Ahmet Kekeç'ten Kılıçdaroğlu'nun sözlerine tepki: Sanatçı dediğin "hendekteki arkadaşlara" koşmalı...
Ahmet Kekeç, Kılıçdaroğlu'nun dünkü grup toplantısında sınıra Mehmetçiğe moral vermeye giden ünlülere söylediği sözlere çıldırdı
Kılıçdaroğlu'nun sınıra giden sanatçılara küfrettiğini söyleyen Kekeç, Kılıçdaroğlu'nun itiraz etmediği sanatçı profilini de sıraladı.
Kekeç, Siyasi hayatı “demokrasi kaybı” olarak dönen bütün yasa dışı kalkışmaları ve faaliyetleri desteklemekle geçti, hâlâ utanmadan konuşuyor!" dedi.
İŞTE AHMET KEKEÇ'İN BUGÜNKÜ YAZISI
CHP’liler kusura bakmasın... Partilerinin başına gelmiş en çirkin, en düzeysiz, en üslupsuz şey...
Sadece CHP’nin mi?
Ülkenin başına gelmiş en çirkin, en düzeysiz, en üslupsuz şey...
Bugüne kadar girdiği bütün seçimleri “açık ara” farkla kaybetmiş.
Hiçbir iddiasını kanıtlayamamış...
Hiçbir sözünde durmamış...
Üstelik “yalan”ı seriye bağlamış ve yalancılığı tescil edilmiş bir adam...
Dün grupta yaptığı konuşma her bakımdan talihsizlikti...
Daha ağır bir ifade kullanabilirdim, bunu hak ediyor. “Talihsiz” diyelim de, onunla aynı çukura düşmeyelim.
Kemal Kılıçdaroğlu’ndan söz ediyorum. Başka kim olabilir ki?
CHP’nin “kasetten çıkmış” ve hiçbir itirazla karşılaşmamış genel başkanı.
Hangi delege tercihinin, hangi seçmen talebinin, hangi taban baskısının ortaya çıkardığını bilmediğimiz bu adam, dün grup konuşmasında sınıra gidip Mehmetçiğe moral veren “sanatçılara” saydırdı.
Ne saydırması...
Düpedüz küfretti... “Bu rezil adamlar” dedi.
Öyle ya, sanatçıların sınırda ne işi olabilir ki?
Neden Mehmetçiği ziyaret ediyorlar?
Mebzul miktar terör örgütü varken, niye Mehmetçikle dayanışma görüntüleri veriyorlar?
Sanatçı dediğin cam-çerçeve indirmeli, “hayatı durduralım” kampanyalarına katılmalı, illegal yürüyüşlerde saf tutmalı, parçalanmış kamu araçları önünde poz vermeli, “Faşist TC” bildirilerinin altına imza atmalı, terör örgütlerine destek çıkmalı, mütemadiyen ülkesini suçlamalı.
Sanatçı dediğin Mehmetçiğe değil, “hendekteki arkadaşlara” koşmalı...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu tür sanatçılara bir itirazı yok...
Sanatçı dediğin, aynı zamanda, “Geber Tayyip” tweetleri atmalı, Erdoğan ve “ailesine” ağza alınmayacak küfürler etmeli, ezandan ve namazdan duyduğu rahatsızlığı dile getirmeli...
Sanatçı dediğin Genco Erkal gibi, Rutkay Aziz gibi, “Mesele ağaç değil, sen hâlâ anlamadın mı?” diyen Mustafa Alabora gibi olur.
Sanatçı dediğin, “Başımızda bir Stalin olmadığı için bugün bu durumlardayız” diyen Ataol Behramoğlu gibi olur.
Sanatçı dediğin, Türkiye’nin altyapı projelerine itiraz eder... Üçüncü köprüye, üçüncü havalimanına, oto yollara, enerji santrallerine karşı çıkar... Karşı çıkışının nişanesi olarak da, “O... Ç...” yazılı pankartların altında “sırıtarak” poz verir.
Sanatçı dediğin, “Yine çıktı cibilliyetini s….ğimin” şeklinde derin ahlak barındıran paylaşımlarda bulunur...
Kemal Bey’in bu sanatçılara hiçbir itirazı yok.
Mehmetçiğe koşuyorsan, Türkiye’nin terörle mücadelesine destek veriyorsan, ülkenin birliğini savunuyorsan, müstevlinin kirli hesaplarına karşı duruyorsan, Hendekteki farelerle empati kurmuyorsan Kemal Bey’in kavlince “rezil”sin...
Kemal Bey “talihsiz” grup konuşması, mutat olduğu üzere, bir dizi de “yalan” sıkıştırdı.
Çünkü yalan söylemeden duramıyor...
Efendim, diyorlarmış ki, “Ey Kılıçdaroğlu sen FETÖ’cüleri savunuyorsun...”
Hayır, insan haklarını savunuyormuş, demokrasiyi savunuyormuş, düşünce özgürlüğünü savunuyormuş...
Demokrasiyi ve insan haklarını savunan bu adamın, “insan hakları ihlali”ni meşru gösteren, daha doğrusu insan hakları ihlalinin cari olması gerektiğini savunan yığınla imzası duruyor Anayasa Mahkemesi arşivinde.
İmzasının mürekkebi bile kurumadı, hâlâ utanmadan konuşuyor.
FETÖ’cülere gösterdiği ihtimamın binde birini bile 28 Şubat mağdurlarına göstermedi (ki, yüzlerce mağdur bulunuyor cezaevlerinde), hâlâ utanmadan konuşuyor.
Siyasi hayatı “demokrasi kaybı” olarak dönen bütün yasa dışı kalkışmaları ve faaliyetleri desteklemekle geçti, hâlâ utanmadan konuşuyor!
Kekeç, Siyasi hayatı “demokrasi kaybı” olarak dönen bütün yasa dışı kalkışmaları ve faaliyetleri desteklemekle geçti, hâlâ utanmadan konuşuyor!" dedi.
İŞTE AHMET KEKEÇ'İN BUGÜNKÜ YAZISI
CHP’liler kusura bakmasın... Partilerinin başına gelmiş en çirkin, en düzeysiz, en üslupsuz şey...
Sadece CHP’nin mi?
Ülkenin başına gelmiş en çirkin, en düzeysiz, en üslupsuz şey...
Bugüne kadar girdiği bütün seçimleri “açık ara” farkla kaybetmiş.
Hiçbir iddiasını kanıtlayamamış...
Hiçbir sözünde durmamış...
Üstelik “yalan”ı seriye bağlamış ve yalancılığı tescil edilmiş bir adam...
Dün grupta yaptığı konuşma her bakımdan talihsizlikti...
Daha ağır bir ifade kullanabilirdim, bunu hak ediyor. “Talihsiz” diyelim de, onunla aynı çukura düşmeyelim.
Kemal Kılıçdaroğlu’ndan söz ediyorum. Başka kim olabilir ki?
CHP’nin “kasetten çıkmış” ve hiçbir itirazla karşılaşmamış genel başkanı.
Hangi delege tercihinin, hangi seçmen talebinin, hangi taban baskısının ortaya çıkardığını bilmediğimiz bu adam, dün grup konuşmasında sınıra gidip Mehmetçiğe moral veren “sanatçılara” saydırdı.
Ne saydırması...
Düpedüz küfretti... “Bu rezil adamlar” dedi.
Öyle ya, sanatçıların sınırda ne işi olabilir ki?
Neden Mehmetçiği ziyaret ediyorlar?
Mebzul miktar terör örgütü varken, niye Mehmetçikle dayanışma görüntüleri veriyorlar?
Sanatçı dediğin cam-çerçeve indirmeli, “hayatı durduralım” kampanyalarına katılmalı, illegal yürüyüşlerde saf tutmalı, parçalanmış kamu araçları önünde poz vermeli, “Faşist TC” bildirilerinin altına imza atmalı, terör örgütlerine destek çıkmalı, mütemadiyen ülkesini suçlamalı.
Sanatçı dediğin Mehmetçiğe değil, “hendekteki arkadaşlara” koşmalı...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu tür sanatçılara bir itirazı yok...
Sanatçı dediğin, aynı zamanda, “Geber Tayyip” tweetleri atmalı, Erdoğan ve “ailesine” ağza alınmayacak küfürler etmeli, ezandan ve namazdan duyduğu rahatsızlığı dile getirmeli...
Sanatçı dediğin Genco Erkal gibi, Rutkay Aziz gibi, “Mesele ağaç değil, sen hâlâ anlamadın mı?” diyen Mustafa Alabora gibi olur.
Sanatçı dediğin, “Başımızda bir Stalin olmadığı için bugün bu durumlardayız” diyen Ataol Behramoğlu gibi olur.
Sanatçı dediğin, Türkiye’nin altyapı projelerine itiraz eder... Üçüncü köprüye, üçüncü havalimanına, oto yollara, enerji santrallerine karşı çıkar... Karşı çıkışının nişanesi olarak da, “O... Ç...” yazılı pankartların altında “sırıtarak” poz verir.
Sanatçı dediğin, “Yine çıktı cibilliyetini s….ğimin” şeklinde derin ahlak barındıran paylaşımlarda bulunur...
Kemal Bey’in bu sanatçılara hiçbir itirazı yok.
Mehmetçiğe koşuyorsan, Türkiye’nin terörle mücadelesine destek veriyorsan, ülkenin birliğini savunuyorsan, müstevlinin kirli hesaplarına karşı duruyorsan, Hendekteki farelerle empati kurmuyorsan Kemal Bey’in kavlince “rezil”sin...
Kemal Bey “talihsiz” grup konuşması, mutat olduğu üzere, bir dizi de “yalan” sıkıştırdı.
Çünkü yalan söylemeden duramıyor...
Efendim, diyorlarmış ki, “Ey Kılıçdaroğlu sen FETÖ’cüleri savunuyorsun...”
Hayır, insan haklarını savunuyormuş, demokrasiyi savunuyormuş, düşünce özgürlüğünü savunuyormuş...
Demokrasiyi ve insan haklarını savunan bu adamın, “insan hakları ihlali”ni meşru gösteren, daha doğrusu insan hakları ihlalinin cari olması gerektiğini savunan yığınla imzası duruyor Anayasa Mahkemesi arşivinde.
İmzasının mürekkebi bile kurumadı, hâlâ utanmadan konuşuyor.
FETÖ’cülere gösterdiği ihtimamın binde birini bile 28 Şubat mağdurlarına göstermedi (ki, yüzlerce mağdur bulunuyor cezaevlerinde), hâlâ utanmadan konuşuyor.
Siyasi hayatı “demokrasi kaybı” olarak dönen bütün yasa dışı kalkışmaları ve faaliyetleri desteklemekle geçti, hâlâ utanmadan konuşuyor!