Ahmet Kekeç'ten Etyen Mahçupyan'a sert sözler: Bu tuhaf adam ne söylüyor böyle!
Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, "AK Parti’yi özlüyorum" diyen eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun başdanışmanı Etyen Mahçupyan'ı hedef aldı.
“Özlüyorsunuz ama kendinizi de ele veriyorsunuz” diye yazan Ahmet Kekeç, AKP'nin 2011 yılından önce AB reformları kapsamında çıkardığı yasalar nedeniyle liberaller ve Gülen Cemaati tarafından özlendiğini ifade etti. Kekeç, Mahçupyan'ın Gülen Cemaati ile fikri bir birliktelikte olduğunu ima etti.
"AK Parti, reform sayılabilecek düzenlemeleri 2011 yılından sonra, yani kimi liberaller ve Fetullahçılar nezdinde 'özlenmeyecek parti' haline geldikten sonra gerçekleştirdi." şeklinde yazan Ahmet Kekeç şöyle devam etti:
"Vesayet kurumları, 2011’den sonra etkisiz hale getirilebildi.
IMF’yle işimiz 2011’den sonra bitti.
Birtakım yasaklar (“Kürtçe yasağı” da buna dâhildir) 2011 yılından sonra kaldırıldı.
İç Hizmet Yasası, 2011 yılından sonra değiştirildi.
Devletin kılcallarına sızmış FETÖ, “cürümleriyle” birlikte 2011 yılından sonra fark edildi ve kısmi tasfiyeler (el altından) bu dönemde başlatıldı.
Azınlık vakıflarının malları 2011’den sonra iade edildi.
Hülasa, 2011 yılına kadar, biraz da zorunluluktan (çünkü geleneksel vesayet odakları ve darbe cuntaları sürekli müdahale tehdidinde bulunuyordu), AB’yi arkasına alarak ortada top çeviren AK Parti, “reformcu” kimliğine bu dönemden sonra kavuştu.
Ve “hedef” oldu."
AKP'yi eski halini Gülen Cemaati ve liberallerin özlediğini ifade eden Ahmet Kekeç şu ifadeleri kullandı:
"İlginçtir, Başdanışman’ın özlediği AK Parti’yi, bugün Fetullahçılarla iş tutan liberaller de özlüyor.
Hasan Cemal, Mehmet Altan, Murat Belge gibi adamlar...
Fetullah’ın kendisi de özlüyor.
Ki, bir Amerikan yayın kuruluşuna verdiği mülakatta, 2011 yılına kadar AK Parti’yi desteklediklerini ve o AK Parti’yi özlediklerini söylemişti.
Demek ki, “özlenir” olmaktan çıktığını düşündüğü için darbeye kalkıştı. Hem kendisini, hem “bağlılarını” rezil etti...
Eski Başdanışmanın “özlem” yazısıyla neyi ima ettiğini bilmiyorum.
Ama tuhaf bir yazı...
Neresinden bakarsanız bakın, tuhaf.
Kaç aydır, “üst akıl” üzerinden ateş ediyor... Gazetesindeki arkadaşları 15 Temmuz’dan sonra “aydınlanma” yaşadı, “üst akıl”ı bıraktı ama kendisi devam ediyor.
Bir defasında da, “Mayıs 2016’da Başbakan değişmeseydi, 15 Temmuz yaşanmayacaktı” diye yazmıştı.
Hakikaten tuhaf!"
"AK Parti, reform sayılabilecek düzenlemeleri 2011 yılından sonra, yani kimi liberaller ve Fetullahçılar nezdinde 'özlenmeyecek parti' haline geldikten sonra gerçekleştirdi." şeklinde yazan Ahmet Kekeç şöyle devam etti:
"Vesayet kurumları, 2011’den sonra etkisiz hale getirilebildi.
IMF’yle işimiz 2011’den sonra bitti.
Birtakım yasaklar (“Kürtçe yasağı” da buna dâhildir) 2011 yılından sonra kaldırıldı.
İç Hizmet Yasası, 2011 yılından sonra değiştirildi.
Devletin kılcallarına sızmış FETÖ, “cürümleriyle” birlikte 2011 yılından sonra fark edildi ve kısmi tasfiyeler (el altından) bu dönemde başlatıldı.
Azınlık vakıflarının malları 2011’den sonra iade edildi.
Hülasa, 2011 yılına kadar, biraz da zorunluluktan (çünkü geleneksel vesayet odakları ve darbe cuntaları sürekli müdahale tehdidinde bulunuyordu), AB’yi arkasına alarak ortada top çeviren AK Parti, “reformcu” kimliğine bu dönemden sonra kavuştu.
Ve “hedef” oldu."
AKP'yi eski halini Gülen Cemaati ve liberallerin özlediğini ifade eden Ahmet Kekeç şu ifadeleri kullandı:
"İlginçtir, Başdanışman’ın özlediği AK Parti’yi, bugün Fetullahçılarla iş tutan liberaller de özlüyor.
Hasan Cemal, Mehmet Altan, Murat Belge gibi adamlar...
Fetullah’ın kendisi de özlüyor.
Ki, bir Amerikan yayın kuruluşuna verdiği mülakatta, 2011 yılına kadar AK Parti’yi desteklediklerini ve o AK Parti’yi özlediklerini söylemişti.
Demek ki, “özlenir” olmaktan çıktığını düşündüğü için darbeye kalkıştı. Hem kendisini, hem “bağlılarını” rezil etti...
Eski Başdanışmanın “özlem” yazısıyla neyi ima ettiğini bilmiyorum.
Ama tuhaf bir yazı...
Neresinden bakarsanız bakın, tuhaf.
Kaç aydır, “üst akıl” üzerinden ateş ediyor... Gazetesindeki arkadaşları 15 Temmuz’dan sonra “aydınlanma” yaşadı, “üst akıl”ı bıraktı ama kendisi devam ediyor.
Bir defasında da, “Mayıs 2016’da Başbakan değişmeseydi, 15 Temmuz yaşanmayacaktı” diye yazmıştı.
Hakikaten tuhaf!"