiniz gibi "kullanışlı" sanmayın.
Bu işin tekrardan köpürtülmesinin biricik mesulü, Kabataş saldırısı hakkında yazmış kadın gazetecilere parmağını sallayarak "yargılanacaksınız" diyen Enver Aysever adlı şahıstır.
KARARTILAN GÖRÜNTÜLER NEREDE?
Hisseme düşen kısmını yazayım:
Halime Kökçe, "Enver Aysever tarafından tehdit edildik. Nihal Bengisu Karaca ve Elif Çakır'la birlikte bir ortak başlık bulduk. Bu başlık altında Kabataş konusunda ne düşündüğünü yazabilir misin?" diye ricada bulundu.
Ben de seve seve kabul ettim. Budur...
Üçüncüsü... Her ağzınızı açtığınızda "kadına yönelik şiddet" diyorsunuz ama şu son bir haftada Kabataş saldırısı hakkında yazmış kadın gazetecilere yöneltmediğiniz şiddet kalmadı. Bir sürü de"mülaane"ci refik buldunuz.
Dördüncüsü... Kabataş saldırısının vuku bulmadığını kanıtlamak sizi temize çıkarmıyor. Mobese kayıtlarından alınmış ve "paralel" bir el tarafından ketmedildiği besbelli 1.5 dakikalık görüntüyle devriminizin nezahetini savunamazsınız.
Hiçbir steril görüntü cam-çerçeve indiren militanlarınızı, üçüncü köprüye olmadık isimler takan çiçek çocuklarınızı, "devrimciler burada, makarnacılar nerede" höykürtülerinizi, içinde başörtülü bulunan arabaların üzerinde tepinen kart devrimcilerinizi, "O... Ç... T..." pankartlarınızı, "Geber Tayyip" dövizlerinizi, "öteki"ne ölümü reva gören yaratıcı sloganlarınızı aklamıyor, aklamayacak. Kabasınız, çirkinsiniz, saldırgansınız.
SEN HİÇ AĞZINI AÇMA ERTUĞRUL ÖZKÖK!
Beşincisi...
Beşincisi de "Ya biat denen şahsiyetsizleşmenin en zavallı hali, ya da bir menfaat çeteleşmesinin saadet zinciri... 13 üstü çıplak, eli derili köşe tacizcisi" diyerek 13 yazara laf sokan Ertuğrul Özkök'e gelsin.
Sen hiç konuşma Ertuğrul.
Hiç ağzını açma...
Bu konularda konuşacak, hele "vicdan" diyecek en son kişisin.
Bırak "eli derili" köşe tacizcilerini de, sen önce elindeki kanı temizle.