Ahmet Kekeç'ten köşe komşusu Ahmet Taşgetiren'e sert sözler: "Kontrollü darbe" diyecek de, diyemiyor mu?

Star gazetesi yazarları Ahmet Kekeç ile Ahmet Taşgetiren son dönemde yine karşı karşıya gelmeye başladı.

Star yazarları Ahmet Taşgetiren ile köşe komşusu Ahmet Kekeç arasında, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın ABD'de yürütülen "Reza Zarrab" davasına dahil edilmesi sonrası başlayan tartışma devam ediyor.

Son olarak Taşgetiren'in “Acaba devlet ‘Kral’ı biliyor mu? Şayet ‘Kral’ biliniyorsa, tabii hemen ardından 'Neden o kişi ve gölgede olanlar dava konusu olmadı?’ diye başlayan başka sorular sökün edecektir. Eğer ‘Gölgede’ kalan birileri varsa ve onlar bir şekilde darbe sürecinde yol almışlarsa, darbe damarı henüz kurutulmamış demektir. Sönmezateş'in sözleri, darbe girişiminde FETÖ'den başka unsurların da bulunduğunu düşündürmektedir” ifadesini alıntılayan Kekeç, "Kral bulunmadığı sürece, FETÖ’nün 'kontrollü darbe' iddiası geçerliliğini koruyacak. Star yazarı ne demeye çalışıyor da, diyemiyor?" ifadesini kullandı.

Ne olmuştu?

Çağlayan hakkında ABD'de verilen "tutuklama" kararı sorası Türkiye'de 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları yeniden gündeme gelmişti.

Ahmet Taşgetiren, "Kol saati' ile sembolize olan yolsuzluk dosyalarını, bu 'milli mesele' ile içimize sindirmemizin istenmesi içimize sinmiyor. 'Çağlayan'ın yükü”nü taşımanın ve tüm siyasi harekete taşıtmanın nasıl bir gerekçesi olabilir ki?" diye yazmış; Kekeç ise, söz konusu yazısından dolayı Taşgetiren'e tepki göstermişti.

"17/25 Aralık hadisesinin, 'yolsuzluk' susturuculu bir darbe girişimi olduğu biliniyor. Asıl hedefin yolsuzluk iddiaları üzerinden Erdoğan’a ulaşmak (Erdoğan’ı indirmek) olduğu da biliniyor. Bunları bile bile, 'kol saati' diye yazılar yazıp, o günkü iddiaların bir başka veçhesiyle 'haklılığına' işaret etmek, en hafif ifadesiyle, ayıptır" görüşünü dile getiren Kekeç'e Taşgetiren'in cevabı "İçine sindirebilene diyecek bir şeyim yok. Hazım için soda bile içebilirler. Benim dediğim sadece 'milli mesele' ile 'kol saati' birbirinden ayrılsın, yüreklere yük olmasın meselesidir" olmuştu.

"Her işi halletti de, 'Kral'ı mı arıyor?"

Ahmet Kekeç'in "Star yazarı ‘kontrollü darbe’ diyecek de, diyemiyor mu?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Star yazarı, bir ara, olan biteni iyi okuduğunu düşündüğü birine sormuş: “15 Temmuz’la ilgili trafik sizin zihninizde tam olarak netleşti mi?”

Şu cevabı almış: “Hayır, netleşmedi.”

“15 Temmuz trafiği”nden kasıt nedir bilmiyorum ama belki de yazar, bize, “bildiği” ama netleştiremediği için açıklayamayacağı bazı bulgulardan söz ediyordur.

Belki de kafa karıştırmak istiyordur.

Çünkü bir yazısında, “Darbe sürecinde kim kimdiri net olarak okuyan birisi var mı acaba?” diye sorduğunu hatırlatıyor...

Buradan, “kuşkulu” ve “verilenle yetinmeyen” bir gazetecilik anlayışını benimsediği sonucunu çıkarmamızı istiyor. Zaten gazetecilikte geçerli yordamlardan biridir “kuşku”duymak, bu kuşkuların peşinden sorular sormak ve gerçeğin anlaşılmasına katkıda bulunmak.

Böyledir de, yine de Star yazarı “kafa karıştırmaya” çalışmadığına ikna edemiyor beni.

Bugünkü yazısıyla (özellikle bir ifadesiyle) karşılaşınca, haksızlık etmediğim kanaatine vardım.

Şöyle diyor: “Ben biraz da iddianameleri ve yargılama sürecinde verilen ifadeleri bu alanda (yani “darbe trafiği” ve “kim kimdir” konularında)netleşmek için okuyorum.”

Öyle iddialı bir ifade ki, insanın, “İddianame okuyan halin buysa...” diyesi geliyor.

İddianame okuyor ama “Bir Allah'ın kulu 15 Temmuz'da Şırnak Tümen Komutanı olan Tümgeneral Abdullah Baysar'ın dosyasına baksın. Kendisinin haberi olmadan darbeciler tarafından sıkıyönetim komutanı olması öngörülmüş... Tutuklusun, tutuklusun, tutuklusun... 13 aydır...” diye ağlak yazılar döşenmekten kendini alamıyor.

Daha önce de, ByLock’lu 4 FETÖ sanığını “masumiyetine” hükmetmiş, “adalet yok”tiratları atmıştı... Daha doğrusu, ByLock’un delil niteliğine saldırmıştı. Böyle çok yazısı var...

Star yazarının “okuyorum” dediği iddianameleri, bereket başkaları da okuyor. Bakalım, Tümgeneral Abdullah Baysar niçin tutuklanmış (Murat Kelkitlioğlu’nun yazısından aynen aktarıyorum):

- O gece darbe karşıtı tüm komutanlar önce Şırnak Valiliği'ni aradı, Baysar'a ise Vali saatler sonra ulaşabildi.

- Ankara'ya hareket eden konvoyun durdurulması için İl Emniyet Müdürü Celal Seltarafından kendisine direktif verilmesine rağmen, bunu yerine getirmedi. “Can güvenliğini” bahane etti.

- Konvoydaki askerlerin ifade işlemleri için savcının TOKİ lojmanlarına davetini, “karargâha gelmelisiniz” diyerek geri çevirdi.

- Şırnak Asayiş Kolordu Komutanı İsmail Hakkı Temel, o gece Hakkâri yönünde gelen helikopterin vurulması talimatını verdi. Baysar ise “Gelenlere bir bakalım” diyerek itiraz etti.

- Valiye, ele geçirilen konvoydaki askerleri getirecek kadar personeli olmadığını söyledi. Emniyet'in yardım için gönderdiği TEM Şube Müdürü Hacı Dinçer'i bir Binbaşı aracılığıyla darp ettirdi, önce darbeci Tuğgeneral Ali Osman Gürcan'ı teslim etmesi istenmesine rağmen bunu en son yaptı.

- Hem Yurtta Sulh Konseyi’nin sözde karargâh sorumluları listesinde, hem de “sıkıyönetim komutanları” listesinde ismi vardı.

- Üzerinden 4 adet 1 dolar çıktı...

Star yazarının “okuduğu” iddianamede bu bilgiler yer alıyor.

Dünkü yazısında da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast tertiplemekle suçlanan Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş’in mahkemede verdiği ifadeleri ele almış.

Sönmezateş, “henüz ortaya çıkmayan, darbe emrini veren bir Kral’dan söz ediyor”muş... (Bu Kral, Fetullah Gülen’den ayrı bir kişilik.) Üzerinde durulması kaçınılmaz iddialarmış bunlar... 15 Temmuz trafiğinin netleşmesi denilen konunun bir boyutu da buymuş.

Star yazarı, “okuyorum” dediği iddianamelere bakma gereği duymuyor ama savunma stratejisini “yalan” ve “tezvirat” üzerine kurmuş FETÖ sanıklarının ifadelerine, “üzerinde durulması kaçınılmaz iddialar bunlar” muamelesi yapmaktan geri durmuyor.

Biraz da kendisi anlatsın: “Acaba devlet ‘Kral’ı biliyor mu? Şayet ‘Kral’ biliniyorsa, tabii hemen ardından 'Neden o kişi ve gölgede olanlar dava konusu olmadı?’ diye başlayan başka sorular sökün edecektir. Eğer ‘Gölgede’ kalan birileri varsa ve onlar bir şekilde darbe sürecinde yol almışlarsa, darbe damarı henüz kurutulmamış demektir. Sönmezateş'in sözleri, darbe girişiminde FETÖ'den başka unsurların da bulunduğunu düşündürmektedir. / Son söz: Gün ‘Kralı arama’ günü.”

Star yazarı bu işi neden bu kadar ciddiye aldı?

Ciddiye alması gerekli konular (örneğin iddianameler) ortada dururken, neden “Kral kim?”diye nafile bir sorunun peşine düştü?

Her işi halletti, şimdi de Kralı mı arıyor?

Kral, belli ki, savunma stratejisinin bir parçası.

Kral bulunmadığı sürece, FETÖ’nün “kontrollü darbe” iddiası geçerliliğini koruyacak.

Star yazarı ne demeye çalışıyor da, diyemiyor?