Ahmet Kekeç Selvi'ye fena yüklendi: "Bu kadarını tahmin etmezdim, müptezel"
Star yazarı Ahmet Kekeç, Abdülkadir Selvi'ye yönelik ağır cümlelerini bugün de sürdürdü.
Abdülkadir Selvi'nin, Ethem Sancak'ın açıklamaları için "AK Parti'ye zarar veriyorlar" şeklindeki yorumu ile başlayan gerilim gittikçe alevleniyor.
Star gazetesi yazarı Kekeç, önce "Çok ayıp Abdülkadir" demişti, sonra da "Terbiyesizlik ediyorsun" diye eklemişti. Selvi'nin "patron kalemleri" diye yerden yere vurduğu Kekeç bugün köşesinde yazısından daha uzun bir not ile Selvi için çok ağır cümleler kurdu.
"Doğrusu, bu kadar müptezelleşebileceğini tahmin edemezdim" dediği Selvi'nin siyasetçiler tarafından istikballe karşılandığını, Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nın uçağından inmediğini, Karşı mahallenin övgülerine mazhar olduğunu, davetlere, kokteyllere, açılış törenlerine, gezilere katıldığını, ama her şeye rağmen “beni oyuna almıyorlar” diye ağladığını yazdı ve ekledi:
"Daha ne istiyorsun? Erdoğan’ı ölümüne desteklediğini söyleyerek, kimi borçlandırıyorsun?"
İşte Kekeç'in köşesinden Selvi'ye yüklendiği o not:
Ben, “Abdülkadir Selvi zarafeti ve nezaketi olan biridir. Değerli bir gazetecidir. Düzgün bir insandır” diyorum...
Selvi itiraz ediyor: “Hayır, ben aslında terbiyesiz insanım.”
Diyebilecek sözüm yok. Nezahetle ve nezaketle mukabelede bulundum. Yine nezahet ve nezaket dairesinde itirazlarımı sıraladım. Herhangi bir küçültücü sıfat kullanmadım. Hakaret etmedim. İsmini bir “tamlama” içinde anmadım. Ama nezaketli Abdülkadir Selvi’nin cevabı şu oldu: “Patronun kalemi.”
Doğrusu, bu kadar müptezelleşebileceğini tahmin edemezdim.
Kaldı ki, Selvi’nin itiraz sadedinde dile getirdiği hususlara katıldığımı, abartılı benzetmelerin ve sevgi sözcüklerinin (merkezdeki kişiye) zarar verebileceğini yazımda dile getirmiştim. Selvi’nin ifadesiyle, bir “patron kalemi” olarak, kendi patronuma yöneltilmiş eleştirileri empatiyle karşılamıştım. Ethem Sancak beni kovsa yeridir...
Patronun kalemi olmayan, “bağımsız” takılmayı seven Selvi, patronunun emri üzerine “Hay, hay” deyip CNN Türk’teki programına son verebiliyor ve bunu da marifetmiş gibi Twitter’dan duyuruyor. Ama nasıl oluyorsa “patronun kalemi” sayılmıyor.
Bir de “kılıç” meselesi var...
Selvi, kendisini, bazı yanlışları “kılıcıyla doğrultacak” mevkide görüyor... Saldırganlığına ve terbiyesizce sataşmalarına İslam Tarihi’nden (Hz. Ömer’le ilgili bir hadiseden) referanslar getiriyor. Bence iyi ediyor...
Soralım o halde:
Elinde kılıç ceffelkalem mahalleye dalıyorsun, önüne geleni doğruyorsun, Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan Coşkun gibi düşük profilli adamlardan “Aferin” alıyorsun da, neden kılıcının marifetlerini Doğan Medya Grubu canibinde sergilemiyorsun? Ölümüne desteklediğini söylediğin Erdoğan’la ilgili en ahlaksız, en hayasız, en vicdansız haberler o mecralarda yayınlanıyor.
Efendim, “Ben CNN Türk’te Gezi sürecinde, 17-25 Aralık operasyonları sırasında birilerinin twit atmaya korktuğu sırada yayına çıkıp mücadele verdim. CNN Türk’te Gezicilere ve paralel darbecilere karşı Cumhurbaşkanının tabiriyle ‘çatır çatır’ Erdoğan’ı savundum.”
Eee Abdülkadir!
Ne istiyorsun?
Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nın uçağından inmeyen sensin. Merkezi yayın organlarında program yapıp en kıyak telifi götüren sensin. Davetlerden, kokteyllerden, açılış törenlerinden, gezilerden eksilmeyen sensin. Siyasetçiler tarafından istikballe karşılanan sensin. Karşı mahallenin övgülerine mazhar olan sensin. İlginçtir, “beni oyuna almıyorlar” diye ağlayan da sensin.
Daha ne istiyorsun?
Erdoğan’ı ölümüne desteklediğini söyleyerek, kimi borçlandırıyorsun?
Çatır çatır savunduğun Erdoğan, maaş aldığın adamın gazetesi tarafından “Mursi’nin akıbeti”yle tehdit ediliyor. Neden ağzını açıp da tek laf etmiyorsun?
Star gazetesi yazarı Kekeç, önce "Çok ayıp Abdülkadir" demişti, sonra da "Terbiyesizlik ediyorsun" diye eklemişti. Selvi'nin "patron kalemleri" diye yerden yere vurduğu Kekeç bugün köşesinde yazısından daha uzun bir not ile Selvi için çok ağır cümleler kurdu.
"Doğrusu, bu kadar müptezelleşebileceğini tahmin edemezdim" dediği Selvi'nin siyasetçiler tarafından istikballe karşılandığını, Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nın uçağından inmediğini, Karşı mahallenin övgülerine mazhar olduğunu, davetlere, kokteyllere, açılış törenlerine, gezilere katıldığını, ama her şeye rağmen “beni oyuna almıyorlar” diye ağladığını yazdı ve ekledi:
"Daha ne istiyorsun? Erdoğan’ı ölümüne desteklediğini söyleyerek, kimi borçlandırıyorsun?"
İşte Kekeç'in köşesinden Selvi'ye yüklendiği o not:
Ben, “Abdülkadir Selvi zarafeti ve nezaketi olan biridir. Değerli bir gazetecidir. Düzgün bir insandır” diyorum...
Selvi itiraz ediyor: “Hayır, ben aslında terbiyesiz insanım.”
Diyebilecek sözüm yok. Nezahetle ve nezaketle mukabelede bulundum. Yine nezahet ve nezaket dairesinde itirazlarımı sıraladım. Herhangi bir küçültücü sıfat kullanmadım. Hakaret etmedim. İsmini bir “tamlama” içinde anmadım. Ama nezaketli Abdülkadir Selvi’nin cevabı şu oldu: “Patronun kalemi.”
Doğrusu, bu kadar müptezelleşebileceğini tahmin edemezdim.
Kaldı ki, Selvi’nin itiraz sadedinde dile getirdiği hususlara katıldığımı, abartılı benzetmelerin ve sevgi sözcüklerinin (merkezdeki kişiye) zarar verebileceğini yazımda dile getirmiştim. Selvi’nin ifadesiyle, bir “patron kalemi” olarak, kendi patronuma yöneltilmiş eleştirileri empatiyle karşılamıştım. Ethem Sancak beni kovsa yeridir...
Patronun kalemi olmayan, “bağımsız” takılmayı seven Selvi, patronunun emri üzerine “Hay, hay” deyip CNN Türk’teki programına son verebiliyor ve bunu da marifetmiş gibi Twitter’dan duyuruyor. Ama nasıl oluyorsa “patronun kalemi” sayılmıyor.
Bir de “kılıç” meselesi var...
Selvi, kendisini, bazı yanlışları “kılıcıyla doğrultacak” mevkide görüyor... Saldırganlığına ve terbiyesizce sataşmalarına İslam Tarihi’nden (Hz. Ömer’le ilgili bir hadiseden) referanslar getiriyor. Bence iyi ediyor...
Soralım o halde:
Elinde kılıç ceffelkalem mahalleye dalıyorsun, önüne geleni doğruyorsun, Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan Coşkun gibi düşük profilli adamlardan “Aferin” alıyorsun da, neden kılıcının marifetlerini Doğan Medya Grubu canibinde sergilemiyorsun? Ölümüne desteklediğini söylediğin Erdoğan’la ilgili en ahlaksız, en hayasız, en vicdansız haberler o mecralarda yayınlanıyor.
Efendim, “Ben CNN Türk’te Gezi sürecinde, 17-25 Aralık operasyonları sırasında birilerinin twit atmaya korktuğu sırada yayına çıkıp mücadele verdim. CNN Türk’te Gezicilere ve paralel darbecilere karşı Cumhurbaşkanının tabiriyle ‘çatır çatır’ Erdoğan’ı savundum.”
Eee Abdülkadir!
Ne istiyorsun?
Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nın uçağından inmeyen sensin. Merkezi yayın organlarında program yapıp en kıyak telifi götüren sensin. Davetlerden, kokteyllerden, açılış törenlerinden, gezilerden eksilmeyen sensin. Siyasetçiler tarafından istikballe karşılanan sensin. Karşı mahallenin övgülerine mazhar olan sensin. İlginçtir, “beni oyuna almıyorlar” diye ağlayan da sensin.
Daha ne istiyorsun?
Erdoğan’ı ölümüne desteklediğini söyleyerek, kimi borçlandırıyorsun?
Çatır çatır savunduğun Erdoğan, maaş aldığın adamın gazetesi tarafından “Mursi’nin akıbeti”yle tehdit ediliyor. Neden ağzını açıp da tek laf etmiyorsun?