Ahmet Kekeç'ten Kılıçdaroğlu yorumu! "Yüzyılın projesi sizsiniz Kemal Bey!"
Star yazarı, Ahmet Kekeç ise köşesinden CHP lideri için "yüzyılın projesi Kılıçdaroğlu'dur" yorumunu yaptı.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul'da, daha önce 'yüzyılın projesi' olarak nitelendirdiği, ekonomiye ilişkin yeni projesini dün açıkladı. 'Merkez Türkiye' projesi, Doğu ve Batı arasında yeni bir dünya merkezi oluşturmayı hedefliyor. Proje kapsamında Anadolu'ya kurulacak 'mega kent' ile 2 milyon 200 bin kişilik istihdam yaratılacak. Yıllık kişi başı gelir 30 bin dolara çıkacak.
Star yazarı, Ahmet Kekeç ise köşesinden CHP lideri için "yüzyılın projesi Kılıçdaroğlu'dur" yorumunu yaptı. İşte Kekeç'in yazısından dikkat çeken bölümler:
YÜZYILIN PROJESİ KILIÇDAROĞLU'NUN KENDİSİ
Kemal Kılıçdaroğlu “yüzyılın projesi”ni açıkladı...
Bana göre, yüzyılın projesi kendisidir. Kaset marifetiyle kurulduğu genel başkanlık koltuğunda “böylesi gelmedi, gelmeyecek”dedirten muhteşem bir performans sergiledi. Adeta “siyasetçi nasıl olunmaz?” sorusunun cevabı gibiydi. Kötüydü. Başarısızdı. İlkesizdi. Hayranlıkla ve çoğu zaman bayılarak izledik. Ama madem “proje açıklama” cihetine gitti ve haklarındaki yargıyı değiştirmek için elini taşın altına koydu. Bakalım...
Bakalım Kemal Kılıçdaroğlu bu projesiyle Türkiye’yi nasıl uçuracak?
Fakat bir sorun var...
Bakabilmemiz için, önce bu projenin ne olduğunu, Türkiye’ye ne gibi ekonomik yararlar getireceğini anlamamız gerekiyor.
Ben baktım, daha doğrusu harita üzerindeki “hareketliliği” izledim. Bir şey anlamadım.
BU CHP TARİHİNİN İKİNCİ CİDDİ PROJESİ
Bu, CHP tarihindeki ikinci “ciddi proje” oluyor.
İlkini, rahmetli Bülent Ecevit açıklamıştı.
Her köye bir “kent” kuracaktı. İsmi de “Köykent” olacaktı.
Köylü, her haceti için şehre (Bülent Ecevit’çe söylersek, kente) gitmek zorunda kalmayacaktı. Her türlü lüks tüketim maddelerini köyde temin edebilecekti. Kültürel ihtiyaçlarını köyde giderebilecekti; yani her köyde sinema, tiyatro, opera salonu bulunacaktı. Sağlık sorunları köyde halledilecekti. Tam teçhizatlı hastaneler kurulacaktı. Önemli ameliyatlar bu hastanelerde yapılacaktı. Spor merkezleri açılacaktı. Canım köylüm, isterse, tenis oynayabilecekti. Hasat zamanı yorgunluğunu atmak için icabında köy-barda oturup bir tek atabilecekti.
Rahmetli, bu harika projesini hayata geçiremedi.
Pardon, üçüncü Başbakanlık döneminde şirin bir Karadeniz köyümüzü pilot köy seçerek bu hevesini giderdi. Daha doğrusu, bazı bürokratları, “Bir deneme yapalım da, gözü arkada kalmasın” diyerek, bir çalışma başlattılar.
Maksat, “yapamadı” demesinler... Seçilen köye orta büyüklükte bir bakkal dükkânı açıldı. Dispanser benzeri bir sağlık ocağı kuruldu. Bir-iki çevre düzenlemesi yapıldı, filan. Futbol sahası inşa edildi mi, bilmiyorum. Galiba bir okuma salonu açıldı. Tabii kimse de dönüp bakmadı... Köyün sakinleri, fırsatını bulur bulmaz, soluğu büyük kentlerde aldı.
MEMLEKETE NE KATACAĞI MEÇHUL
Kılıçdaroğlu’nunki de, en az birincisi kadar ciddi bir proje...
Fakat ciddiyetin derecesini anlayamadık.
Çünkü “proje”nin neyi amaçladığı, memlekete ne katacağı, ülkeyi nasıl uçuracağı meçhul...
Ben anlayamadım, ne bileyim...
Harita üzerindeki “hareketliliğe” baktım. Evet, ortada bir harita var. Türkiye merkezde gösteriliyor. Ve mütemadiyen birtakım oklar gidip geliyor. Bir de tanıtıcı ses var ve bize bu okların niçin gidip geldiğini anlatıyor.
Galiba şöyle bir şeyler oluyor: Mal, dünyanın değişik bölgelerinden gemilere ya da TIR’lara yüklenip Türkiye’ye (güzergâh ülke Türkiye’ye) gönderiliyor, gerekli “işlemlerden” geçtikten sonra civar ülkelere sevk ediliyor... “Mal” nedir, niçin Türkiye’ye gönderilmektedir, hangi işlemlerden geçmektedir, bilmiyoruz. Tanıtıcı ses, ayrıca (yani ilaveten) “Türkiye’nin bir barış merkezi” olacağını söylüyor.
Proje hayata geçirilebilirse, hem “ticaret”in, hem “barış”ın merkezi olacağız ve 2035 yılında çok para kazanıp zenginliğimize zenginlik katacağız. Dahası, ilk 20 ülke arasına gireceğiz.
Güzergâh ülke, hareketli oklar, mal sevkiyatı, hepsi tamam da, işin “barış” boyutunu çözemedim... Zaten ilk 20 ülke arasında bulunan Türkiye, barışın merkezi olduktan sonra neden yeniden ilk 20 ülke arasına girmeye çalışıyor? Deli mi bu ülke? Neden ilk 10’u hedeflemiyor?
Bilebildiğimiz ve anlayabildiğimiz kadarıyla Kemal Kılıçdaroğlu yüzyılın projesiyle Türkiye’yi bir “geçiş ülkesi” haline getirmek istiyor.
Mal gelecek, mal gidecek... Biricik geçiş noktası Türkiye olacak...
İyi de, bu nasıl olacak?
BU KONUYA AÇIKLIK GETİRMEDİKÇE
Üçüncü köprüye karşı çıkan, yeni havaalanını “gereksiz” bulan, karayollarının yaygınlaşmasını “çevre felaketi” olarak değerlendiren, liman inşaatı görünce hafakanlar geçiren ve bütün bu yatırımlara karşı “iztemezük”çü Taksim Platformu’yla iş tutan Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’ye gönderilecek malları hangi yolla sevk edecek?
Bu konuya açıklık getirmediği sürece “yüzyılın projesi” kendisi olacaktır ve öyle de kalacaktır.
Star yazarı, Ahmet Kekeç ise köşesinden CHP lideri için "yüzyılın projesi Kılıçdaroğlu'dur" yorumunu yaptı. İşte Kekeç'in yazısından dikkat çeken bölümler:
YÜZYILIN PROJESİ KILIÇDAROĞLU'NUN KENDİSİ
Kemal Kılıçdaroğlu “yüzyılın projesi”ni açıkladı...
Bana göre, yüzyılın projesi kendisidir. Kaset marifetiyle kurulduğu genel başkanlık koltuğunda “böylesi gelmedi, gelmeyecek”dedirten muhteşem bir performans sergiledi. Adeta “siyasetçi nasıl olunmaz?” sorusunun cevabı gibiydi. Kötüydü. Başarısızdı. İlkesizdi. Hayranlıkla ve çoğu zaman bayılarak izledik. Ama madem “proje açıklama” cihetine gitti ve haklarındaki yargıyı değiştirmek için elini taşın altına koydu. Bakalım...
Bakalım Kemal Kılıçdaroğlu bu projesiyle Türkiye’yi nasıl uçuracak?
Fakat bir sorun var...
Bakabilmemiz için, önce bu projenin ne olduğunu, Türkiye’ye ne gibi ekonomik yararlar getireceğini anlamamız gerekiyor.
Ben baktım, daha doğrusu harita üzerindeki “hareketliliği” izledim. Bir şey anlamadım.
BU CHP TARİHİNİN İKİNCİ CİDDİ PROJESİ
Bu, CHP tarihindeki ikinci “ciddi proje” oluyor.
İlkini, rahmetli Bülent Ecevit açıklamıştı.
Her köye bir “kent” kuracaktı. İsmi de “Köykent” olacaktı.
Köylü, her haceti için şehre (Bülent Ecevit’çe söylersek, kente) gitmek zorunda kalmayacaktı. Her türlü lüks tüketim maddelerini köyde temin edebilecekti. Kültürel ihtiyaçlarını köyde giderebilecekti; yani her köyde sinema, tiyatro, opera salonu bulunacaktı. Sağlık sorunları köyde halledilecekti. Tam teçhizatlı hastaneler kurulacaktı. Önemli ameliyatlar bu hastanelerde yapılacaktı. Spor merkezleri açılacaktı. Canım köylüm, isterse, tenis oynayabilecekti. Hasat zamanı yorgunluğunu atmak için icabında köy-barda oturup bir tek atabilecekti.
Rahmetli, bu harika projesini hayata geçiremedi.
Pardon, üçüncü Başbakanlık döneminde şirin bir Karadeniz köyümüzü pilot köy seçerek bu hevesini giderdi. Daha doğrusu, bazı bürokratları, “Bir deneme yapalım da, gözü arkada kalmasın” diyerek, bir çalışma başlattılar.
Maksat, “yapamadı” demesinler... Seçilen köye orta büyüklükte bir bakkal dükkânı açıldı. Dispanser benzeri bir sağlık ocağı kuruldu. Bir-iki çevre düzenlemesi yapıldı, filan. Futbol sahası inşa edildi mi, bilmiyorum. Galiba bir okuma salonu açıldı. Tabii kimse de dönüp bakmadı... Köyün sakinleri, fırsatını bulur bulmaz, soluğu büyük kentlerde aldı.
MEMLEKETE NE KATACAĞI MEÇHUL
Kılıçdaroğlu’nunki de, en az birincisi kadar ciddi bir proje...
Fakat ciddiyetin derecesini anlayamadık.
Çünkü “proje”nin neyi amaçladığı, memlekete ne katacağı, ülkeyi nasıl uçuracağı meçhul...
Ben anlayamadım, ne bileyim...
Harita üzerindeki “hareketliliğe” baktım. Evet, ortada bir harita var. Türkiye merkezde gösteriliyor. Ve mütemadiyen birtakım oklar gidip geliyor. Bir de tanıtıcı ses var ve bize bu okların niçin gidip geldiğini anlatıyor.
Galiba şöyle bir şeyler oluyor: Mal, dünyanın değişik bölgelerinden gemilere ya da TIR’lara yüklenip Türkiye’ye (güzergâh ülke Türkiye’ye) gönderiliyor, gerekli “işlemlerden” geçtikten sonra civar ülkelere sevk ediliyor... “Mal” nedir, niçin Türkiye’ye gönderilmektedir, hangi işlemlerden geçmektedir, bilmiyoruz. Tanıtıcı ses, ayrıca (yani ilaveten) “Türkiye’nin bir barış merkezi” olacağını söylüyor.
Proje hayata geçirilebilirse, hem “ticaret”in, hem “barış”ın merkezi olacağız ve 2035 yılında çok para kazanıp zenginliğimize zenginlik katacağız. Dahası, ilk 20 ülke arasına gireceğiz.
Güzergâh ülke, hareketli oklar, mal sevkiyatı, hepsi tamam da, işin “barış” boyutunu çözemedim... Zaten ilk 20 ülke arasında bulunan Türkiye, barışın merkezi olduktan sonra neden yeniden ilk 20 ülke arasına girmeye çalışıyor? Deli mi bu ülke? Neden ilk 10’u hedeflemiyor?
Bilebildiğimiz ve anlayabildiğimiz kadarıyla Kemal Kılıçdaroğlu yüzyılın projesiyle Türkiye’yi bir “geçiş ülkesi” haline getirmek istiyor.
Mal gelecek, mal gidecek... Biricik geçiş noktası Türkiye olacak...
İyi de, bu nasıl olacak?
BU KONUYA AÇIKLIK GETİRMEDİKÇE
Üçüncü köprüye karşı çıkan, yeni havaalanını “gereksiz” bulan, karayollarının yaygınlaşmasını “çevre felaketi” olarak değerlendiren, liman inşaatı görünce hafakanlar geçiren ve bütün bu yatırımlara karşı “iztemezük”çü Taksim Platformu’yla iş tutan Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’ye gönderilecek malları hangi yolla sevk edecek?
Bu konuya açıklık getirmediği sürece “yüzyılın projesi” kendisi olacaktır ve öyle de kalacaktır.