Ahmet Kekeç'ten Fatih Altaylı'ya ağır yanıt! Sen ancak kıçınla gülersin!
Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, Fatih Altaylı'nın yazısına sinirlenerek çok ağır bir cevap verdi.
Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, dün, 17 Aralık kavgası sonrasında cemaate çakan yazarların eski yazılarını "eskiden de böyleydiler" diye köşesinden okurlarıyla paylaşmıştı. Bu yazarların başında da Ahmet Kekeç geliyordu.
Beklenen yanıt bugün beklenen yerden geldi. Medya polemiklerinin keskin kalemi Ahmet Kekeç, Altaylı'ya cevap olarak "sen ancak kıçınla gülersin" yazdı. Önce bu ifadeyi kullandığı için özür dileyen Kekeç, ardından açıklamasını yapıyor:
"Başlıktaki sevimsiz ifade, bir Fatih Altaylı mamulatıdır, peşinen özür dileyeyim... Bazı şeylere “kıçıyla güldüğünü” beyan ettiği için kullandım o ifadeyi...
Esasında o “uzvun” bu yazıda yeri yok. Ancak Fatih Altaylı ismiyle yan yana geldiğinde bir anlam ifade ediyor."
ALTAYLI OKUDUĞUNU ANLAMIYOR
İşte Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç'in yazısından çarpıcı kısımlar:
"Fatih Altaylı, benim cemaati, anlayan, kollayan ve “her taşın altında cemaat var” yaklaşımını eleştiren iki yazımı “bulmuş”, oradan vuruyor: “Dün öyleydiniz, bugün niye böylesiniz?”
Doğrudur...
O yazıları ben yazdım...
Başka yazılar da bulunabilir aranırsa...
Cemaati anladığım, kolladığım ve “her taşın altında cemaat var” yaklaşımını eleştirdiğim doğrudur.
Fakat Fatih Altaylı okuduğunu anlamıyor...
Okuduğunu anlayabilir mi? Emin değilim.
Ergenekon soruşturması başta olmak üzere, tüm adli ve cinai konularda, hep aynı yaklaşımı benimsedim ve mahut yapıyı kollamakla birlikte, sürekli, “bu işleri cemaat yapıyor” yaklaşımını eleştirdim.
Sadece iki yazımdan sonuç çıkaran Fatih Altaylı’nın, arşiv araştırmalarını daha da “derinleştirmesini” rica ediyorum: İdrak kabiliyetine yitirmediyse, “Bu işleri cemaat yapmıştı” kalıp yargısına karşı, “Hayır, bu işleri devletin polisi, devletin savcısı, devletin kolluk güçleri yapmıştır” yaklaşımını öne çıkardığımı görecektir.
Müthiş araştırmacı Fatih Altaylı baksın, görecektir.
....
GÜLEN GRUBU KRİMİNAL İŞLERİ SAVUNUYOR
Bunca tehdit ve şantaj kasetine, ortalığı kokutan bunca “kirliliğe” rağmen ben hâlâ aynı yerdeyim:
İnançlarla, değer tercihleriyle, inanma biçimleriyle, cemaatlerin ve ideolojik grupların varlığıyla bir alıp veremediğim yok. Olmadı.
Bunlar devlet içinde var olabilirler, küçük “dayanışma alanları” oluşturabilirler. Bu cümleden olarak, Fethullah Gülen grubunun devlet içinde var olmasını ve (hoşumuza gitmese de) dayanışma görüntüsü vermesini doğal ve meşru sayarım.
Doğal ve meşru olmayan, devlet içindeki grupların, farklı bir hiyerarşik düzen oluşturmaları, darbe peşinden koşmaları, devletin güvenliğini tehdit edecek davranışlar sergilemeleri ve kendilerini kriminalize etmeleri.
Bu suçtur...
Fethullah Gülen grubu, bütün bu “kriminal” işleri savunuyor.
Hatta, sahipleniyor...
Fatih Altaylı çok merak ediyorsa, söyleyeyim:
Bu grupla ilgili derin bir hayal kırıklığı yaşıyorum ve (bunu benim saflığıma verebilirsiniz) “kandırıldım” düşüncesindeyim. Bütün o mülaane-mübahale bahislerinin, beddua seanslarının, kahhariye seremonilerinin, kapı kapı dolaşıp “CHP’ye oy isteme” törenlerinin, Sarıgül’lü maklube ziyafetlerinin, “Güneydeki sevdiğim ülke” muhabbetlerinin, rafineri müzakerelerinin, gizli servis mübahaselerinin benim açımdan izah edilebilir bir tarafı yok. Hiçbir izah girişimi, yaşadığım hayal kırıklığını gideremez.
BAKALIM NERENLE GÜLECEKSİN
Fatih Altaylı, yazısının başlığını “Antiparalelcilerin evrak-ı metrukesi” koymuş. En azından bir ifadeyi doğru yazmış...
Bir de senin evrak-ı metrukene bakalım koç...
Hangi tankların peşinden koştuğunu, kadınlara yönelik seksist ve cinsiyetçi yaklaşımlarını, karışık bilinçaltını, başörtülülere yönelik terbiyesizce ifadelerini, 28 Şubat darbesinde üstlendiğin “yapıcı ve tamama erdirici” rolü, bıçkın ve sinik hallerini, bugün (Yavuz Semerci’yle) birlikte hangi camiaya servis yaptığını teşrih masasına yatıralım bir...
Bakalım bunlara nerenle güleceksin...
Haysiyetli bir insan, iki ay önce, “hırsız, vergi kaçakçısı, mafya bozuntusu, kabadayı, kara paracı” diye suçladığı adamın yanında çalışmaz, onun verdiği “genel yayın yönetmenliğine” tamah etmez.
Sen bunları yaptın.
Bunları yapmış, yapabilmiş biri olarak ancak başka bir uzvunla gülebilirsin.
Beklenen yanıt bugün beklenen yerden geldi. Medya polemiklerinin keskin kalemi Ahmet Kekeç, Altaylı'ya cevap olarak "sen ancak kıçınla gülersin" yazdı. Önce bu ifadeyi kullandığı için özür dileyen Kekeç, ardından açıklamasını yapıyor:
"Başlıktaki sevimsiz ifade, bir Fatih Altaylı mamulatıdır, peşinen özür dileyeyim... Bazı şeylere “kıçıyla güldüğünü” beyan ettiği için kullandım o ifadeyi...
Esasında o “uzvun” bu yazıda yeri yok. Ancak Fatih Altaylı ismiyle yan yana geldiğinde bir anlam ifade ediyor."
ALTAYLI OKUDUĞUNU ANLAMIYOR
İşte Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç'in yazısından çarpıcı kısımlar:
"Fatih Altaylı, benim cemaati, anlayan, kollayan ve “her taşın altında cemaat var” yaklaşımını eleştiren iki yazımı “bulmuş”, oradan vuruyor: “Dün öyleydiniz, bugün niye böylesiniz?”
Doğrudur...
O yazıları ben yazdım...
Başka yazılar da bulunabilir aranırsa...
Cemaati anladığım, kolladığım ve “her taşın altında cemaat var” yaklaşımını eleştirdiğim doğrudur.
Fakat Fatih Altaylı okuduğunu anlamıyor...
Okuduğunu anlayabilir mi? Emin değilim.
Ergenekon soruşturması başta olmak üzere, tüm adli ve cinai konularda, hep aynı yaklaşımı benimsedim ve mahut yapıyı kollamakla birlikte, sürekli, “bu işleri cemaat yapıyor” yaklaşımını eleştirdim.
Sadece iki yazımdan sonuç çıkaran Fatih Altaylı’nın, arşiv araştırmalarını daha da “derinleştirmesini” rica ediyorum: İdrak kabiliyetine yitirmediyse, “Bu işleri cemaat yapmıştı” kalıp yargısına karşı, “Hayır, bu işleri devletin polisi, devletin savcısı, devletin kolluk güçleri yapmıştır” yaklaşımını öne çıkardığımı görecektir.
Müthiş araştırmacı Fatih Altaylı baksın, görecektir.
....
GÜLEN GRUBU KRİMİNAL İŞLERİ SAVUNUYOR
Bunca tehdit ve şantaj kasetine, ortalığı kokutan bunca “kirliliğe” rağmen ben hâlâ aynı yerdeyim:
İnançlarla, değer tercihleriyle, inanma biçimleriyle, cemaatlerin ve ideolojik grupların varlığıyla bir alıp veremediğim yok. Olmadı.
Bunlar devlet içinde var olabilirler, küçük “dayanışma alanları” oluşturabilirler. Bu cümleden olarak, Fethullah Gülen grubunun devlet içinde var olmasını ve (hoşumuza gitmese de) dayanışma görüntüsü vermesini doğal ve meşru sayarım.
Doğal ve meşru olmayan, devlet içindeki grupların, farklı bir hiyerarşik düzen oluşturmaları, darbe peşinden koşmaları, devletin güvenliğini tehdit edecek davranışlar sergilemeleri ve kendilerini kriminalize etmeleri.
Bu suçtur...
Fethullah Gülen grubu, bütün bu “kriminal” işleri savunuyor.
Hatta, sahipleniyor...
Fatih Altaylı çok merak ediyorsa, söyleyeyim:
Bu grupla ilgili derin bir hayal kırıklığı yaşıyorum ve (bunu benim saflığıma verebilirsiniz) “kandırıldım” düşüncesindeyim. Bütün o mülaane-mübahale bahislerinin, beddua seanslarının, kahhariye seremonilerinin, kapı kapı dolaşıp “CHP’ye oy isteme” törenlerinin, Sarıgül’lü maklube ziyafetlerinin, “Güneydeki sevdiğim ülke” muhabbetlerinin, rafineri müzakerelerinin, gizli servis mübahaselerinin benim açımdan izah edilebilir bir tarafı yok. Hiçbir izah girişimi, yaşadığım hayal kırıklığını gideremez.
BAKALIM NERENLE GÜLECEKSİN
Fatih Altaylı, yazısının başlığını “Antiparalelcilerin evrak-ı metrukesi” koymuş. En azından bir ifadeyi doğru yazmış...
Bir de senin evrak-ı metrukene bakalım koç...
Hangi tankların peşinden koştuğunu, kadınlara yönelik seksist ve cinsiyetçi yaklaşımlarını, karışık bilinçaltını, başörtülülere yönelik terbiyesizce ifadelerini, 28 Şubat darbesinde üstlendiğin “yapıcı ve tamama erdirici” rolü, bıçkın ve sinik hallerini, bugün (Yavuz Semerci’yle) birlikte hangi camiaya servis yaptığını teşrih masasına yatıralım bir...
Bakalım bunlara nerenle güleceksin...
Haysiyetli bir insan, iki ay önce, “hırsız, vergi kaçakçısı, mafya bozuntusu, kabadayı, kara paracı” diye suçladığı adamın yanında çalışmaz, onun verdiği “genel yayın yönetmenliğine” tamah etmez.
Sen bunları yaptın.
Bunları yapmış, yapabilmiş biri olarak ancak başka bir uzvunla gülebilirsin.