Ahmet Kekeç'ten Fehmi Koru'ya Sözcü çıkışı: Lafı ortaya atıp kaçmak yok!
Star yazarı Ahmet Kekeç, Sözcü'nün sahibiyle ilgili iddiayı ortaya atan Fehmi Koru'ya seslendi.
Sözcü gazetesine 19 Mayıs'ta gerçekleştirilen operasyonun yankıları sürüyor. Gazeteci ve köşe yazarı Fehmi Koru'nun 2010 ve 2012 yıllarında Taha Kıvanç mahlasıyla, Yeni Şafak gazetesinde yazdığı iki yazıda gazetenin sahibi Burak Akbay'ın öğrencilik yıllarında cemaat evlerinde kaldığını yazmasının ve bu iddianın bugün operasyonu meşru göstermek için kullanılmasının ardından, Star gazetesi köşe yazarı Ahmet Kekeç, Koru'ya "Lafı ortaya atıp kaçmak yok, konuyu netleştir" çağrısı yaptı.
Kekeç yazısında, Koru'yu konuyu netleştirmeye davet ederken, Koru için iğneleyici ifadeler de kullandı.
İşte o yazının ilgili bölümleri:
Sözcü gazetesinin bir “FETÖ organizasyonu” olduğunu anlamamızı sağlayan “deneyimli” gazeteci ağabeyimiz şu sıralarda manidar bir suskunluğu benimsemiş durumda.
Niye “manidar” dediğimi bilmiyorum.
Bir şey mi ima ediyorum?
Muhtemelen konuşması/yazması gerektiğini düşündüğüm için kullandım o ifadeyi.
Kasıtla sustuğunu anlatmaya çalışmıyorum elbette...
Fakat konuşmama/yazmama ısrarını sürdürürse, suskunluğu manidar olacak. Hoş olmayacak.
Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay genç bir müteşebbis...
Gazeteciliğini bilmiyorum... “Sözcü” gazetesi intişar edinceye kadar, meslekle ilişkisine dair bir bilgiye sahip değildik. Ya da ben duymadım.
Babasını tanıyoruz ama:
Ertuğrul Akbay.
Kendisini kozmopolit dünyanın “ışıltılı, eğlenceli, yoz” ortamında gerçekleştiren ve ancak oralardan neşvünema bulabilen Ertuğrul Akbay, oğlunu, bir dönem “Cemaat” olarak bilinen FETÖ’ye teslim etmiş... Yani, günümüzün gözde Kemalist basın patronlarından Burak Akbay, öğrenciliği döneminde uzunca bir süre Işık Evlerinde kalmış, oralarda yetişmiş.
Bunu ben söylemiyorum.
Suskunluğunu “manidar” bulduğumuz deneyimli gazeteci ağabeyimiz söylüyor.
Bu bilgiyi, ilk, 2000’li yılların başında duyurmuştu.
Müteakip yıllarda yazmaya/duyurmaya devam etti.
En az 50 kez (belki daha fazla) yazmıştır.
Soru şu:
Baba ve oğulun ideali nedir?
Kemalizm olmadığı çok açık!
Kemalist dünya tasavvurunu savunmak/gerçekleştirmek için maklube sofralarında diz kırmak gerekmiyor... Yani Kemalizm için araç sıkıntısı yok.
O halde baba ve oğulu “Kemalist” maskesiyle dolaştıran ideal nedir?
Bunun cevabını, suskunluğunu manidar bulduğumuz deneyimli gazeteci ağabeyimiz vermelidir.
Lafı ortaya atıp kaçmak yok.
Devamını yazmalıdır!
Kekeç yazısında, Koru'yu konuyu netleştirmeye davet ederken, Koru için iğneleyici ifadeler de kullandı.
İşte o yazının ilgili bölümleri:
Sözcü gazetesinin bir “FETÖ organizasyonu” olduğunu anlamamızı sağlayan “deneyimli” gazeteci ağabeyimiz şu sıralarda manidar bir suskunluğu benimsemiş durumda.
Niye “manidar” dediğimi bilmiyorum.
Bir şey mi ima ediyorum?
Muhtemelen konuşması/yazması gerektiğini düşündüğüm için kullandım o ifadeyi.
Kasıtla sustuğunu anlatmaya çalışmıyorum elbette...
Fakat konuşmama/yazmama ısrarını sürdürürse, suskunluğu manidar olacak. Hoş olmayacak.
Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay genç bir müteşebbis...
Gazeteciliğini bilmiyorum... “Sözcü” gazetesi intişar edinceye kadar, meslekle ilişkisine dair bir bilgiye sahip değildik. Ya da ben duymadım.
Babasını tanıyoruz ama:
Ertuğrul Akbay.
Kendisini kozmopolit dünyanın “ışıltılı, eğlenceli, yoz” ortamında gerçekleştiren ve ancak oralardan neşvünema bulabilen Ertuğrul Akbay, oğlunu, bir dönem “Cemaat” olarak bilinen FETÖ’ye teslim etmiş... Yani, günümüzün gözde Kemalist basın patronlarından Burak Akbay, öğrenciliği döneminde uzunca bir süre Işık Evlerinde kalmış, oralarda yetişmiş.
Bunu ben söylemiyorum.
Suskunluğunu “manidar” bulduğumuz deneyimli gazeteci ağabeyimiz söylüyor.
Bu bilgiyi, ilk, 2000’li yılların başında duyurmuştu.
Müteakip yıllarda yazmaya/duyurmaya devam etti.
En az 50 kez (belki daha fazla) yazmıştır.
Soru şu:
Baba ve oğulun ideali nedir?
Kemalizm olmadığı çok açık!
Kemalist dünya tasavvurunu savunmak/gerçekleştirmek için maklube sofralarında diz kırmak gerekmiyor... Yani Kemalizm için araç sıkıntısı yok.
O halde baba ve oğulu “Kemalist” maskesiyle dolaştıran ideal nedir?
Bunun cevabını, suskunluğunu manidar bulduğumuz deneyimli gazeteci ağabeyimiz vermelidir.
Lafı ortaya atıp kaçmak yok.
Devamını yazmalıdır!